EVLAT EDİNMEDE DİNİ ÖLÇÜLER

Bir müslüman, fakir bir ailenin çocuğunu veya bir yetimi evlât edinebilir. Bu müsaade, o çocuğu himayesine alıp büyütme ve terbiyesi ile ilgilenme mânâsında kabul edilmelidir. Böyle bir vazifeyi üzerine alan insan, o çocuğun tahsil yapması veya sanat öğrenmesi hususunda gayret gösterebilir. Evlenme çağına geldiğinde, yuva kurabilmesi için, her türlü maddî fedakârlığı gösterebilir. Dilerse ev alıverir, içinin mefruşatını da döşeyebilir. Bu gibi yardımlar, asıl olarak caizdir. Tatbi-katta görülecek kayıtlar, işin teferruatı olmaktadır. Bu mevzudaki dinî ölçüleri ve caiz olmayan hususları açıklamak isteriz. Şöyle ki:

a) Bir kimse, evlât edineceği çocuğu üzerine tescil ettiremez ve onu mirasçıları arasına sokamaz. Allah Teâlâ'nın mirasçı kılmadığı bir şahsi kendisine vâris kılmak, İslâmî ahkâma aykırıdır. Böyle bir teşebbüs, esas mirasçıların mağduriyetine yol açar. Yüce İslâm dini, bu gibi tasarrufları lağvetmiştir (1).

b) Dünyaya gelen her çocuk, kendi ebeveynine nisbetle anılacaktır. Babasının üzerinden sildirilip başka bir şahsın nüfus kütüğüne geçirilerek onun oğlu olarak tanıtılamaz. Bu hükmü asrı saadetten bir vak'a ile tescil etmek isteriz. Resûl-i Ekrem'e peygamberlik vazifesi gelmeden önce Hz. Hatice validemizin hediye ettiği Zeyd bin Harise'yi Peygamberimiz âzâd edip evlat edindi. Ashab-ı Kirâm onu, babası Hârise'ye nisbetle değil, "Zeyd bin Muhammed" diyerek anmaya başlamışlardı. Cenâb-ı Hak, "... Evlatlıklarınızı da (öz) oğullarınız gibi tanımadı. Bu, sizin ağızlarınızdaki lafınızdır. Allah, hakkı söyler ve O, (doğru) yolu gösterir. Onları babalarına nisbetle çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur" (2) meâlindeki âyeti kerime ile bu yo-lu kapatıp, dine uygun olan hareket tarzını göstermiştir.

c) Tebennî (evlât edinme) yolu ile nesep sabit olmayacağından, evlat edinilen çocuk erkek ise, o şahsın kızı veya kızkardeşi ile evlene-bilir. Kız ise, oğluna ve -hatta- kendisine nikahlayabilir (3). Evlat edinilmiş bir erkeğin boşadığı kadın, iddetini tamamladıktan sonra, kocası-nın babalığı olan şahısla evlenebilir. Nisâ Sûresi'nin 23. âyetindeki ya-saklama, bahsi geçen âyetin metnindeki "min aslâbiküm" kayd-ı ihtirazisi ile, kendi oğullarımızın veya erkek torunlarımızın zevceleri bulunan gelinlerimizdir. "Min aslabiküm" kaydı ile evlatlıkların zevceleri bu hükmün dışında kalmış olmaktadır.

d) Evlât edinilen erkek, yabancı bir şahıs durumunda olduğundan, ev halkı ile beraber bulunduğunda, hane içindeki kadınların tesettür esaslarına dikkat etmeleri gerekmektedir.
İslâmî ölçülere riayetle ibadet veya fazilet hüviyeti kazanan işleri-miz, bu esasların ihmali halinde kabahat haline dönüşebilir. Bir işin sadece yapılmış olmasını yeterli göremeyiz. Dikkat ve riayet edilmesi gereken husus, o mükellefiyetin dinî ölçülere muvafık olarak yapılmasıdır.

(1) Tecrid-i Sarih tercemesi, c. 11, sh. 297.
(2) Sûre-j Ahzab, 4-5.
(3) Hukuk-ı İslâmiye ve Istılahat-ı Fıkhiye Kamusu, c. 2, sh. 431 (madde: 51).

1 yorum

guzel

genelde bu aciklamalardan sonra iyi olmus tesekkur ederiz mesajlarini görmeye baslariz . valla benim ekleyebilecegim bi sey yok. kendilerine tesekkur ediyorum..

06.10.2006 - faruk019