Tabular Yıkılıyor I

Aslına bakılırsa Osmanlı Devleti,adı henüz konmamış bir Cumhuriyettir
(Marquis Villeneue)

Cumhuriyet’in ilanından bu yana şanlı tarihimize yapılan iftiraların ardı kesilmemekte.Tarih kitaplarımız karalama kampanyaları için kullanılmaya başlanmış,tarihçi geçinen birçok insan da ideolojisine uygun olarak Osmanlı’ya bir kılıf giydirmeye çalışıyor.

İşte bu kılflardan birisi de,Osmanlı Padişahları’na isnat edilen diktatörlük kılıfıdır.
Padişahlarımız mutlak güç sahibi olan,canının istediği gibi insanları asıp-kesen ve bu yaptıklarına hesap vermeyen diktatörler olarak tanıtılıyor.

Konuya geçmeden önce diktatörlüğün ne olduğunu kısaca bir hatırlayalım.
Diktatörlük,bir devletin idaresinin, kayıtsız şartsız bir kişinin elinde bulunduğu yönetim şeklidir.
Demek ki diktatör olan bir kişi,bütün güce sahiptir ve hiç kimseye yaptıklarından dolayı hesap vermez.


Bu kısa hatırlatmadan sonra bir de Osmanlı Tarihine göz atalım isterseniz.


1300’lü yılların sonundayız..
Bursa kadısı Emir Sultan,Yıldırım Bayezid gibi bir padişaha ’Namazlarını cemaatle kılmadığın için çıkan binamaz(namazsız) söylentisini giderene kadar şahitliğini kabul etmiyorum’,diyerek mahkemede şahitliğini kabul etmemiştir.

1400’lü yılların ortasındayız..
Fatih Sultan Mehmet’in Rum bir mimarla olan muhakemesi ünlüdür.
Mahkemenin sonunda İstanbul kadısı Sarı Hızır Çelebi minderin altındaki demir topuzu gösterip’Padişahlığına güvenip,hükmümü dinlemeseydin,bu topuz ile başını ezerdim’diyerek,Sultanın mahkeme önünde Rum mimarla eşit olduklarını göstermiştir.


1400’lü yılların sonundayız..
Seyhülislam Zembilli Ali Cemal Efendi,Yavuz Sultan Selim’in karşısına çıkıp’Seni kılıcımla doğrulturum’ diyebilmiştir.


Öte yandan padişahlar,Cuma namazına giderken,hep talebelerden bir grup,bir ağızdan padişaha:’’Mağrur olma,senden büyül Allah var’’ diye bağırmaları, daha doğrusu böyle bağırabilmiş olmaları da kayıtlara geçmiş bir hakikattir.

Böyle olaylar o kadar çoktur ki,bir yazıda anlatılması mümkün değildir.

Görüyoruz ki,tarih boyunca ne Osmanlı Padişahları diktatör olmuşlardır,ne de halk böyle birşey iddia etmiştir.

Çok önemli olan bir husus da şudur ki,Osmanlı Padişahları(bir kısım tarihçilerin iddialarının aksine) dinine bağlı insanlardı.Dolayısıyla ahirette verecekleri hesabı göz önünde bulundurarak yaşamışlardı.Zaten yapacağı her yanlış hareketin, dünyevi ve uhrevi sorumlulukları da beraberinde getireceğini bilen insana,nasıl baskıcı,asan-kesen,diktatörlük gibi çirkin vasıflar isnat edilir anlamak mümkün değildir.

Unutmayalım ki,savaş ve barış için ulemanın onayına ihtiyaç duyan,Osmanlı’nın yükselme dönemlerinde,şeyhülislamın görevlerinden alabildikleri,halkın açıktan,vaizlerin vaazlarında,halk hatiplerinin meydanlarda tenkit edebildiği,yaptırdığı camiin haricinde hiçbir şehre,binaya,esere ismini veremeyen(zaten bu gelenek Cumhuriyet’ten sonra oluşmuştur) Osmanlı Padişahları’ndan bahsediyoruz.

Atılan bunca iftiraları kanıtlayıcı hiçbirşeyin bulunmaması da gariptir.Kanıt olarak ortaya konulanlar ise,zamana ve şartlara göre değerlendirilmemiştir.Oysa ki tarih,zaman ve şartlarına göre değerlendirilmelidir.Ama maksat Padişahlara iftira etmek olunca,kimileri birbirleriyle yarışmaya başlıyor adeta.Bu yarışmada zaman,mekan ve şartlar gözetilmiyor haliyle.Zaten 2.Abdülhamit Han’a yakıştırılan baskıcı imajı da bundan kaynaklanmaktadır.


Diğer yandan,yüzyıllar boyu birçok Avrupalı gezgin,Osmanlı ülkesine gelip müşahedelerde bulunmuş ve ortak sonuçlara varmışlardır:
Dönemin Avrupası ile kıyas edildiğinde Osmanlı yönetimi,daha hakça ve insancadır(Bu tarifleri birçok gezginin seyahatnamelerinde bulmak mümkündür).
Avrupalı’nın bile itiraf etmek zorunda kaldığı bu şanlı tarih,bizim içimizdeki,kendi geçmişini ideolojisine alet etmek isteyen insanlar tarafından kötülenmeye çalışılması çok hazindir.


İşte buraya kadar anlattıklarımızı,yukarıda zikrettiğimiz diktatörlük vasıflarıyla tekrar karşılaştırdığımızda,kesin olarak şunları söyleyebiliriz:Osmanlı Padişahlar’ı diktatör değillerdi ve böyle bir talepleri de yoktu.

Esasen diktatörlük denildiğinde benim aklıma,bütün muhaliflerin bastırıldığı,dini öğrenmenin ve yaşamanın yasak olduğu,ezanın zorunlu olarak Türkçe okutturulduğu,okumayanların cezalandırıldığı tek partilik bir diktatörlük geliyor...Ne mutlu bize ki,tarih boyunca böyle bir yönetim tarzı görmemişiz!!!

"Zulmü alkışlayamam, zâlimi aslâ sevemem, Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem."(M.Akif Ersoy)


(Daha detaylı bilgi için bkz.: Yavuz Bahadıroğlu,Biz Osmanlıyız,Nesil Yayınları)

Hüseyin Tuğrul
h.tugrul@hotmail.de
İ.D.T.T


Konular