YİYİP İÇMEDE İSLAMİ ÖLÇÜLER

İnsan, hayatını devam ettirebilmek için, yiyip içme zorundadır. Kişi bu ihtiyaçtan kendini uzak tutamaz. Şu ciheti kesinlikle ifade edebiliriz ki, yiyip içme hayatın gayesi değil, ancak yaşamanın vasıtasıdır. Bu iki mefhumu birbirinden ayırt edemeyen kimseler, vasıtayı gaye haline getirip midesinin kölesi olmuşlardır.

Vücudun kuvvetini sarsacak ve ibadetleri ifâ etmeyi engelleyecek kadar az yemek, sağlığımızı korumayı ihmal olacağından, tefritte bocalamak olur. Aşırı derecede yemeye düşkünlük, oburluk ve ifratta yanılmaktır. Akla ve hikmete uygun olan israfa kaçmadan yiyip içmektir.

Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), hayatı boyunca günde bir öğün yemek ile yetinmiştir. Ancak biz ümmetlerine olan engin merhameti sebebiyle ve bir müsaade olmak üzere, ömründe bir defaya mahsus olarak iki öğün yemiştir. Müminlerin annesi Hz. Aişe (r.anha), "Resulullah'ın hane halkı, O'nun ruhu kabz olunasıya kadar, bir günde iki defa arpa ekmeğinden karnını doyurmamıştır"
diyerek bu hakikati teyid ve tesbit etmektedir.

Perhizkârlık, rahat ve sıhhati; oburluk zahmet ve meşakkati davet eder. Kur'ân-ı Kerim'in "yeyin, için" müsaadesinin peşinde gelen "israf etmeyin" uyarısı, ölçekle değil, ölçü ile yemeyi ihtar etmektedir. Aklımıza gelen her şeyi ve önümüze konulan her yiyeceği değil, helâl ve hoş olanı, şüpheden uzak bulunanı dinî ölçülere uygun düşecek tarzda yemelidir.

Yiyip içmekle ilgili İslâmî edebleri ve ölçüleri şöyle ifade edebiliriz:

a) Yemeğe başlamadan önce besmele çekmek:
Besmele, şeytanların soframıza sokulmasını ve yiyeceklerimize ortak olmasını önleyen manevî bir silahtır. Bu silahı çekerek yemeğe oturursaK, şeytan sofraya yaklaşamaz. O, bu mahrumiyetin verdiği teessürünü, emri altındaki taifeye şöyle ilan eder: "Burada sizin için durak ve yiyecek yoktur" (1).
Yemeğe başlarken besmele çekmeyi unutan bir müslüman, ihmalini hatırladığı zaman, "Bismillâhi evvelehû ve âhirah - Evveline de sonuna da bismillâh (ir-rahmânirrahim)" demelidir (2).

b) Yemeği sağ elle yemek:
Sağ el, hayırlı işlerde; sol el, kirli meşguliyetlerde kullanılmalıdır. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), küçük yaştaki üvey oğlu Ömer bin Ebu Seleme'ye "Ey oğulcağızım! (Sofraya) yaklaş. Besmele çek, sağ elinle ve önünden ye" (3) tenbihinde bulunmuştur Şeytan, yiyip içtiği şeylerde hep sol elini kullanır (4). Onunla müşterek bir tarafımızın ve davranışımızın olmaması, şeytanın hareketlerini taklitten sakınmakla mümkündür. Tabaktaki taam, et ve börek gibi bıçakla kesmeyi gerektiren cinsten ise, önce bıçağı sağ elimize alıp küçük parçalar halinde bölmeli, sonra sağ elimizle yemeye başlamalıyız. İslâmî bir edebi, ithal malı bir görgüye feda etmemeliyiz.

c) Sofrada kendi önünden ve kabın kenarından yemek:
Bunun sebebine gelince, "Bereket, yemeğin orta kısmına iner (ve kenarlara doğru dağılır), Binaenaleyh yemeğin (konulduğu ça-nağın) kenarından yiyiniz, ortasından yemeyiniz" (5) buyrulmaktadır.

d) Toplu halde ve aynı kaptan yemek:
Sofrada bulunanların eli pis, ağzı içkili değilse ve kendilerinde bulaşıcı bir hastalık yoksa, toplu halde yemek sünnettir ve azimettir. Zira cemaat halinde yapılan işlerde rahmet ve bereket vardır. Dağınık yemekte bu berekette azalma olur. Bu hususu gün ışığına çıkaracak bir haberi burada tekrarlamak istiyoruz. Ashab-ı kiram, yedikleri halde doymadıklarından bahsedince Resulullah (s.a.v.), "İhtimal ki ayrı ayrı yiyorsunuz" buyurdu. Onlar da "Evet" dediklerinde, "Yemeğinizi topluca yiyin, Allah'ın adını anın. Sizin için o yemekte bereket halk edilir" (6) buyurdu.

e) Yemeğin sonunda Allah'a hamd ve dua etmek:
Bu sünnetin tatbikine yardımcı olmak için, Peygamber (s.a.v.)'in yaptığı bir duayı buraya aktarıyoruz: "Elhamdü lillâhî kesiran tayyiben mübâreken fîhi gayra mekfiyyin velâ müveddein velâ müstağnen anhü rabbünâ" (7). İfâ edilen bu hamd, o nimetin Allah tarafından ihsan olunduğunun idrak ve itirafı olmaktadır. Bu mükellefiyeti yerine getirenden Cenab-ı Hak razı olur (8).

f) Meşrubatı besmele ile ve üç nefeste içmek:
mamalı, su kabını ağızdan ayırıp sonra nefes almalıdır. Arada bir ne-fes almak suretiyle suyu üç nefeste içmelidir (9).

g) Testi ve kırba gibi içi görünmeyen kaptan su içmemek:
Böyle bir hareket tenzihen mekruhtur, En uygun şekil, suyu barda-ğa boşaltıp oradan içmelidir (10).

h) Su ve benzeri meşrubat dağıtan kimse en son kendisi içmek:
Bu usül, vazife şuurunu en güzel biçimde idrak ve tatbik etmek, halkın ihtiyacını kendi arzusundan üstün tutmak fikrinden kaynaklan maktadır. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) , "Kavme sâkîlik yapan, içme yönünden onların sonuncusu olmalıdır" (11) buyurmuştur.

(1) Bakınız: Müslim, c. 6, sh. 108.
(2) Ebû Dâvûd, c. 3, sh. 347.
(3) Tuhfetü'l-Ahvezî, c. 5, sh. 590.
(4) Müslim, c. 6, sh. 109.
(5) Tuhfetü'l-Ahvezî, c. 5, sh. 524.
(6) Ebû Dâvûd, c. 3, sh. 346.
(7) Ebû Dâvûd, c. 3, sh. 366.
(8) Tuhfetü'l-Ahvezî, c. 5, sh. 536.
(9) Müslim, c. 6, sh. 111.
(10) Ebû Dâvûd, c. 3, sh. 336.
(11) Tuhfetü'l-Ahvezî, c. 6, sh. 18.