Biz Cennette Yaşıyoruz

Biz Cennette Yaşıyoruz

Anladım ki biz cennette yaşıyoruz. Kimileri diyecek ki, hayat pahalılığı, kapkaç can yakıyor, hırsızlık adam kayırma almış başını yürüyor. Ağır vergiler, rüşvet, senelerce süren davalar vs. vs.
Evet hepsi doğru, dahası ülkede yaşanan daha bir sürü olumsuzluk sayabiliriz. Ama, hangimiz sabahları bomba sesleriyle uyandık? Hangimizin komşusunun evi başına çöktü? Senelerdir ülkenin bir kısmında kanayan yaraya ağlıyoruz. Şehitlerimize ağlıyoruz. Allah tüm şehit annelerine sabrı cemil ihsan etsin. Hamdolsun ki söz konusu vatan parçasında da, üzerinde şerefli ay yıldızımız bulunan al bayrağımız dalgalanıyor. Toprakları üzerinda başka bir ulusun bayrağı dalgalanan bir günün sabahına uyanmak ister miydiniz?

Ortadoğu bir kan ve göz yaşı coğrafyası. Hain demiyeceğim, gafil oluşumlar bu topraklarda kendi insanının kan ve göz yaşı üzerinden gelecek arıyorlar. Halkın, ümmetin gerçeklerinden uzak yapılanmalar sanmasın ki, Allah muhafaza buyursun, Sunni, Şii veya Kürt, Arap ayrımı yaparak kendileri gibi düşünmeyen kardeşlerinin kanları üzerine tesis edecekleri devletçikler muvaffak olabilecektir! Asla. Osmanlı’nın ardından Ortadoğu’yu dilim dilim yapan siyonizm kendilerini de rahat bırakmıyacaktır. Ortadoğu’nun ve dünyanın başında abede ve İsrail görüntüsünde siyonizm belası musallat olmuştur. Siyonizm kendi idealinin önündeki her seti yıkmaktan çekinmeyecektir. Bölgede güçlü bir devlete asla taamülleri yoktur. Osmanlı Devleti’nin mirasında tesis edilen devletler aradan geçen bir asrın ardından “Büyük Ortadoğu Projesi” adı altında yeniden şekillendirilmek istenmektedir. İşte Irak Devleti. İran ve Suriye’ye yapılan tehditler. Siyonizm Irak Devleti’nin enkazından da güçlü bir oluşumun tesisine müsade etmeyecektir. Bağımsız Kürdistan’ın ardından bu topraklarda da ayrımcılık çalışmalarına girişecektir. Zazalar, Kırmançlar vb. boyları kaşıyacak ve şehir devletleri oluşturma gayretine girecektir. Bunlardan siyonizmin hedeflerine en uygun tavır sergileyenler desteklenecek ve zaman içerisinde Kürdistan da parçalanacaktır.

Kürt ulusu farkında olarak yada gaflet içinde siyonizmin emellerine hizmet etmektedir. Ve asırlardır kardeşce yaşadıkları Ortadoğu halklarını incitmekte ve kendileri aleyhine yönlendirmekteler. Kürdistan Büyük İsrail Devletinin bir geçiş köprüsü olmaktan öteye geçemeyecektir.

Ortadoğu ‘da tam anlamıyla Allah Resulü’nün sav sünnetine ve vahyin ışığına dayalı bir yapılanma olmadan rahat ve huzur haramdır. Siyonizm İşgal Rejimi’nin bekası için kan dökmekten hiç bir vakit geri kalmayacaktır.Vatan sever, halkıyla barışık ve çevre devletler ve milletlerle kardeşlik bağlarını kuvvetlendirme ülküsüne sahip liderlerle Ortadoğu içinde bulunduğu karanlıktan çıkabilir. İşte iki örnek ,işte iki lider;

İki farklı liderin hüküm sürdüğü Ortadoğu. Aynı coğrafya, aynı iklim, aynı dil, aynı kültürel miras. Ayrı iki devlet. Araları birkaç yüz km. Bunlardan birisi Saddam Hüseyin’in liderlik ettiği, belkide edemediği Irak. Diğeri ise belki de Irak’ın bir vilayeti kadar olan, Şeyh el Makdum’un yönettiği Dubai. Irak dünyanın en büyük petrol rezevlerine sahip olan bir ülke. Birinci petrol üretim bölgesi. Ve bu petrol kaynakları yüzeye yakın olduğundan çok az bir masrafla çıkarılıyor. Örneğin Venezuella’da yahud Nijerya’da petrol çıkartmak Irak’takine nazaran daha da pahalı.

Bu şu manaya ⁧elir ki, liderliği iyi yönetimi bir kenara bırakalım eğer Saddam bütün gün sarayında oturup hiç bir şeye karışmadan sadece petro聬 gelirlerinin biraz olsun halka eşitlikçi bir şekilde dağıtılması için kurmaylarına emir vermiş olsaydı bugün her Iraklı, bir Dubaili, Bir Kuveyt’li standartlarında yaşıyor olacaktı. Saddam bunu yapmaktansa bir polis devleti kurdu. Bütün parasını silahlanmaya harcadı. Ülkesine ve komşularına istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı oluşturdu. Sonucunu biliyorsunuz. (Aydın Demirer, Forbes, Haziran 2007)

Dubai Irak’a çok yakın. Ama Mevla Irak’a çok cömert davranırken Dubaiden her türlü zenginliği esirgemiş. Petrolü yok denecek kadar az. Topraklarının ekseriyesi tuzlu çöl. Hava sıcak ve nemli. Mevsimler yok. Denize palmiye biçiminde yapay adalar yapıp bu adalardaki evleri mükemmel bir pazarlama yöntemiyle dünyanın en zengin insanlarına satmayı biliyorlar.

Irak ve Dubai’nin tarihleri de birbirlerine çok benziyor. Yaklaşık yüz, yüz on sene evvel Osmanlı toprağında yer alıyorlardı. İkisi de İngilizlerle anlaşarak Osmanlı’dan bağımsızlıklarını kazanma ve İngiliz egemenliğine girme süreci yaşadı. Irak ile Dubai arasındaki tek fark liderler konusundaki şans ve şansızlıkları. Saddam’ın varını yoğunu bitmez tükenmez savaşlara harcadığı yıllarda aynı dili konuşan, aynı kültürden gelen Şeyh el- Makdum “ küreselleşmenin uluslararası sermaye akışını nasıl değiştireceği” konusunda kafa yoruyor, Dubai’nin bu süreçten nasıl karlı çıkacağının programını yapıyordu. (Aydın Demirer, Forbes, Haziran 2007)

Toplumlarıyla, kültürleriyle barışık, varlık sebeplerinin içinden çıktıkları toplumlar olduklarını bilen liderler Ortadoğu’yu mutlu yarınlara taşıyacaktır.

Kalıcı barışın ve huzurun tesis edilmesi için halkına ve halkının değerlerine sımsıkı yapışmaları şarttır. Lübnan, Pakistan, Sudan, Somali devamlı karışıklık halinde tutulmaktadır. İslam ülkelerinde siyonizme tehdit oluşturacak oluşumlar hemen ezilmeye çalışılır. Ortadoğu’nun gerçek anlamda tek bağımsız devleti İran’dır. İran, Velayeti Fakih makamı İmam Seyyid Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı’nın İslami ve inkılabi politikalarıyla siyonizmin dimdik karşısındadır. İran işgal altındaki Irak’ın ve siyonizimle dirsek temasında bulunan devletlerdeki mü’min ve mü’mine insanların en büyük gruru ve umududur.

Mü’min ve mü’mine kardeşlerimiz Lübnan’da, Filistin’de, Irak’ta yaşam kaygısı içindedirler. Onlar çek, senet, oğlanın okulu, kızın kaynanası, arabanın boyası gibi mühim dertlere sahip değillerdir.(!!!) Bir lokma ekmek ve bir nefes hayat onları mutlu edebiliyor. Lübnan’daki kamplarda yaşam mücadelesi veren Filistinli yetimler, Irak’ta ayakta kalmak için uğraşan kardeşlerimizle bizler aynı havayı soluyoruz. Biz cennette yaşıyoruz. Seksenbeş sene evvel bizim de topraklarımız işgal altındaydı ve dedelerimiz bizlere bu memleketi hür olarak teslim etmek için çok çileler çektiler. Bu çileli geçmişimizi hatırda tutmak ve Lübnan’lı, Iraklı, Filistin’li kardeşelrimizin acısını paylaşmak zorundayız. En azından yaşadığımız günlerin şükrünü edada azemi gayret sarfetmek zorundayız.

Şehit haberleri geldikçe nasıl öfkeleniyoruz, dünyamız kararıyor, ciğerimiz yanıyor. Irak’taki anaları düşünün. Hergün onlarca insan işgalci siyonist conilerce vuruluyor. Kutsal emanetlerimize kafir çizmeleri hoyratça basıyor. Allah Resulü’nün sav büyük emaneti Ehlibeyt imamlarının mekanları tarumar ediliyor. Irak’da Irak yanmıyor. Orada Şia- Sunni bütün bir İslam’ın namusu yanıyor.

Aslında Irak ırak değil çok yakın. Analarımızın yüreğini dağlayan ateş Irak’tan besleniyor. Bağdat’ta, Necef’te, Basra’da yangın sürüyor. Ehlibeyt imamlarımızın, İmamı Azam hazretlerinin maneviyatı yeniden hak edenlerin ellerine geçerse, Irak’daki ateşte sönecektir.

Bağımsız, İslami ve çevresiyle dost bir Irak’ta Şii ve Sunni, Arap, Türk, Kürt ve diğer etnik unsurların vahyin ziyasında huzur içinde yaşadığı bir Irak Devleti bizlerin de acılarına son verecektir. Komşularımıza, bir vakitler bizim idaremizde olan topraklara bakınca biz İstanbul’da, biz izmir’de, biz konya’da cennette yaşıyoruz. Bu nimetin kıymetini bilelim. Şükrünü hakkıyla eda etmeye çalışalım.

Bilal Atış
b.atis73@gmail.com


Konular