Din Hayatımızın Hayatı mı Yoksa Karartısı mı?

Din ve iman öyle nurani bir tılsımlı anahtardır ki insanın fıtratında vaz'edilen cihazatın anahtarları ile esma-i kudsiye-i İlahiyenin gizli definelerini açar.. Zât-ı akdes'i ilahiyi o esma ile tanıtıp gösterir. İnsanın vücudunda konulan duygu ve i latiflerin terazileriyle rahmet-i İlahiyenin hazinelerini tartar ve şükür ile satar.Bu sırra mazhar olan insanlar Şu âlemin mevcudatının her birisinin kendine mahsus bir dil ile Hâlıkının vahdaniyetine ve Sâniinin rububiyetine dair manevî sözlerini fehm etmişlerdir... Kitabı kebiri kainatın mektubatı samedaniyelerini okumaya ve anmaya mazhar olmuşlardır.

Din ve iman öyle nurani bir iksirdir ki, kömüre inkilap etmiş ruh, akıl ve kalpleri o nurani iksir ile elmasa çevirir.Haram,isyan ve şirk ile paslanıp ruhları elmasa kalp eder.Bu sırra mazhar olanların başında gelen sahabilerdir.Vahşiyet ve bedeviyetin içerisinde ruh ve kalpleri paslanıp cevheri bozulan bu insanlar din ve imanın nurani iksirleriyle ruh ve kalplerini kömürden elmasa,batıldan hakka,çirkinlikten güzelliğe hayvaniyatttan nuraniyata,zulumattan meleki bir hayata çevirmişlerdir.o nurani iksirler onların hayatlarını ve ruhlarını ve kalplerini parlatmıştır.

Din ve iman öyle nurani bir ışıktır ki girdiği her yeri ve her şeyi ziya ve nura gark eder.Hayatın hayatı olur.nur ve ziyası olur.Bedevi ve cahil toplumları medeni yapar.Vahşetin karanlığında kalmış kalp ve ruhları aydınlatarak yıldız yapar.Hayat ,kalp ve ruhun her köşesine sirayet ederek nur ile doldurur.Işık ile mevcudatın manalarını okutturur ve gösterir.Bu sırra mazhar olan milletler dinin nurani düsturlarıyla hayatlarını ve ruhlarını vahşeti mutlakadan ve hazin elemlerden kurtarmışlar.Dinin nuru ile ihya bulmuşlar.Nuru iman ile merhamet,hürmet,adalet ışıkları saçmışlar.

Din ve iman öyle nurani bir keşf edicidir ki beşerin önündeki en büyük korkunç hakikat olan hiçlikten ,manasızlıktan ,yokluktan ,vahşetten,manasızlıktan ,inançsızlıktan ve ümitsizlikten kurtarıp ona ruhunun aklının ve fıtratının arzu ve ihtiyaçlarını temin eder.Ölümün yokluğundan,kabrin zulumatından,haşrin şüphelerinden kurtarıp ona varlığın,mükafatın,vuslatın,müjdesine erdirir..Ölümün ardındaki hayatın ,kabrin arkasında saadetin teminatını vererek ümit ile dayanmasını sağlar.

Din ve iman öyle bir nurani gözlük ve dürbündür ki nazarları ve niyetleri değiştirir.karanlık ve şüpheli ve zulumatlı görünen şeylerin hakikatlerini yakın eder.mahiyetlerini açığa çıkartır.Hayatın ve yaşamın rengini değiştirir.Zulumatını nura çevirir.dünyayı matemhaneyi umumi suretinde görünen suretini manevi şenlikli bir panayıra inkilap ettirir.kabrin ötesine nazarları ve akılları götürüp ahireti ve cenneti gösterir.Hak ve adaletin numunelerini izhar eder.Bu iman dürbünleriyle hayata ve gaybi dünyalara bakan ve gören büyük insanlar bizlere cennetin ve saadeti ebediyenin müjdesini getirerek ümitsizlikten kurtarmışlardır.

Din ve iman öyle nurani emir ve yasaklar vaaz eder ki, onları hayatına tadbik edip hayatının merkezine o nurani kanun ve hükümleri koyanların hayatlarını saadete emniyete ve selamete çevirir.O nurani düsturları ruh ,akıl ve kalplerine koyanların yaşamlarını mutluluğa çevirir.Kalp ,akıl ve ruhları şefkat,hürmet merhamet, yardımlaşma, dayanışma, muhabbet kandilleriyle donatır.O kalp ve ruhlar iman nuruyla aydınlandığı için o kalpte muzır nefis,şeytan ve hevanın karanlık ,fitne, fesat ve fücur yuvaları olmaz. Bu nurani kanunlara riayet eden insanlar ruh ve kalp ve ruhları şeytanın ve nefsin ahırı olmaktan kurtarıp rabbani mücehhez ve muallâ saraylara çevirmişlerdir.



Din ve iman ruh ve akıllarda öyle köklü bir inkılap yapar ki, ruh ve kalbine din girmeden önce çocuklarını diri diri toprağa gömen Hz Ömer dinin nuru ve sırrıyla karıncaları incitemeyecek kadar merhamet timsali olmuş, kıl kadar kimseye haksızlık etmeyecek kadar hak ve adalet örneği olmuştur.

Dini yaşayanların hali ile dini hayatlarında yaşamayanların hali anne karnındaki çocuk ile dünyadaki çocuğun haline benzer. Birisi dar ve karanlık ve sığ bir alanda mahkûm iken ötekisi geniş ferah ve aydınlık bir ortamdadır.

Dini hayatlarında tatbik edenlerle etmeyenlerin hali karanlık oda ile aydınlık oda gibidir. Işığı yanmayan oda hem karanlık olur, hem de o odanın içerisindeki manalara ve anlamlar gayeler bilinmez. Işığı yanan oda ise aydınlık olduğu gibi odadaki bütün manalar, anlamlar ve gayeler görünür. Odanın nizam ve intizamı anlaşılır.

Dini yaşayan ile yaşamayanın hali rüyadaki adam ile rüyada olmayan adamın haline benzer. Birisi rüyada zevklenip keyif eder, ötekisi ise gerçekten eğlenip keyif eder. Rüyada olanın keyfi ve saltanatı kısacık ve hayalidir. Ötekisinin ise gerçek ve kalıcıdır.

Dini hayatının merkezine koyup nuru ve ziyası ile yaşayanların hali ile dini hayatlarının merkezine koymak yerine köşe ve bucaklarına koyanların hali güneşin ışığından medet bulan ile fenerin ışığından medet bulanların haline benzer. Din güneşi bütün hayat ve yaşamı aydınlatıp nura boğduğu halde fener ise sadece bir yere aydınlık verir..Din güneşini kalbine koyanlar onunla hayatını ve yaşamını aydınlatırken,dinden mahrum kalpler ise sadece beşerin akıl fenerleri aydınlanmaya çalışır.

Din ve imanın insibağ ve inikâs sırrına mazhar olup o sırlarla boyanan ve aksini alan sahabeler vahşi ve bedevi cahiliye adetlerinden kurtulmuşlar, öteki milletlere muallim, diplomat olmuşlar. Medeni milletlere medeniyet dersi vermeye başlamışlar.

Din ve imanın fıtri hürmet, merhamet, yardımlaşma ve dayanışma ve adalet kanunlarına riayet eden toplumlarda hürmet, merhamet, adaletin nurani hükümleri icra edilirken, bu nurani kanunlara riayet etmeyen toplumlar ise cinnet, anarşi ve vahşetin oyuncağı olmuşlar, emniyet, selamet ve ahlaki değerleri yitirmişler, gençler sarhoşluğa, çocuklar haylazlığa, yaşlılar ağlamaya, çocuklar ise haylazlığa başlamışlar. Zalimler zulmünde kalırken mazlumlar ise ahlarıyla kalmıştır.Din hayatlarının hayatı değil karartısı olanlar hikmetin,hakikatin faziletin aydınlığından da mahrum kalmışlardır.


Konular