AİLE DÜZENİNİN BOZULMASI

Hiçbir hudut tanımayan erotizm, avarelik, seks rezaletleri korkunç bir âfet halinde Fransız medeniyetini tahrip ediyordu. Bunun neticelerinden birisi de aile nizamının kökünden sarsıl-masıydı. Bilindiği gibi, aile, erkekle kadının, muntazam ve maz­but, kanun ve nizam dahilinde birleşerek hayatlarını devam et­tirmeleridir. Bu keyfiyeti de ancak "nikâh" sağlar. Yani muntazam ve mazbut münasebetlerin ismine "nikâh" denir. Ancak nikâh sayesinde, fertler veya milletler, huzur, sükûn ve refah içinde ömürlerini geçirir, zürriyetlerini devam ettirebilir­ler. Ferdiyetçilikten sosyal hayata geçiş hadisesinin başlangıcı ve ilk hareket noktası aile müessesesi ve nikâhtır. Nikâh, beşeri­yeti dağılıp parçalanmaktan, sefalete düşmekten her zaman için kurtarmış; medeniyetin ilerlemesini, insanların huzur, sükûn içinde yaşamasını ve hayvanî hayattan kurtulmasını temin et­miştir.
Nikâh nizamı sayesinde muhabbet, sevgi, emniyet, huzur, fedakârlık, karşılıklı yardım ve buna benzer nice fazilet değerle­ri gün yüzüne çıkmıştır. Yeni nesiller ancak bu nizamla gerçek şahsiyetine kavuşabilir; doğru, ahlâk sahibi, terbiyeli, olgun ve dolgun bir evsafta yetişme imkânını bulabilir.
Fakat cemiyette, kadın ve erkeğin kafasından "nikâh" mef­humunun kudsî mânâsı silinip gitmişse, yahut bizatihî haiz ol­duğu kıymet ve ehemmiyet kaybolmuşsa, o takdirde her iki cins arasındaki münasebet sadece seksüel faaliyetlere inhisar edı yor demektir. İşte böyle bir muhitte tenasül uzuvlarının keyfin. tâbi olan erkeklerden müteşekkil ordular, çekirge misali, milletin temel kıymetlerine üşüşür, öz değerlerini kemirmeye başlarluı Artık ortada ne kanun kalır, ne nizam... Ne disiplin, ne ahlâk ve ne de herhangi bir beşerî prensip... Herkes, adını söylemeyo lüzum olmayan uzvunu eline alarak sokak sokak dolaşır, şehvet ateşinin alevlerini söndürebilmek için mukabil cinsi aramaya başlar. Hakkı, hukuku ayakları altına alır; ahlâkı, haysiyeti, di siplini, kanun ve nizamı hiçe sayarlar. Bunun neticesi ne olur, bilir misiniz? Yeni nesil, kendinden evvel gelenden daha kötü, daha adi, ipe sapa gelmez, ve daha başıboş bir hayatı teren nüm eder... Bu defa fertler, ipini koparan hayvanlar gibidir. Artık medenî değerlere alaylı nazarlarla bakmaktadırlar.
Memleket halkı, anlattığımız tarzda kaynaşıp dururken, mil­let hayatının diğer bölümlerinde acaba durum nasıldır?
"Fransız gençleri umumiyet itibariyle şu gaye ile evlenmekte­dir: Evlerinde, her bakımdan kendilerine hizmet edecek bir met­res bulunmalıdır. Bundan sonra her iki taraf da on veya oniki sene müddetle istediği kimselerle düşüp kalkabilir. Nihayet zaman geçip de serseriliğin tadı tuzu kalmayınca, ya evine döner veya başka bir kadın almak suretiyle hayatına devam eder ve böylelikle şehvetin tadını çıkarmış olur." (s. 56)
"Fransa'da, evliler arasında cereyan eden zina hadiseleri ayıp sayılmamaktadır. İster kadın, isterse erkek olsun, gayrimeş­ru münasebetlerde bulunmak hususunda kendilerine serbest ad­dederler. Hatta, bir kimsenin resmî nikâhla bağlı bulunduğu ka­rısından başka bir de kapatması, metresi ve hele gayrimeşru şekilde münasebette bulunduğu bir kadını olması asla gizlene­cek bir hadise değildir. Esasen böyle bir tedbire lüzum da yok­tur. Zira kadın için de mesele aynıdır. Zaten bu gibi işler sosye­te icaplarından sayılır. Medeniyetin zaruretidir bunlar... Ve normal hadiselerdendir. Gizlenmesine veya saklanmasına asla lüzum yoktur.''(s. 76-77)
Şimdi buraya kadar verdiğimiz izahatı gözönünde tutarak, gelin de bu memlekette nikâh ve evlilik münasebetlerinin ne hal almış olduğunu tasavvur ve mukayese edin. Şurasını da zikre­delim ki, evlilik devresi, bazı hallerde birkaç saati geçmeyebilir-di.
Nitekim, birkaç kere vekil olmuş bulunan meşhur bir Fransız devlet adamı, evlendikten beş saat sonra karısından ayrılmıştır. Bu memlekette, o kadar küçük ve incir çekirdeğini doldurmayan hadiseler boşanmalara sebep olmuştur ki, insanın, bunları oku­duğu zaman katıla katıla gülesi gelir.
Dedik ki, bu memlekette boşanma sebepleri o kadar sudan şeylerdir ki, değil insanları, pişmiş tavukları bile güldürür. Bun­lardan birkaç misal verelim:
"- Kadının uyurken aksırması,
- Kadına ait köpeğin erkek tarafından beğenilmemesi,
- Veya erkeğin kedisinden hanımın hoşlanmaması, vesai­re.."
Meselâ bir defasında Seine adliyesi, bir gün içinde 294 bo­şanma kararı vermiştir.
Fransada, ilk defa mahkeme karariyle çiftlerin boşanmasına izin veren kanunun yürürlüğe girdiği 1844 yılında 4000 boşan­ma hadisesi vuku bulmuştur. Bu rakam 1900 yılında 7500,1913'de 16,000 1931'de ise 21.000'i bulmuştur. Bunlar resmî nikâhla birleşenler. Ya gayri resmîler..."