Aile Hayatı ve Cinsel Eğitim; Röportaj;

FEYZ: Toplumda cinsel eğitime karşı bir direnç var, hatta bu konu hala bir tabu. Böyle bir iletişim çağında bu normal mi? Cinsel eğitimle alakalı hazırladığınız kitaptan sonra veya yayın aşamasında ne gibi sıkıntılar çektiniz? Toplumun bu konuya bakışı sizce nasıl?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: “SAKIN OKUMAYIN. CISS!” isimli kitabımı tam 3 yıl önce neşretmeyi arzulamıştım. Kitabı yazma aşamasında bana yardımcı olabilecek birini bulamadım. Beni bu denli açık ve anlaşılır üstelik akademik değil halk dili kullanmaya mecbur eden şey, İslami ailelerin içinde bulunduğu cinsel haramlar ve gizli işlenen cinsel şiddet ve hak gaspı olmuştur. Cinsel hayat konusunda Müslümanlar’ın bilgi eksiği vardır ama bununla yüzleşmekten ve istişareden kaçınmaktadırlar. En kötüsü de bu uğurda gayret eden manevi önderler ve ilahiyatçılar haksız ithamlara maruz kalmaktadır.

Ben kitabımı yazarken bana vereceği zarardan çok İslam toplumuna kazandırabileceğim güzellikleri ve alacağım duaları hayal ederek cesur davrandım. Bu hususta manevi büyüklerimizden Nureddin Yıldız hocamın desteği yazma duyguma rehberlik etti. Yedi kardeşimin ve benim, eşlerimizin üniversite mezunu olması yanı sıra İslami çizgiye sonradan geçişimiz ve Tıp Fakültesi öğretim üyesi olan eşimin tebliğ aşkı, şahsımıza gelebilecek olumsuz ithamları ikinci plana attı. Cinsel eğitimlere katılan gençlerin ve ailelerin içinde bulunduğu açmazı gören Müslüman bir hekim olarak mesuliyet duygumun ağır basması bu kitabı yazmama neden olmuştur.

Kitabı yazma aşamasında yapılan ön istişarelerde hekimliğim ikinci plana atılmış, yazılar yer yer makaslamaya tabi tutulmuştur. Dönem dönem yazma aşamasında vazgeçmeyi düşündüğüm olmuş ancak ailemin ve Nureddin hocamın desteği tekrar azimle yazmama vesile olmuştur. Kitabın çıkışı ve geri dönüşümleri alıncaya kadar endişelerim devam etmiş ancak güzel dönüşüm ve teşekkürlerin gelmesi ile ikinci kitabımın yazımını aşk ve şevkle devam etme arzusu gelişmiştir. Benim için % 80 oranında memnuniyet gelmesi harika bir sonuç olacaktır.

FEYZ: İnsanların bu zamanda fıtratın tersine bir cinsel merak ve arzu içerisinde olmasının sebebi sizce neden olabilir? Özellikle internetin ve pornografik yayınların bu konuda toplumda oluşturduğu olumsuz sonuçları değerlendirir misiniz?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Müslümanlar kapitalizm, materyalizm, feminizm gibi akımların etkisi altına girmiş, bu akımların yaygınlaştırdığı hedonist yaşam (Hazza tapma, nefs-i emmareyi putlaştırma) karşısında aciz kalmış ve sonuçta kendini ve ailesini koruyabilecek etkin projeler geliştirememişlerdir. 40 yaş üzeri kuşak, aileden etik kuralları iyi almış ise kendini koruyabilir. Ne var ki yeni kuşak gençlerimiz ailenin ve cemaat kavramının etkisi dışına çıkmış, her türlü cinsel tehlikeye açık hale gelmiştir.

İnternet pornografisi erkekleri kendine bağımlı hale getirmiş, pek çok hastamın eşi, ibadetleri, sohbet gruplarını bırakmış, farklı illerde kadın dostlar edinmiş, eşlerinden sapkın cinsel eylemler istemeye başlamışlardır. İkinci kitabımda bilimsel rakamlarla yer verdiğim bu konu maalesef birçok toplumsal facialara yol açmaktadır. Burada kapitalist düzenin para hırsı ve şehvetini görüyoruz adeta… Pornografik içerikli internet sitelerine harcanan para, internetin %70 ini içeriyor. Bu siteler ayrıca %50-80 kâr yapıyor. Bu amaçla para yatıran ülkelerin başını ABD, Rusya ve Çin çekmektedir.

FEYZ: Vajinismus rahatsızlığı daha çok muhafazakar ailelerden çıkıyor. Bunun sebepleri nelerdir? Cinsellik bu ailelerde çok mu bastırılıyor?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Vajinismus İslam beldelerinde yaşanan bir sorundur. Kız çocuklarımızın bakireliğini koruyacağız derken onları erkeklere karşı korkutmak ve cinsellikten soğutmak şeklinde tezahür eden anne, teyze, nine yaklaşımı bunda en büyük etken. Çocuklarımıza vaktinde doğru bir cinsel eğitim nasıl verilir, anne baba nasıl öğretir, nasıl iletişim kurar bilgisi yetersiz olduğu için sorun varlığını sürdürmektedir.

Aileler kendi başlarına bir sorun gelmedikçe eğitimi gereksiz görüyor, bazen de sorun örtbas ediliyor. Ergenlik ve evlilik hakkında kızı ile konuşabilen anne, ergenlik ve cinsellik hakkında, haramlar hakkında oğlu ile konuşabilen kaç baba vardır sizce? Anne baba konuşmasın, eğitimciler konuşmasın, hekimler sussun demek; pornoğrafik dergi ve internet konuşsun demektir. Bu da çok sakıncalı sonuçlar meydana getirmektedir. Doğru olmayan yalan yanlış bilgiler gençlerimizin hayatını mahvetmektedir. Çocuk, merakını doğru kaynakla gideremez ise yanlış kaynaklar devreye girer. Kız çocuklarının akraba ve aile içinde yaşadığı cinsel tacizler de vajinismusun diğer nedenidir. Bu sorun bazen adliyeye, bazen sosyal hizmetlere bazen doğum evlerine bazen adli tıbba yansıyor, bazen de korku ile gizleniyor ve evlenen kız çocuğu eşine karşı sevgiden ziyade korku duyuyor. Kızlarımıza cinselliği evlilikle yaşamanın güzellikleri, evlilik dışı arkadaşlığın getireceği bulaşıcı hastalıklar, gebelik, kürtaj ve terk edilme acısı hakkında bilgi vermekle, sorunun ortaya çıkmasına engel olunur düşüncesindeyim.


FEYZ: Kızlık zarı konusunda zifaf gecesinde bilgisizlikten birçok sorunlar yaşanmakta. Bazı bayanlarda bu doğuştan olmayabiliyor, bazılarında esnek olabiliyor. Bu hususta neler söylemek istersiniz?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Sizinde belirttiğiniz gibi kızlık zarı farklı tiplerde olabilir. İlk beraberlikte kanamaması kızlarımızı suçlamak için yeterli bulgu değildir. Mutlaka hekim muayenesi gerekir. Kocanın “Sana güveniyorum.” demesi kızlarımızı muayeneden alıkoymamalıdır. Şahsi tecrübelerime göre yaşanacak ilk tartışmada kızın başına kakılacak, belki de kız, baba evine yollanacak ve kesinlikle kendini ispatlayamayacaktır. Kızlarımızın muayeneye gitmesi demek onurlarının yere düşmesi demek değildir. Bu, kadını garanti altına alacak en etkili tedbirdir. Kocası talep etmese bile kızlarımız elinden tutup kendini bir hekime muayene ettirmelidir. Eşi umursamıyor bile olsa kendi annesinden yardım istemelidir.

FEYZ: Anal seksin batıda normal bir ilişki olarak görüldüğünü biliyoruz, bizim toplumumuzda da yaygınlaşmakta olduğunu görmekteyiz. Bunun yaygınlaşması homoseksüelliğin artmasında etkili midir? Bu tür ilişkinin cinsellik üzerindeki olumsuz etkilerinden bahseder misiniz?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Bu durum, Aile Planlaması Derneğine ve cinsel eğitim veren biz hekimlere gelen en sık sorun ve şikayettir. Hanımlar kocası ile dini arasında kalmakta, eşleri ile devamlı münakaşalı bir yatak odası hayatı yaşamaktadır. Bir kere bu terim Batı kaynaklı olup böyle bir birleşme doğalmış gibi, tüm eğitim kitapları ve pornografik cd’lerde yer almaktadır. Bizim inançlarımızda “livata” diye tanımlanır ve boşanma sebebidir. Boşanma sebebi sadece kadın değiştiği için artmıyor, şiddetli geçimsizlik diye tek celsede olan boşanmaların çoğunda sebep livata olup gizli tutuluyor.

Cinsel dürtülerinin esiri haline gelen erkekler devamlı bir arayış, devamlı bir farklılık talebi içine girmekte, eşi izin vermediğinde ergen erkek çocuklara musallat olmaktadırlar. Yurt dışından gelen bazı hastalarım kendisinin kocasına izin vermediğini, eşi ile yatak odalarını ayırdıklarını, ama eşinin yazışmalar ile genç erkek çocuklarla birlikte olduğunu ifade etmektedir. Rabbimizin koyduğu sınırlara uymayan bir erkeği durduracak güç yoktur maalesef. Homoseksüellikten sonraki gidiş, pedofili ve ensestler olmuştur. Peygamberimiz, Lût kavminin de önce hanımlarına livata uyguladıklarını, zamanla homoseksüelliğe yöneldiklerini bildirmektedir. İnsan sınırları zorlamaya görsün, sonu felakettir.

Tıbbi sonuçlarına gelirsek, bugün Avrupa’da 15-25 yaş erkekler arasında anüs (bağırsak) kanseri oranı hızla tırmanışa geçmiş; AİDS, HPV gibi ölümcül ve kanserojen cinsel enfeksiyonlar hızla artmıştır.

Acı veren ve makattaki kasları yırtan, kanamaya yol açan, zamanla gaz ve gaita kaçırmaya neden olan bir cinsel sapkınlık şeklidir. Ergen erkek çocuklarımız tehdit altındadır. Mutlaka çocuklarla 13-14 yaşında konuşulması gereken konudur bu. Her ana baba, her eğitimci, genital bölge mahremiyetini öğretmek zorundadır.

FEYZ: Ev hayatında kadınların eşlerine karşı cinsel anlamda itici gelmelerinde bakımsız kadın tipinin sizce rolü var mı? Bu konuda bayanların özellikle dikkat etmesi gereken davranış biçimi ne olmalıdır?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Kadınlar dişiliklerinin nimetini bilmemekte, hakkını vererek dişiliklerini eşleri ile paylaşmamaktadırlar. İşyerlerinde, çarşılarda kibar ve süslü hanımları gören erkekler, evlerindeki hanımın sert, emredici, nezaketsiz olan üslubu karşısında mutsuz olmaktadır... Güzellik hizmetleri çok pahalı olmadan da alınabilmektedir. Her tarafı bakımsız ‘kıl dolu’ gezmenin mazereti olabilir mi? Evde dekolte giyim, renkli, makyaj, seksi kokular kullanmanın neresi yanlıştır? Günümüzde bunlar lüks ve israf olmaktan çıkmış ve en takvalı erkekler dahi, sıcak ve çekici kadın arzulamaktadır.

Evdeki kadının erkeğine hizmeti, bakımı, cilve ve nazı küçümsenir olmuş… Kadınlarımıza sunulan rol modeller erkeğe hükmeden, hep kendi dediği yapılması gereken şuh kadın modelleridir. Kadınlarımız dış ortamlarda en vakur, en mesafeli ve en sade tavırlarını takınmalı iken, evde de eşi ile olan muhabbet ve cinsel paylaşımı arttırmanın yöntemlerini geliştirmelidirler. Sezgi yeteneği ve merhameti yüksek yaratılmış kadınların bunu başarması zor değildir. Tabi ki TV dizilerinden kendilerini uzak tutabilirlerse…

Müslüman hanımlar bilmelidirler ki bizlerin yaratılış hikmeti kulluk, zevcelik ve anneliktir. Bizler Batılı kadının içinde bulunduğu erkekle ‘dişe diş göze göz’ mücadele içine giremeyiz. Bizler erkeklerimizle el ele, gönül gönüle ümmet binasının temelini oluştururuz. Bizler erkeklerimizi mutlu edemez isek işlerinde, davalarında başarılı olamazlar. Aksi halde yüzü gülmeyen, sinirli, gayretsiz erkek modelleri peydah olur. Kadın taşıdığı değeri fark etmeli ve eşine itici motor güç olabilmelidir. Sadece eşlerine karşı değil, baba, kardeş, oğul ve ümmetin hizmet veren tüm erkeklerine bir motivasyon kaynağı olmalıdırlar.

FEYZ: Evlilik öncesi cinsel tecrübelerin, evlilik hayatında çiftler üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Bakir ve bakire evlenen çiftlerimiz deneme yanılma yolu ile birkaç ay içerisinde cinsel birlikteliğin inceliklerini öğrenirler. Biraz eğitim almışlarsa, biraz okumuşlarsa, aşk ve muhabbetleri iyi ise tatmin edici cinsel yaşama kavuşurlar.

“Evlenmeden önce erkeğin tecrübeli olması için geneleve gitmesi gerekir. Tecrübeli olmaz ise ilk gece kıza karşı mahçup olabilir.” diye yanlış bir töre yıllarca uygulanmış, zina olduğu görmezden gelinmiş, genç çocuklarımız adeta teşvik edilmiştir. 5-6 aylık evli 25 yaşında bir gencimiz, “Abla biz nasıl birlikte olacağımızı hiç bilmiyoruz. Sağdıcım bana hiçbir şey demedi. Meğerse benim bir yerlere gittiğimi sanmış ve biliyorsundur diye düşündüm.” demiştir. Gençlere çizerek ya da tarif ederek yol göstermek gerekiyor.

Günümüzde bir erkeğin kontrolsüz gelişigüzel hanımlarla beraber olması demek; AİDS, Frengi, HPV, Bel soğukluğu vs. cinsel hastalıklara yakalanması ve bu hastalıkları masum eşine aktarması demektir. Bu, kul hakkı ihlalidir. Ayrıca zina yapmamış temiz kızlarımızın temiz erkeklerle evlenmesi gerekiyor. Neslin temiz kalması için bu şarttır.

Kızlarımızın evlilik dışı cinsel paylaşımına gelirsek; cinsel tecrübe için vajinal birleşme şart değildir. Nitekim evlilik dışı bir erkekle paylaştıkları her temas kızın gizemini zayıflatır ve cinselliğini sıradanlaştırır. Önceki erkeğin veya erkeklerin cinsel yaklaşım şekli ile eşini karşılaştırır. Beklentileri artar. Kocasına bağlanma duygusu yerleşmez. Üstelik ne yazık ki evlendikten sonra da başka erkeklerle yaşadığı özgürlüğü devam ettirmeye kalkışabilir.

Şayet bakire olmayıp hileye başvurdu ise vicdan azabı çekebilir. Sürekli eşine ihanet hissi ile, birliktelik esnasında haz duyumundan mahrum kalabilir. Evlilik öncesi ilişkilerin bedeli kızlarımız için daha ağır olmaktadır. Modern tıpta cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmanın tek yolu tek partnerli ilişkidir. Bu da en güzel şekilde nikah bağı ile yaşanır. Batılı bilim adamları bu noktaya ulaşmışlar ama içinde yaşadıkları toplumu değiştirememektedirler.

Belki bizler yolun ortasında yanlış yola giren nehrin akışını doğru mecraya kavuşturabiliriz. Çabalamaya devam etmek durumundayız.

FEYZ: Cinsel eğitimin, cinselliğin yaşanmasındaki olumlu etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Cinsellik doğaçlama, fizyolojik bir dürtüdür. Aslında dışarıdan olumsuz müdahaleler, yanlış telkinler ve kışkırtmalar yapılmasa, insan, cinselliği doğal seyri ile yaşar. Eski insanlar daha az bilgi ile mutlu idi. Çünkü kadın ve erkek olarak, beklenti çıtaları yüksek değildi. İnsanın hayatını kuşatan ulvi gayeleri birinci sırada yer alır, cinsel haz odaklı yaşanmazdı.

Günümüz insanı üzerine boca edilen bir cinsel söylem var. Her taraftan gençler, erkekler, kadınlar görsel ve işitsel uyarı alıyor. %80’inden kaçsanız %20’si yine gözünüze gözünüze sokuluyor. Hastalığı teşhis etmez isek tedavisi güç olur. Ya da hastalığı önemsemez isek masum yavrulara sirayet eder. Bizim bağışıklık sistemimize göre ergenler zayıf pozisyondadır. O yüzden onlara sık sık kız-erkek olsun, cinsel tehlikeleri ve korunma yollarını, nikahın önemini anlatmalı, yani anne ve babaların da kafalarını kumdan çıkarıp çocuklarını bir an önce evliliğe hazırlamaları sağlanmalıdır.

Bugün cinsel eğitim Müslümanlar’ın üzerine farz olmuştur. Kötü telkine karşı iyi ve doğru eğitimi vermediğimiz için meydanı boş bulan cinsel sapkınlıklar hızla artmakta. İslami gruplardan gelen soru ve mesajlara göre ben bu sözümde iddialıyım.

Cinsel eğitimin şu güzelliği de vardır. Kendi eğitim faaliyetlerim esnasında gördüm ki cinsel eğitim iç güdüsel olan cinsel eylemi renkli, neşeli ve daha tatmin edici seviyeye getirir. Eğitim verdiğim hanımların cinselliğe bakışı değişir. Eşlerinin önemini fark ederler. Cinselliğin sağlığa faydalarını öğrenince ihmal ettikleri cinselliklerini yeniden keşfederler. Helal olan fantezilerini geliştirir, fıkra kültürleri artar ve erkeğine farklı anlar yaşatabilir. İlişkiyi monotonluktan çıkarmayı başarır ve kocaların farklı arayış içine girmesine engel olur. Eğitim alan erkek nefs kontrolünün mükafatını idrak eder. Karısını daha nazik daha güzel sever. Sayıdan çok kalite aramaya başlar. Kendini cinsel hazlar için feda etmez. Parasını ulvi gayelere yönlendirir. Pornografik materyale ihtiyaç duymaz ve tek kadınla mutlu olabilir.

FEYZ: Annenin baskın karakter olduğu veya reis olduğu bir aile yaşantısında, çocukların cinsel kimliğinin gelişmesini engelleyen unsurları izah eder misiniz?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Bir kadın eşinden daha başarılı bir mesleğe sahip olabilir, bir kadın eşinden çok daha fazla para kazanabilir ama kadın asla hal ve hareketleri ile kocasının önüne geçmemelidir. Erkeğin kavvam olması ya da Kur’an-ı Kerim’in erkeğe yöneticilik ve liderlik öncülüğü vermesi biz kadınları alçaltmaz ve biz kadınların hakkını ihlal etme serbestisi tanımaz.

Feminizmin bu saldırısına karşı yerinde bir sosyolojik ve psikolojik açıklama yapılamamıştır. Dini kitapları okurken hep şu yazar: “Erkek evi geçindirdiği için, nafaka temin ettiği için bir adım önde olmalıdır.” Doğru ama eksik açıklama…

Peki, kadın benim gibi para kazanıyorsa, eşine muhtaç değilse, o evlilikte erkek kavvam olmayacak mıdır? Kadının sosyal ve maddi statüsü üstün ise evde o mu kavvam olacaktır? Hayır, İslam buna asla izin vermiyor ve kesin hükmünü koymuş. Ailede çoban erkektir. Hanımından ve çocuklarından mesuldür. Bir kadın ne kadar çok para kazanırsa kazansın, evin geçimi erkeğe aittir ve kadın tasarrufunda özgürdür. Nafaka temini erkeğe aittir ve erkek hem sorumluluk hem de yetki sahibi olarak kalmalıdır.

Bu olgu iki sosyal fayda sağlar. Kadın-erkek didişmez. Kadın, erkeğinin önüne geçmeden tüm ulvi görevlerini icra eder ve derecesi yükselir. İkincisi toplumda dirayetli, etkili, cesaretli, cihad şuuru yüksek erkekler görmek istiyor isek erkek önce bunu ailede kazanmalıdır. Yetiştirdiğimiz erkek çocukları kendine, ezilen, pısırık baba modelini mi örnek alsın, yoksa sevilen, saygı duyulan, sözü dinlenen, dışarıda yorulan ve çabalayan babayı mı örnek alsın? Tüm annelerin bu dediğimi iyi düşünmesi lazım. Annenin çocukları önünde kocasını azarlaması, sürekli bir şeyler talep etmesi, babanın buna gücünün yetmemesi ve annenin hakaretleri, erkek çocuğu babadan soğutur.

Çocuk ideal modelden yoksun kalıp baskın anneye imrenebilir ve ergenlik döneminde kimlik bocalaması yaşar. Konu geniştir ama şunu belirtmeliyim ki erkeğin kavvam olması karısını mal yerine koyup aşağılaması demek değildir. Ona şiddet uygulama hakkı da vermez. Kavvam olma ağır bir sorumluluktur. Tıpkı başbakanlık, belediye başkanlığı, vali ve hakimlik gibi. Hanımlarımız asla mahzun olmasın. Bizim geride gibi görünmemiz suni bir kavramdır. Biz hayatın hep içinde ve her alanda eşlerimizin yardımcısı olmaya devam edeceğiz. Dışarıyı bilen ve erkeğe büyüklük taslayan kadın, ne mutlu olur ne de başarılı. Anne olan bir kadın çetin mücadelelerin içine girmek zorunda değil. Annelik yeterince zor ve önemli zaten. Bırakalım erkekler erkek gibi yaşasın. Üç şey onların en önemli yeteneği imiş; ailesini korumak, para kazanmak ve cinsellik. Biz kadınlar neden fıtratı değiştirmeye zorluyoruz. Hem kendimizi hem eşlerimizi hem de erkek çocuklarımızı başkalarının etkisi altında kalarak değişime zorlamamalıyız.

FEYZ: Küçük yaşta çocuklara cinsel eğitimin verilmesi hangi açılardan önemlidir? Kız çocuklarına cinsel eğitim nasıl verilmelidir?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Çocuk cinsel eğitimi çok riskli ve çok önemli bir konudur. Siz Batılı mantıkla cinsel eğitim vermeye kalkarsanız nesli tümden kaybedersiniz. Bu eğitim İslam ve geleneklerimiz dikkate alınarak tıbba uygun yapılmak zorundadır. Bunu da en iyi yapacak kişiler İslami ilimle pozitif ilmi birleştirmeyi başarmış hekimler, psikologlar, ilahiyatçılardır. Sayımız azdır. Çok dikkatli olmak ve sistematik çalışmak gerekir. Şu an ebeveynlerimiz çocuklara nasıl yaklaşmaları gerektiği eğitiminden yoksundur. Buna ihtiyaç duyan ailelerimizin sayısı da her geçen gün artmaktadır.
Çocuğa bilgi vermemek demek hayatın en çok hata yapılan alanına çocuğun donanımsız girmesi demektir. Merak eden çocuk bu merakı bir şekilde giderecektir. Bunu ya biz başaracağız ya da bizim adımıza, iş güzar birileri yanlış şekilde yapacak… Müslüman sivil toplum örgütleri bunu ele alma hususunu henüz gündemlerine almadılar. Batılı ve feminist kuruluşlar ise can atmakta…
Kız çocukları çok duygusal ve sevgiye muhtaçtırlar. Evde şiddet gören kızlarımız evden kaçmak ya da seni seviyorum diyen ilk erkeğe güvenmek durumuna sokuluyor. Bazen de çok hata yapıp intihara teşebbüs ediyorlar. Eğitimler ‘gel sana eğitim vereyim’ şeklinde değil, çocukların yaşına göre aşama aşama sohbet tarzında, güzel diyaloglar eşliğinde, çizerek ve resmederek, neşeli bir anlatımla sunulmalıdır. 10 yaşına gelen her kız çocuğuna ergenlik belirtileri ve adet görmenin önemi anlatılmak zorundadır. Çocuklar korkutulmadan cinsel koruma ve mesafe öğretilmelidir. Bir erkek, kız çocuklarına asla dokunamamalıdır. Bu konuda dershane ve okul ortamlarını gözlemlemenizi tavsiye ederim.

FEYZ: Ailede babanın, çocuğun cinsel kimliğinin oluşumunda rolü nedir?

Dr. Ünzile GİRİŞGİN: Baba, kız çocuğu için koruyucu kalkandır. Babalar kızlarını saçlarından, alnından, ellerinden, yanaklarından öper. Babalar annelerini sevmekle kız çocuklarına sevgi paylaşımının, erkek çocuklarına da kadın sevmenin modeli olurlar.

Kız çocukları babalarının her zaman annelerini ve kendisini koruyacağını öğrenir. Dışarıdaki erkeklere hemen pirim vermez. Babası gibi erkek, adam gibi adam arar. Baba alkolik, baba evde yok, baba karısını kızını dövüyorsa, kız çocuğu ergenliğe girer girmez ipsiz sapsız bir erkeğin kölesi olur. Sevgiye açtır ve ideal erkeği hayal edemez.

Erkek çocuk için baba güçtür, kastır, başarıdır, para kazanan ve sözü dinlenendir. 5-6 yaşlarından itibaren erkek çocuk babaya yönlendirilmeli, anne ise şefkat ve fiziksel ihtiyaçların giderilmesi için rol almalıdır. Çocuk uyuduktan sonra eve gelen ve sabah onu görmeden işe giden bir baba ölü bir babadır. Erkek çocuk, abi, dede yok ise rol modelsiz kalır ve yalnızlaşır. Anne de ‘canım cicim’ diyerek pışpışlarsa, özgüvensiz bir genç yetişir. Bu genç babaya kızgındır, kadınlara imrenir, erkeklerden soğur. Sonuçta da erkek kimliğini kazanamaz.

Erkek çocuk için en güçlü erkek kendi babasıdır. Bilir ki her zaman annesinin, kız kardeşlerinin ve kendisinin yanındadır. Hep koşandır. Para kazanan, araba yıkayan, alış veriş yapan, spora götüren bahçede çim biçen, odun kesen, boya yapan hep babadır. O da babaya özenir ve onun gibi olmak ister. Birlikte top oynar, güreş tutarlar. Babası gibi yakışıklı, babası gibi kaslı olmayı hayal eder. Baba ‘arslan oğlum’ diye sever ve ona ağır işler verir. Çünkü o da adam gibi bir adam olmak zorundadır. Ümmetin adamlara ihtiyacı vardır. Kadın sayısı zaten yeterli, hatta giderek artmaktadır. Gören gözler için, erkekleri kadınlaştırmak ne büyük bir sosyal faciadır.

Feminizmin çarkına su taşıyan kadınlar gün gelir kızlarını sevecek, kendilerini koruyacak adam gibi erkek bulamaz olurlar.

Feyz Dergisi, Sayı:231 Eylül 2010


Konular