İSLAMI ARAYAN İNSANLIK

İSLAMI ARAYAN İNSANLIK

Şimdi, birçokları, dünyadaki gelişmelere bakarak, insanların ve bilhassa aydınların, hızla “dinden uzaklaşmakta olduklarını”, “dinsizlik cereyanının arttığını” ve “materyalizmin gittikçe güçlendiğini” sanabilir.

Hemen belirtelim ki, biz, bu görüşte değiliz. Bize göre, Avrupa’dan başlayarak dünyaya yayılan buhranı ve gelişmeleri, “dinsizliğe gidiş” olarak değerlendirmekten çok,”bozuk dinlerin” ve sahte mabutların yıkılması ve beşeriyetin “yeni ve gerçek dini araması” olarak görmek daha doğru olacaktır.

Nitekim, bundan 1428 yıl önce, Şanlı peygamberimiz putperestliğe karşı çıkarak Lât, Uzza, Hübel gibi “sahte tanrıları kırarken “cahiliye inançlarını” içinde serseme dönem “muteaasıp putperestler”, gerçek ve yeni dinden habersiz oldukları için” dinin tehlikede olduğunu” sanıyorlardı. Putları kırılan kitleler, boşlukta kaldıklarını vehmediyor ve derin bir ıstırap duyuyorlardı. Halbuki,Şanlı peygamberimiz, 1 Allah’tan başka ilah yoktur” diyerek “sahte mabutları1” tarihin çöplüklerine gönderirken, insanların kafalarını ve vicdanlarını esir alan putlardan arındırıyor ve Yüce Allah’a giden yolu açıyordu.

Sahte mâbutlar yıkılırken, “Eyvah! Tanrısız Kaldık!” diye inleyen putperest yığınlar, Şanlı Peygamber’in onlara “ gerçek din yolunu açmakta” olduğunu, çok daha sonra idrak edeceklerdi. Onlar, zamanla öğreneceklerdi ki, “sahte mabutlar “ yıkılmadıkça ve “bozuk dinler” ortadan kalkmadıkça “gerçek dine “ ve “Yüce Allah’a giden yola” ulaşılmazdı.

Öyle inanıyoruz ki, insanlık alemi, yavaş yavaş da olsa, Şanlı Peygamberimiz Hazret-i Muhammed’in ( O’na selât ve selâm olsun) dâvâsını idrak etmek üzeredir. Çünkü O, mutlak ve yegâne varlık olan Yüce Allah’a gitmek için, beşer idrakini perdeleyen bütün sahte mâbutların kırılıp atılmasını ısrarla istemekteydi. Bu sebepten İslâm’ın büyük âlim ve mutasavvıfı Rabbanî Hazretleri, MEKTUBA adlı kitabının 40. mektuplarında şöyle buyururlar: “Tasavvuf yolculuğundan maksat, ihlas makamına varmaktır. İhlas makamına kavuşabilmek için, enfüsi (sübjektif) ve afaki ( objektif) mâbutlara tapınmaktan kurtulmak lazımdır.

Herkes bilmektedir ki, “putperestlik” objektif ve sübjektif mâbutlara tapınmak demektir. Tarihin ne garip cilvesidir ki, yüce peygamberler silsilesine rağmen, her ne hikmetse, toplumlar, yahut Niçe’nin deyimi ile “sürü” sahte mâbutlar yontarak ona bağlanmak bakımından hayli istiraplıstermektedir. Bilfarz, Eski Yunan’da toplum, mermerleri yontarak, şu veya bu adla tanrılaştırdığı heykellere tapınırken, bunların ilâh olamayacağını ,ddaa eden “fikir adamlarını” baldıran zehiri ile idam ediyordu. Yine, Katolik kilisesi, “ Allah’tan başka ilakh yoktur, Hazret-i İsa, Oğul-Tanrı değil, sadece bir peygamberdir” diye çığlık basan haysiyetli Romalı Filozof Bruno’yu ateşte yakmıştır.

Biz, bugün de “bozuk dinlerden” uzaklaşan ve “sahte mâbutları” reddeden insanları, “dinsizlikte karar kılan insanlar” olarak görmüyoruz. Bize göre onlar, gerçek dini-ve açık konuşalım- İslâmiyeti arayan kimseler olarak kabul edilmelidirler. Biz, inanıyoruz ki, insanlık, “bozuk dinlerden” ve “ sahte mabutlardan” kurtulmak istemekle, gerçek dine –yani İslâm’a – biraz daha yaklaşmış bulunmaktadır. Nitekim, bizzat batılı basından öğrendiğimize göre şu anda Avrupa’da İslâm’a alaka artmış olmakla kalmayıp “İslâm ile şereflenenlerin” sayısı hızla artmaktadır.

O halde soralım, İslâm’ı yepyeni bir heyecan halinde, asla taviz vermeden, mustarip beşeriyete ve buhranlı Avrupa’ya sunacak kadrolar nerede?


S.Ahmed ARVASI Hasbihal 1.cilt


Konular