SECDENİN SIHHATİNDE FIKHÎ ÖLÇÜLER

Secde; lügat itibarıyla baş eğmeye, eğilmeye, huzû ve tevazuya denilmektedir. Şer'î terimlerde, yüzün bir mikdarını (yani alın ile burunu), elleri, dizleri ve ayak parmaklarının uçlarını temiz bir yer üzerine koymaktır. Peygamber (s.a.v.), "Ben, yedi kemik üzerine; alın, (bu-nu ifade ederken) eliyle burnuna da işaret etti- eller, dizler ve ayakların parmak uçları) üzerine secde etmekle emrolundum" (1) buyurmaktadır.

Secde, Allah Teâlâ'ya gösterilecek tevazuun ve tâzimin en mükemmel örneğidir. Cenâb-ı Hakk'a manevî yakınlığın en ulvî nişanesi bulunan secde, namazın rükünlerinden biri olmaktadır. Bu itibarla secdesiz namaz, namaz değildir.


Bu rüknün edası, Allah Resûlü'nün fiili ve göstermesi ile sabit bu-lunmaktadır. Binaenaleyh, yanak, şakak veya çene gibi yüz parçaların-dan birini yere koymak ile secde yapılamayacağı hususunda İslâm ulemasının ittifakı (icma'ı) vardır. Çünkü bunları yere koymak suretiyle tâzim meşru olmamıştır. Başını yere koymak da tazim maksadı ile olacaktır. Bu sebeple başını yere koyup ayaklarını kaldırmak, oynama manâsı taşıdığından, secde tarifinin dışında kalmaktadır (2).

Secdeye varan kimse erkek ise, kollarını yanlarından açar, dirsek-lerini yere dayamaz, karnını uyluklarından ayırır ve ayak parmaklarını kıbleye dönük hale getirir (3). Ellerin arasındaki mesafe, takribî olarak, iftitah tekbirinde kaldırıldığı zamanki kadar aralıklı olur,

Kadınlar; kollarını indirir ve yan tarafına yaklaştırır. Karnını uyluklarına birleştirir. Zira bu tarz, onun örtünme mükellefiyetine daha uygundur.

Secde eden kimse, başını yere doğru bastırınca yerin katılığını bulmalı ve alın müstekar olacak bir şey üzerine gelmelidir. Başını koyduğu yer temiz olmak şartı ile, elinin üzerine secde etmek caiz görülmüştür. Böyle yapmak, yerin sıcak olması gibi bir özre dayanıyorsa kerahetsiz caiz olur. Böyle bir hal mevcut değil ise mekruh görülmektedir.

Secdede vacip olan, alın ile beraber burnun katı kısmını da yere koymaktır. Sadece alnın konulması halinde secde ittifakla sahihtir. Şu kadar bir fark var ki, bir özür bulunmadıkça böyle yapmak mekruhtur. Sadece burun yere konulmuş olursa bakılır. Bir özür varsa ittifakla caiz olur. Özür mevcut değilse, İmam Ebu Hanife'ye göre kerahetle caiz ise de İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre caiz olmaz.

Secdede ayakların alt kısmının yere konulması farzdır. Ayakların veya ayak parmaklarının üstünün yere konulması halinde, ayaklardan hiçbir şey üzerine itimat etmemiş olması hasebiyle, secde sahih ol-maz. Birçok kimse bu hususta gafil bulunmaktadır. Onları görenlerin kendilerini ikaz etmeleri vacip olur. Şu kesin olarak bilinmelidir: Ayak parmaklarının altı yere konulmadıkça secde caiz olmaz.

Secde halinde elleri ve dizleri yere koymak, Hanefi mezhebine gö-re sünnettir. Secde edilen mahal, ayakların bulunduğu yerden yarım zirâ yüksek olursa secde sahih olmaz ve namazın iadesi gerekir. Ya-rım arşın (oniki parmak) tan daha az yükseklik, secdenin sıhhatine mani değildir.


(1) Müslim, c. 2, sh. 52.
(2) Nimetü'l-İslâm: Kitabü's-salât, sh. 101.
(3) Cevhere, c. 1, sh. 69.