ÇOCUKLARA SEVGİ VE VERGİDE ÖLÇÜ

Her insanın, evlâdına beslediği sevgi fıtrî ve medenî bir haslettir. Bu asil sevginin çocuklar arasında eşit olarak dağıtılması İslâmî bir vazifedir. Bu hususa dikkat göstermek, çocuğun babaya ve anneye olan güvenini perçinlemiş ve sevgisini artırmış olur. Aksi bir yol tutmak, ebeveynine kırılmaya ve kardeş arasında dargınlığa sebep teşkil eder.

Evladın ne cinsiyeti ne de büyük veya küçük olması, sevgide üstünlük ve vergide tercih sebebi olamaz, olmamalıdır. Onlara muhabbette hislerimizin tesiri altında kalmamalı, kalmışsak açığa koymamalı; hele ikram hususunda, dimağımızla hareket edip, dinî ölçülere tam olarak uymalıdır.

Vergi ve sevgide müsâvât ölçüsü terk edilecek olursa adalet ilkesi yara almış olur. Bu zararı önlemek isteyen Resûl-i Ekrem, bizleri uyarmakta ve "Evladınız arasında vergide eşitlik gösteriniz" (1) buyurmaktadır.

Kardeşlerinden daha fazla bir sevgi ve ilgiye erişen çocuk, kendinde bir üstünlük bulunduğunu vehmeder ve diğerlerini küçük görmeye kalkar. Neticede, kardeşler arasında bulunması zaruri olan sevgi sarsılmış ve muhabbet düşmanlığa dönüşmüş olur. Vicdanların mürebbisi ve akılların muallimi bulunan Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), 'Allah'tan korkunuz ve çocuklar arasında adalet gösteriniz" (2). Zira "Allah Teâlâ çocuklarınız arasında âdil davranmanızı sever. Hatta (onları okşayıp) öpmekte bile (eşit davranmanızı ister)" (3)
buyurmuştur.

Evladımızın yediği gıda maddeleri aynı, giydiği elbise değerde müsavi olmalıdır. Onlardan birine bağ, bahçe ve ev gibi bir mülk verip diğerini ayırmamalı veya "Suspayı" kabilinden bir şey verip geçiştirmemelidir. "Kimin bir kızı olur da onu horlamaz ve oğlunu ona tercih etmezse, Allah da onu cennete koyar (ak mükâfatlandırır)" (4).

Çocuklarımız arasında adalet ve hakkaniyet üzere hareket etmek, Cenab-ı Hak'tan korkmanın neticesidir. Müsavatı ihmal etmek, adaletsizliğe sebep olacağından, yüce Peygamberimiz, "Allah'tan korkunuz ve evladınız arasında adalet gösteriniz" (5) buyurarak bizleri ikaz etmiştir.

Bulduğu bir yiyeceği civcivlerine ikram eden ana tavuğun göz yaşartıcı asaleti ile yavrusunu yiyen kedinin vahşeti üzerinde tefekkür etmelidir. Her ikisi de ana ve hayvanlık noktasında birbirinden farksız olduğu halde, tavuğu nazarımızda yücelten husus, yavrularına kanat germesi, bulduğunu onlara ikram etmesi ve aralarında farklı bir davranış sergilememesidir.

Anne ve baba, evladına birşey bağışlamadığı zaman sorumlu olmaz. Fakat vergi ve sevgide adaletsizlik gösterirse mes'ul olur. Böyle bir kimse, hibesine hile karıştırdığı ve Resulullah (s.a.v.)'in sünnetine aykırı hareket ettiği için Allah'ın rızasını kazanamaz. Evlada ikram, adalet göstermekle değer kazanır. Seven sevilir ve adalet gösteren övgüye mazhar olur.


(1)Feyzü'i-Kadir,c. 4, sh. 84.
(2) Feyzü'l-Kadir, c. 1, sh. 126.
(3) Feyzü'l-Kadir, c. 2, sh. 297.
(4) et-Tâc, c. 5, sh. 8.
(5) Feyzü'l-Kadir, c. 1, sh. 127.