Flört ve chat batağı!

Seyyah kardeşimiz son derece yerinde tesbitlerde bulunmuş.(diğer bölümlerdeki yazılarını okuyabilirsiniz) Flört kavramı Batı kökenli, bu açıkça sırıtıyor. Kavramın etimolojisine yönelmek lazım. Çıkışı Batı menşeli olduğuna göre Batı'nın kültürünü ve yaşayış tarzını açıkça yaşıyor. Batı kültürü'nün temelinde ise cinsel açıdan sapkınlıklarla dolu, çok tanrılı Yunan-Helen medeniyeti, aynı yolu izleyen Roma medeniyeti ve en nihayetinde kendi hazcı yaşayışlarına uydurdukları Hristiyanlık var. Epikürcü felsefe özellikle etkili üzerlerinde. Yani "mutluluk için ne yaparsan kafi". Sonra Aydınlanma Felsefesi var; Helenizm var, yani "insan yeryüzünün tanrısı".Diğer tanrı tatile çıktı!

İnsanın böyle fetişleştirildiği,alabildiğine dünyevi(seküler), hedonist(hazcı), teşhirciliğe dayalı ve sapkın bir Batı kültürünün flört kavramı işte bu içerik ve arka plana sahip.

"Ateşle barut yanyana durmaz". Bu tarafım tarafımdan onlarca kez görülmüştür; gerek kendimde gerekse de başkalarında. En safiyane dindar bir kadın bile karşındakine gönül verdiği zaman onun kollarına atılma isteği duyuyor. Bu istek onun bütün hal ve hareketlerine, konuşmalarına siniyor. Erkek ise zaten nefsinin oyuncağı mahluk. Bir hatunu elde edip yararlanmak istemesi için onu sevmesine gerk bile yok.

Erkekler her zaman gözü aç bir sırtlan gibi sürekli avını kolluyor. En ufak bir zayfılık anında onu ensesinden yakalıyor. Bu oyunda her türlü peşrev çekmenin, hilenin, edebiyatın mübah olduğunu sanırım söylememe bile lüzum yok.

Haaa... Diyelim ki, ayrı şehirlerdensiniz hoşlandığınız kişi ile. Burdan yada chat ortamından tanıştınız ve genleriniz uyuştu. Evlenme ciddiyetindesiniz. Bu durumda bir sürü engeli göz önüne almak zorundasınız. Görüşmeler de vuku bulabilir. Bu gibi ilişkilerin çoğusu aşka çıkar. Özellikle de kadın kısmı yelkenleri suya indiriverir. Ve aşık olup kavuşamaz yüzde doksan.Sonra hayat boyu acı onu bekler. Böyle bir ilişkide erkek için ise.. Ah erkekler.. Erkeklerin tek gözü hep açıktır; hep başka hatunları süzer el altından. Başka şehirde ise aldatma ihtimali kuvvetlidir. En erdemli olanımız bile bu ilişkiye katlanırız, hem de gözümüze bütün gücümüzle engel olmaya çalışarak. Neticede gözümüze engel olamayız ama sadakat gösterebilirz. Tekrar ediyorum, bu durum sadece erdemli erkekler içn söz konusu. Oysa erkeklerin çoğusu adi, nefsani varlıktır. En ufak bir fırsatı bile kollamaya çalışır.

Durumu anlayışla karşılamak lazım; erkekler özellikle nefsanidir. En ufak bir uyarımda (bir cezbedici bir ses bile olabilir) cinsellik mekanizmaları devreye girbilir, şehvete düşebilir. Ve böyle olunca da Efendimiz SAV.'in söylediği üzere "Şehvetli durumda aklın çoğusu kayıptır". Hz. Ömer de bu duruma dikkat çekmek istemiş olacak ki, "Karım ölmüş olsa ve bilsem ki ömrümün son altı günü kalmış; yine de evlenirim" demektedir.

Biliyorum ki, kimi müslüman görünümlü ahali zinalarına meşruiyet için imam nikahı bile kıyıyor. Ahmaklar! Allah'ı kandırdıklarını mı sanıyorlar. Minareyi çalan, kılıfını hazırlarmış. İmam nikahı konusunda Hayreddin Karaman Hoca'nın kitaplarına başvurabilirsiniz. Gerçi buna bile gerek yok; akıllı insan bunu analiz edebilir.

Dikkat çekildiği üzere sohbet odalarında, hatta bu gibi yerlerde sapık karekterli insanlar cirit atıyor. Hepsi Freud'un "işte örneklerim" dediği tipler. Bir çok tecrübe ile bu sapık karakterli insanların psikolojileri tarafım tarafından deşilmiş, ve analize tabi tutulmuştur. Özellikle hanımlar kendilerine dikkat etsin. Her halukarda kurban olan kendileridir.

Evet hanımlar ve acı yada nefsi ile sürünen erkekler. Kararınızı verin. Hanımlar, ya aşk acısı, yada erkeklerin nefsine av olma! Güçlü olduğunuzu sanmayın. En azından sevince hepiniz kolaysınız.

Ve silah arkadaşım erkekler! Kendinizle, benliğinizle ve sizi peşinden koşturan nefsinizle yüzleşin! Gerçekten ne istiyorsunuz? Zina mı, aşk mı, yoksa salih bir evlilik mi?
Sözün kısası, sanal yada reel alem, kadın ve erkeğin aralarındaki ilişkinin niteliği bellidir: Ateşle barut! Bir kıvılcım ve büyük patlama ve kaos! Ve iki cihanda ziyanda olma durumu!

Ben kendim adına düşünüyorum..müstakbel eşime (eğer olacaksaki, gücümü aşmasa evlenmezdim) ben nasıl "sütten çıkmış ak kaşık" derim.

Ve yarım yamalak örtünme ile kendilerini saklı inci sanan hanımlar! Kariyer sahibi adam peşinde koşan, konformist (konfora düşkün), tatlı hayatı ve dünyayı iştahla arzulayan hanımlar! Bu amaçlarına ulaşana dek sürekli deneyen; denerken denenen ve ruhen ve bedenen aşınan hanımlar! Siz hangi yüzle, nasıl bir evlilik oyunu oynayacaksınız acaba?

Kahretsin; çok az kişi müstesna, kimse masum değil!
Tövbe edip, salih amel işleyenler ve eski kötü zamanlarına geri dönmeyenler bu asil ve azınlık kısıma girebilir ancak.
Bozuluyoruz, dünyevileşiyoruz, teşhirciliğe soyunuyoruz, maymunlar gibi taklit ediyoruz, nefsimizin ve şehvetimizin boyunduruğu altında zevk aldığımızı sanırken acı çekiyoruz.
Ruhunuzu kurtarın!

Alp Batu


1 yorum

" zinalarına meşruiyet için imam nikahı bile kıyıyor"

Allah'ın sevgisi ve selamı layık olanlardan eksik olmasın.
Sevgili Alp Batu, öncelikle yazınız için teşekkür ediyorum. Son derece önemli ve hassas bir konuya değinmişsiniz. Olayın kültürel ve tarihi kökenlerini irdelemeniz memnun edici. Evliliğin önemi hakkında Hz. Peygamberimiz (SAV)'in ve Hz. Ömer'in görüşlerini bizlerle paylaşmanız harika...

"Müslüman görünümlü ahali zinalarına meşruiyet için imam nikahı bile kıyıyor." ifadenize kadar herşey güzel ancak bu ifadenin derinlemesine irdelenmesi gerektiği kanaatindeyim. Eğer nikah varsa ve ilişki meşru ise zina olmaması gerekir. Nikah yoksa yapılan ilişki zaten zinadır bilindiği kadarıyla.

Nikah da ya vardır ya da yoktur. İslâmiyete göre nikah sahih ise icap ve kabul gerçekleşmiş ise bunun devletçe ayrıca tescil edilmesinin veya edilmemesinin bir ehemmiyeti var mı sizce? Muhterem Hayrettin Karaman hocanın bu konuyu sizin ifade ettiğiniz şekilde ifade ettiği ya da o anlamı çıkartacak bir bölümü varsa link olarak paylaşırsanız sevinirim. İlmimiz kültürümüz artar. Yanlış biliyorsak düzeltmiş oluruz.

Eğer bu ifadenizle kasdettiğiniz birden fazla evlilik konusu ise bu konuda en güzel örnek yine Peygamberimiz (S.A.V)'dir. Bediüzzaman hazretleri de "Helal dairesi geniştir harama tevessül etmeye lüzum yoktur." demiyor mu? Allah'ın helal kıldığını hiçkimsenin haram kılmaya, İslâm dini değiştirmeye kıyamete kadar gücü yetemeyecektir. Devletin helal dairesini (teaddüdi zevcat gibi) daraltmaya çalışan kanunlarının olması İslâm dinini bağlamaz.

Sevgili Rabb'imizin helal kıldığı şeyleri, başkalarının yasaklamasını; yasakladığı bir şeyi başkalarının helal kılmasını aldırmamak gerektir. Aklımızı ve ilmimizi kimin hesabına çalıştırdığımıza dikkat edelim. Aklımız, ilmimiz, bütün vücudumuz, ruhumuz, bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm varlığımız Allah'a feda olsun. Allah hepimizi kendi sevgisine layık kullarından eylesin.

24.12.2006 - mdgll

Konular