Telefon sapikligi ve Zina

Telefon sapıklığı ve Zina: Merhaba Sayın Faruk Bey, Öncelikle hayırlı günler dileyerek sözlerime başlıyorum, lütfen sorularıma cevap verin beni birçok sıkıntılardan kurtaracaksınız.

Birinci sorum şu: Ben bayan olduğum için böyle soruyorum. Bir bayanın erkek arkadaşıyla el ele dolaşması ya da öpüşmesinden sonra gusül abdesti alması gerekir mi? Böyle durumlarda insan zina kadar günaha girer mi? İkinci sorum şu: Bu kendimle ilgili: bazen nefsime çok fazla yükleniyorum. Aslında fizyolojik olarak insanlar bazen cinsel isteklerde bulunabiliyorlar televizyonda açık çıplak birisini görünce ya da mesela bazen otobüste olsun, alışveriş yaparken olsun para üstü alış verişlerde ya da bir erkekle tokalaştığımda bezen aklımdan cinsel düşünceler geçiyor ama ben bundan kurtulmak istiyorum. Ya da hissetmesem de kendimi sınamak adına aklımdan geçiriyorum şimdi de olacak mı diye. Bu durumlarda gusül abdesti gerekir mi? Ya da bu durumlar çok mu günah? Açıkçası bazen bu konularda psikolojik problemim mi var, yoksa nefsime çok mu baskı kuruyorum bilmiyorum. Biliyorsunuz yasaklanan şeyler daha da çekici olur. Bir de ben kendimle çok uğraşan biriyim. Üçüncü sorum şu: insanlardan bunu da duydum. Bence bu da teknolojinin getirdiği durumlardan birisi. Telefon seksi diye bir şey varmış, insanlar sadece seslerini duyduğu, hiç görmediği kişilerle, ya da erkek arkadaşlarıyla telefonda sözlerle sevişip orgazm oluyorlarmış, bu ne kadar günah dindeki yeri nedir? Dördüncü sorum da şu: Ben aslında namazıma, orucuma dikkat etmeye çalışıyorum ama bundan bir kaç yıl önce kendimden hiç ummadığım beklemediğim bence günah davranışlarda bullundum. Şimdi düşünüyorum, onları nasıl yapabildiğimi aklım almıyor. Ya psikolojim bozuktu ya da şeytana çok uymuştum. Bazen düşünüyorum benim ibadetlerim kabul olur mu? Ben şimdi 30 yaşındayım işlediğim günahlarda ailemin sorumluğu olabilir mi? onları suçlamak değil sadece bazıları öyle diyor diye soruyorum. Mesela namaz kılmazsan ailene de günah yazılacak, şunu yaparsan onlara da günah yazılacak gibi. Bunun aslı astarı var mı? Galiba çok uzattım teşekkür ederim cevaplarınızı merakla ve sabırsızlıkla bekleyeceğim..






Önce yazdıklarınızdan ortaya çıkan gerçeklere işaret etmek istiyorum:


Yazdıklarınızda da değindiğiniz gibi, içinde yaşadığımız çağ bir teknoloji çağıdır. Teknoloji, tekniği kullanmayı, yani doğayı/tabiatı keşfedip onu insanın ihtiyacına sunmayı anlatır. Bu aslında aynı zamanda mekanik bir işlemdir. Mekanik; makinevari, makine gibi demektir. Kurulu bir düzeni, aygıtı ve onun kendi kendine çalışmasını anlatır. Makinenin ruhu yoktur, kuruluşu sayesinde çalışır. İşte teknoloji çağı aslında böyle bir çağdır. Tabiatın pek çok özelliği günümüzde bilim sayesinde keşfedilmiş ve mekanik bir tarzda insanların emrine sunulmuştur. Ama bu gün bilim denince anlaşılan şeyin de, onun ürettiği teknolojinin de ruhu olmadığı için ahlaki değerleri, yani güzeli ve çirkini de yoktur. Dolayısıyla bedii zevkleri ve estetik anlayışı da bulunmamaktadır. Bunlar olmayınca sonunda dünyanın nereye gideceği de belli değildir. Ama iyiye doğru gitmediği herkesin teslim ettiği bir gerçektir.

Mektubunuzun bana hatırlattığı ikinci gerçek, nefsin ve şeytanın namazlı abdestli, mümin insanları dahi kolayca hataya düşürebileceği gerçeğidir. Gerçi biz bunu teorik olarak zaten biliyoruz. Hz. Yusuf (as) bir peygamber olduğu halde, “Ya Rab! Ben nefsime güvenemem, çünkü nefs ha bire kötülükleri telkin eder” demişti. Hz. Peygamber (sa): “Ya Rab! Beni göz açıp kapayıncaya kadar, hatta daha kısa sürede bile nefsime, ya da senden başka birisine terk etme” diye dua etmişti. Ya da bize öğretmek için böyle söylemişti. Ebu Hureyre (ra) ilerlemiş yaşına rağmen günde binlerce tespih çekip ardından, “Allah’ım beni zinadan koru!” diye dua edermiş. Arkadaşları kendisine: “Neredeyse seksen yaşına geldin, zina etmeye mecalin mi kaldı ki böyle dua edersin?” dediklerinde: “Şeytan ve nefs her an benimle beraber oldukları halde ben kendimden nasıl emin olabilirim!” dermiş. Anlaşılan o zinanın, bakmakla da tutmakla da, düşünmekle de olabileceğine inanıyordu. Nitekim Efendimiz şöyle demişlerdi:
“Herkesin payına düşen zina yazılıdır ve onu mutlaka yapacaktır: Gözler zina yaparlar, onların zinası bakmalarıdır. Kulak zina yapar, onun zinası dinlemektir. Dil zina yapar, onun zinası konuşmaktır. El zina yapar, onun zinası tutmaktır. Ayak zina yapar, onun zinası yürümektir. Kalp ister ve arzular, cinsel organ da onu doğrular ya da yalanlar.” (Sahih)

كتب على ابن آدم حظه من الزنا أدرك ذلك لا محالة : فالعينان تزنيان وزناهما النظر والأذن تزني وزناها السمع واللسان يزني وزناه المنطق واليد تزني وزناها البطش والرجل تزني وزناها المشي ، والقلب يتمنى ويشتهي والفرج يصدق ذلك أو يكذبه
الراوي: - - خلاصة الدرجة: صحيح - المحدث: ابن تيمية - المصدر: مجموع الفتاوى - الصفحة أو الرقم : 17/30

Sizin tecrübeleriniz Allah Rasulü’nün söylediklerinin gerçek olduğunu göstermesi bakımından çok önemli.


Mektubunuzda benim için önemli olan üçüncü nokta, kadınların da bakmaktan haz duyduklarını, hatta tokalaşma kadar bir temasın onlarda da cinsel uyarıcı olabildiğini göstermesidir. Bu çok önemli bir noktadır. Buradan hareketle yabancı erkekle/kadınla tokalaşmanın hükmü daha rahat anlaşılabilir.

Şimdi sorularınızın tek tek cevaplarına geçebiliriz:

1. “Bir bayanın erkek arkadaşıyla el ele dolaşmasından ya da öpüşmesinden sonra gusül abdesti alması gerekir mi? Böyle durumlarda insan zina kadar günaha girer mi?” Bu cümlenizde meselenin hem hukuki hem de ahlaki boyutuna değinilmektedir. Ama İslam’da asıl olan ve olması gereken, hukuk değil ahlaktır. Hukuk ahlakı korumak için vardır. Öncelikle böyle bir şey olmalı mı olmamalı mı, çirkin mi değil mi, günah mı sevap mı? Diye sormamız ve bu sorunun cevabına göre hareket etmemiz gerekir. Görüldüğü gibi burada hukuktan önce ahlak vardır. Ahlak, yani insandaki Allah korkusu ve vicdan bu istenilen sonucu oluşturamadı ve her nasılsa böyle bir sonuç doğdu, ya da olmayacaktı da oldu ise o zaman durum ne olacaktır? İşte bunun cevabını hukuk/fıkıh verir. Ama tekrar edecek olursak bizim için hukukun tatbikinden çok, ahlakın yerleştirilmesi önemlidir. Yani böyle bir durum oluştuğunda yıkanıp yıkanmayacağımızı bilip, gerekeni yapmamızdan önce, böyle bir durumu oluşturmamamız nemlidir. Burada ahlak kavramını, halk arasındaki anlamıyla kullanmadığımı siz anlıyorsunuzdur.

Ama biz yine de, her nasılsa oldu, peki şimdi ne yapmalıyız? Sorusunun cevabını da vermeliyiz: Birbirleriyle nikâhlı olmayan erkek ve kadının, tedavi gibi meşru gerekçeler bulunmadıkça ten temasları, bütün İslam alimlerine göre haramdır. Böyle bir haramın işlenmesi halinde, mesele sadece bu temastan duyulan haz düzeyinde kalır, cinsel ilişki, ya da cinsel boşalma/orgazm bulunmazsa gusül almaları fıkhen/hukuken gerekmez, sadece abdestleri bozulmuş olur. Duydukları hazdan dolayı beliren ıslaklık da guslü gerektirmez.Ancak pişmanlıklarını ve bu davranışın çirkinliğini göstermek için gusül almaları da (ahlaken) güzeldir.

2. İkinci sorunuzun cevabı da aslında bu söylediklerimizle verilmiş oldu. Belki bunlara şunu da ilave edebiliriz: Çok ilginçtir ki, Kuranı Kerim’de Allah (cc) bazı haramlar saydıktan sonra: “İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdırlar, bu sınırları öteye geçmeyin”, derken, cinsellikle ilgili meselelerde ise: “İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdırlar, bunlara yaklaşmayın” buyurur. Bu da cinselliğin kaygan bir zemin olduğunu, orada insan bir kez kaymaya başladıktan sonra, düşme ihtimalinin sürekli çoğalacağını anlatır. Allah Rasulü Efendimiz (sa): “Töhmet yerlerinden uzak durun… Şüpheli şeylerden kendini koruyan dinini ve haysiyetini korumuş olur… Bir kadınla bir erkek kimsenin olmadığı bir yerde baş başa/halvet kalmasınlar. Kalırlarsa üçüncüleri şeytandır” buyurur. Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendi: “Cinsellik konusu kadar elde edinilenle yetinilmeyip, hep daha ilerisi istenen bir başka konu yoktur” der. Atalarımız da bu öğretileri: “Şeytana parmağını kaptıran kolunu da kaptırır” diye özetlemiştir.

3.“Telefon seksi diye bir şey varmış, insanlar sadece seslerini duyduğu, hiç görmediği kişilerle, ya da erkek arkadaşlarıyla telefonda sözlerle sevişip orgazm oluyorlarmış, bu ne kadar günahtır ve dindeki yeri nedir?” Bu durum da modernliğin bir meyvesi olmasının yanında, aynı zamanda Efendimizin “kulak da zina eder, onun zinası da dinlemektir...” sözünün bir doğrulayıcısıdır.


İslam’da kötü ve çirkin olan şeyler haram, iyi ve güzel olan şeyler de helal kılınmıştır. Haramların pek çok dereceleri bulunduğu gibi, helallerin de pek çok dereceleri vardır. Bir orta çizgiden sağa doğru gittikçe beyazlaşan, sola doğru da gittikçe siyahlaşan bir sayfa düşünürsek, bembeyaz ile simsiyahın, sadece en uçlarda ve çok az olarak bulunduğunu görürüz. İşte emir ve yasakların dereceleri, ne kadar sevap ya da günah oldukları bu örnekle anlaşılabilir. Bu birinci kuralımız olsun.

İkinci olarak: İslam’da yasaklar ya bizzat kendileri kötü oldukları için yasaktırlar, ya da kötülüğe sebep olacakları için yasaktırlar. Aslında emredilen şeyler de böyledir. Buna göre, kendisi bizzat kötü olan şey her zaman haramdır. Kendisi kötü olmayıp, kötülüğe sebep olan şeyler de ona sebep oldukları zaman haramdırlar. Günahların derecelerini bu örneklerle anlayabiliriz. Ancak günahlarda büyüklük ve küçüklük her zaman, günah olan fiilin kendisiyle olmaz. Bazen çok küçük sanılan bir günah, hafife alınması ve önemsenmemesi sebebiyle çok büyük olabilir, hatta, Allah korusun, insanı dinden dahi çıkarabilir. Namahrem olan insanlarla temaslaşmanın haram olduğunu bildiği halde: “Beden benim değil mi, istediğime tuttururum, bunun günahla ne alakası var!” sözü böyledir. Birisinin sakalını aşağılayarak, “sakal keçide de var!” diye alay etmek de böyledir. Bu kabil sözler büyük günahtır ve hatta küfürdür. Aslında Allaha ve Rasulü’ne inanan bir insan mümindir, bu inancı devam ettiği sürece böyle bir sözle dinden çıkmış olmaz, ama bu söz yine de küfüdür. Buna küfür denmesinin üç anlamı vardır: 1.Bu çok büyük bir günahtır, 2.Bu kabil sözler küfrün meyveleridirler, küfürden doğarlar ve çoğalmaları halinde insanı küfre götürürler. 3. Ya da bu tür günahlar günah olan fiile bakıldığında belki küçüktürler ama, kime karşı işlendiklerine bakıldığında çok büyük olurlar.


İmdi, elbette günah eylemlerin bizzat kendilerine baktığımızda aralarında büyüklük küçüklük farkı vardır ve mesela; bakmak tutmaktan, tutmak öpmekten, öpmek ise fiili zinadan daha hafiftir. Ancak bu hafiflik teoriktir; günah işleyenin tavrına, zamanına, günahın sonucuna göre büyüyebilir ya da küçülebilir. Bu sebeple Allah Rasulü’nün amcazadesi, Kuran’ın Tercümanı Abdullah b. Abbas şöyle demiştir: “Hiçbir küçük günah, ısrar edilirse küçük kalmaz, hiçbir büyük günah da tövbe edilirse büyük kalmaz”. Bizim söylediklerimizin özeti işte budur. Bu söz çok sahih değildir, ama bu onun anlamının oğru olmaması demek değildir. Ceyyid derecesi alan başka rivayetleri ve Allah Rasulü’ne nispet edilen zayıf rivayetleri de vardır.


عن ابن عباس أنه قال : لا صغيرة مع الإصرار, ولا كبيرة مع الاستغفار .
الراوي: - - خلاصة الدرجة: روي مرفوعاً من وجوه ضعيفة - المحدث: ابن رجب - المصدر: العلوم والحكم - الصفحة أو الرقم: 1/449

Bu söylenenler ışığında diyebiliriz ki; telefonda konuşmanın da, bakışmanın da, tutuşmanın da, hatta kalpten geçirmenin de günah olanları vardır. Bunların günah olmaları, asıl büyük haram olan zina yaklaştırmaları ve onu çağrıştırmaları nispetindedir. Bu sebeple evliyamız: “Hayalin dahi fıskı vardır” demişlerdir. Aslında durup dururken insanın aklından gelip geçen şeyler günah değildir ama günahları kendisi aklından geçirir, onları bilerek kurgular ve hayalinde isteyerek yaşarsa günah işlemiş olur. Yani hayali fıska girmiş olur. Fısk, Allahtan uzaklaştıran günehlerdır.

Son sorunuzla ilgili olarak bir iki cümle daha söyleyeyim. “Günahların her birinde küfre giden bir yol vardır” gerçeğini iyi kavradıktan sonra, tövbesi olmayan ve sildirilemeyen hiçbir günahın bulmadığını da bilmemiz gerekir. Yeter ki tövbe edilsin. Tövbe önceki temiz hale dönmek demektir. Her hangi bir günahı bir daha yapmamak üzere ondan uzaklaşmak ve eski haline dönmek tövbedir ve eğer tövbe böyle olursa, bunun günahı sildiği de kesindir. Bu bize Allah’ın bir vadidir: “De ki, ey kendi aleyhlerine aşırı gitmiş kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları affeder, çünkü O Ğafûrdur/çok bağışlayandır ve Rahîmdir/çok merhametlidir” (Zümer 39/53)

39 الزمر 53 قُلْ يَاعِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

Ebevyninizin sorumluluklarına gelince, elbette herkes kendi yaptığından sorumludur ve Kurân ifadesiyle: “Kimse kimsenin günahını çekmez”. Bu sebeple ergenliğinizden sonra yaptıklarınızdan anneniz babanız sorumlu değildir. Ancak şunu da unutmayalım ki, annenin babanın çocuklarına dinlerini öğretmeleri, onların bir görevidir. Bu görevi ihmal etmeleri sebebiyle çocuklarının yapacağı bütün günahlarda onların da bir payı vardır. Nasıl ki, görevlerini yerine getirmiş olmalarından dolayı yaptıkları iyiliklerden bir payları varsa bu da öyledir. Ama yine de sizin günahınız size onların günahı da onlaradır.

Zor bir cevap verdiğimin farkındayım ama sizin seviyeniz bunu kaldırır.

Allah emanet olun

Prof.Dr.Faruk Beşer


1 yorum

psikolojim bozuldu

Sabah namazı vakitleri hemde ramazan ayındayız namaz klıcam abdest aldım namaza başlıcam bilinmeyen numaradan biri arıyo meşgule aldım ısrarla aradı açmadım.sonra normal nodan aradı namazı bitirmiştim merak ettim kim bu saatte acil herhalde dedim.ses çok kısıktı anlayamıyordum çocuk sever gibi şeyler söylüyordü sonra aşkım falan deyince anladım..Yıllardır telefon kullanıyorum başıma ilk defa geldi.çok kötü oldum.midem bulandı.kötü olanda evlenmeyi düşündüğüm bir mübarek var.ben çok vesveseli biriyim yıllardır kimse beni böyle rahatsız etmedi acaba o muydu düşündüğüm gibi mübarek bir insan değilmi.bu sitede aldatılma aldatma olaylarını okuyunca korkmaya başladım evlilikten.onu çok iyi tanıdığımı sanıyorum dört yıldır birbirimize evleneceğiz diyerek söz verdik Allah için seviyoruz birbirimizi tek başımıza yanyana bile gelmedik.son zamanlarda çok ısrar ediyor görüşelim seni görmek istiyorum dayanamıyorum evlenelim diyor.bende hep ablamların evlenmesini bekleyelim diyorum.eğer telefonda o saatte arayan oysa sevsem bile öylebir insanla evlenmem .bu olayı ona anlattığımda yemin et sen değilmiydin dedim değildim dedi . acaba arayan oysa ve biliyoor benim öğrendiğimde ayrılacağımı gizliyormu?...yaaaa saçmamı bilmiyorum ama ben fıtratı temiz bir insanla evlenmek istiyorum sonradan pişman olmak istemiyorum.........

18.09.2009 - sedef

Konular