“Süslenmenin”Günümüzdeki Değişen Yüzü

Firdevs Gürbüz

Teknolojinin hayata uyarlanmasıyla birlikte, insanların hayat telakkileri her geçen gün değişime uğruyor. Sosyal hayat, geçmiş bağlarından süratli bir şekilde koparken bu değişimi derin bir şekilde yaşayan insanların değer sistemleri erozyona uğruyor. Kitle iletişim alanın da yaşanan gelişmeler ise kültürler arasındaki farkları yok ederken, baskın, sulandırılmış ve de içi boşaltılmış mekanik kültürün kuşatması altında varlık bulmaya çalışan toplumlar ise temelden sarsılmaya devam ediyor. Geleneklerinden kopan toplumlar ve müntesipleri müthiş bir savruluşla kimlik bunalımını en derin bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar. Hakim egemen kültür ise, İnsanların yaratılışında varolan beşeri zafiyetlerini, kapitalist iç güdülerden hareketle kullanarak kendisini daha da güçlü kılıyor. İnsanların beşeri zaaflarını kaşıdıkça insanlar, insanlık değerlerinden süratli bir şekilde kopuyor, inandığı değerlere olan bağlılığını yitiriyor. Dini kopuşu süratli bir şekilde yaşayan insanlar ise, dinin sosyal hayata dair söylemleriyle, mekanik kültürün söylemlerini yer değiştirerek, insanın, insan olmasının en temel öznesi olan toplumsal hayatı ve paylaşımı ortadan kaldırarak yaşam alanlarını daralttıklarının farkına bile varamıyor.
Sosyal hayattaki köklü değişikliklerin arka planında,
sınırsız üretim ve tüketime dayanan zihniyet vardır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi insanların beşeri zaaflarını kaşıyarak ve de açığa çıkartarak, sosyal hayatı yeniden tanzim eden bu gelişmeler, kadını da hayatın merkezine alarak ve de meta haline dönüştürerek kendi durumlarını tahkim ediyorlar. Bu süreçte kadın, geleneksel algının buyruklarına itiraz eden ve hatta isyan ederek, güya hem sosyal, hem de ekonomik özgürlüğünü elde ettiği savıyla inandırılmaya çalışarak sosyal hayatın dokusu derinden ve bir daha onarılamayacak şekilde yıllardır tahrif ediliyor.
Ekonomik hayatta ki gelişmelere paralel olarak birbirini besler durumda bir çok sektör meydana geldi. Sinema, reklam, moda, kozmetik, iletişim ve bilişim vb. bir çok sektör vitrinine kadını yerleştirerek ve onu meta haline dönüştürerek rakipleriyle rekabette kadının cinselliğini kullanarak piyasada yer bulurken, bunun yansımaları ve etkileri ise insanların vede toplumun yapısını olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor.
Tabiatta her şey çift olarak yaratılmıştır. Bu yaratılış bir zıtlık içinde değil, bir uyum ve ahenk içinde birbirini tamamlar niteliktedir. Gece ile, gündüz gibi, erkeklikle dişilik gibi, maddi olanla manevi olan gibidir. Bu yaratılış gereği erkek ve kadının kendine has bir takım özellikleri, kendine has beklentileri, kendine has psikolojileri vardır. Kadının mutlu eden özelliklerle, erkeği mutlu eden özellikler arasında da yaratış icabı farklılıklar vardır. Yaşadığımız mekanik kültürün dayatması altında kalan toplumlar, insanda varolan beşeri zafiyetleri maddeye tahvil ederek ve onun bu yönünü kaşıyarak suiistimal ediyor. Bu suiistimal edilen hususlardan bir tanesi de kadının beğenilme duygusundan hareketle süslenme isteğidir.
Süslenme: bir kimsenin güzel görünme isteğidir. Bu fıtri bir duygu olmakla birlikte insanın güzeli ve güzel olanı sevmesi de istenilen bir şeydir. Ancak burada temel soru şudur. Süslenme kimin adına yapılıyor oluşudur. Bunun sınırları nelerdir? Bu sınırları kim koyar.? Vs. tüm bu sorular toplum yapısının en küçük çekirdeği olan insanın kendi içinde cevaplaması gereken, toplum katmanlarını meydana getiren bir unsur olarak, toplumun sağlam bir şekilde oluşması için, bir insan teki olarak duyması, hissetmesi gereken bir sorumluluktur.
İnsanların her geçen gün dinden uzaklaşmaları, toplumsal kargaşayı ve toplumsal anarşiyi ortaya çıkartmaktadır. Halbuki bütün ilâhi dinler gibi İslâm dini de insanları mutlu etmek, insanların sosyal hayatını adalet temeli üzerine inşa etmek için gönderilmiştir. İnsanlar fıtri bir yaratılışa sahiptirler; İslam da fıtrat dinidir. Fıtrat dininin fıtratta bulunan duyguları yasaklaması değil, onun sınırlarını toplumun bir ahenk, bir düzen içinde yaşamalarını temin için düzenlemesi beklenir. Süslenmede de ölçü; fıtri olan meşru, fıtratı bozanı da gayrı meşrudur.
Yukarıda da değindiğimiz gibi, insanların mekanik kültürün kuşatması altında yaşamlarını tanzim edişleri, din ile olan mesafelerinin arasını açarken, dinin hükümlerinin sosyal hayata kattığı rengin azaldığına şahit olmaktayız. Fakat bunu neticesi olarak, her gün ferdi, ailevi ve toplumsal sorunlar artarak insanları huzursuz etmeye, bir arada yaşama kurallarını çıkmaza sokmaya devam ediyor. Dinin süslenmeyle ilgili düzenlemesinde ise: “Yalnız kadın süsünü yabancılara göstermemekle emrolunmustur.” (Nûr (24) 31.) Ayeti bize ışık tutmaktadır. Yani kısaca kadın evin içinde kendisine helâl olan kimseye karşı süslenmeli, dışarıya karşı ise süsünü açığa çıkartmamalı, etrafındaki gözleri kendisine baktırmamak, dikkatleri dışarıda üzerine çekmemeye çalışmamalıdır. Tabi burada süslenmeyle, temiz giyinmek arasında fark vardır. Yani kadın her halükarda dışarıda da temiz giyinmeli ama dikkatleri üzerine çekicek şekilde süslü olmamalıdır. Fıtrat dini olan İslam'ın bu konudaki düzenlemesi bu ölçü içindedir. Bir başka Ayet-i kerimede Allah kadınlara hitaben: "Süslerini göstermesinler... gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar... Kalplerinde hastalık olanların hastalığın depreştirmemek için seslerini kadınsı kadınsı inceltmesinler... Cahiliyyet dönemi kadınları gibi, süslü püslü, kırıla döküle gezmesinler... buyurur. (Ahzâb (33) 32.)
Bir hadis-i şerifte ise efendimiz bu düzenlemeye biraz daha açıklık getirerek:, "Erkeklerin dikkatini çekici bir şekilde süslenerek ve etkileneceği ölçüde koku sürünerek evinden dışarı çıkan kadının, evine dönünceye kadar Allah'ın gazabı altında olduğunu" haber verir.
Yaşadığımız coğrafyada ve dünya genelindeki gelişmeler ve müslüman kadınların toplum içindeki statüleri, hayatın içine şu veya bu sebepten dolayı erken yaşta katılışları, müslüman bir kadının süslenme konusundaki değerlendirmelerinde, geleneksel yorumlardan sapma yaşamasına sebep olmuştur.
Bugün müslüman kadınlara düşen, yaşadığı süreçte, fıtri olan süslenme olgusunun kim adına yapıldığı sorusuna vicdanında, Allah’ın ortaya koymuş olduğu ölçünün neresindeyim sorusunuda katarak cevap aramasıdır.
Bütün bunlardan sonra söylenecek tek bir şey kalıyor: Bugün dünyanın içinde yaşadığı karmaşa ve huzursuzluğun temelinde, fıtrat dini olan İslam'ın, toplum ile ilgili düzenlemelerinin, modern kuşatıcı mekanik kültürün gölgesinde bırakılarak terki yatmaktadır. Unutulmamalıdır ki, ölçünüz varsa gelişmelere renginizi katarsınız. Şayet değer yargılarınızı belirleyen ölçüleriniz yoksa, değişir ve de kimliksiz ve kişiliksiz bir fert olarak edilgen bir hayatı yaşarsınız.


Konular