Haram sevmekte ızdırap ve çok acılar vardır.
Her insanda kıskançlık damarı vardır. Keza, sevdiklerinden ayrılma söz konusu olduğunda bundan elem duymayan insan yoktur. Ve keza, sevgisine karşılık görmeyen insan da bundan ıztırap duyar. Bu hisler ve duygular fıtrîdir ve her insanın fıtratında ortak olarak yerleştirilmişlerdir.
Haram seven insan, bu ortak duyguların verdiği ıztıraplarla çok acılar yaşar. Çünkü haramcı, gümrükten mal kaçıran insana benzer. Başka hırsızlar da çıkacak ve aynı mala, aynı anda başka eller de uzanacaktır. Kendisi kadar harama tamah eden başkaları da vardır. Ve işin tehlikeli boyutu: Haram sevmekte hak değil; güç esastır. Güçlü olan, varlıklı olan, yakışıklı olan harama daha çabuk ulaşır ve zayıf olan kıskançlığı ile kahrolur.
Öte yandan, haram sevgi, büsbütün ayrılık demektir. Sevgi bittiği anda ayrılık başlar ve hançerden okunu haramcının kalbine saplar. Keza haram sevmekte, sevdiğin kişinin seni sevme zorunluluğu ve borcu yoktur. Bu bakımdan mukabele etmez. Bu da haram severin yüreğini yakan bir diğer hançerdir.
Fakat helâl ve meşrû sevgilerde bu ıztıraplar yoktur. Çünkü:
1- Helâl sevgide güç değil, hak esastır ve senin nikâhında olan birisine başka eller uzanmaz. Çünkü hakkı yoktur! Bu durumda kıskançlığa gerek kalmaz. (Herkesin kendi eşini harama karşı kıskanması başkadır.)
2- Helâl sevgi meşrû olduğundan ayrılık elemi vermez. Çünkü helâl sevgiler Cennete kadar ve ebedî Cennette dahi yaşanmayı hak eden saygın ve Allah katında makbul sevgilerdir.
Bu bakımdan, helâl sevgilerde fanilik damgası yoktur. Çünkü helâl sevgi, Allah’ın izin verdiği ve razı olduğu sevgi olduğundan, üzerinde ebediyet mührü vardır, insana huzur verir ve insanı harama karşı ilgi duymaktan kurtarır.
3- Helâl sevgide sevdiğin kişi de seni sever. Çünkü sevgin makbuldür. Karşı tarafa zarar verici değildir. Bilakis, karşı tarafı koruyucu ve şefkat edicidir. Bu açıdan, makbul bir sevgi, makbul ölçüler içinde mukabele görür. Bu da kişiye lezzet ve huzur verir.
Aşk dediğin ya Allah'tan gelmeli,
Aşk dediğin ya Allah'tan gelmeli,
ya Allah için olmalı,
ya da Allah'a ulaştırmalı;
yoksa yerle bir olmalı.
Aşk "sevgi" boyutuna ulaşmıyorsa,
adı batmalı…
Sevgi ki, Allah'ın varlıkları
yaratmasındaki yegâne gayesi.
Sevgi ki Allahu Teâlâ'nın,
kullarına yerleştirdiği en güzel hediye.
O'ndan gelen ve ona dönecek olan
en anlamlı duygu…..."
"Saklarım gözümde güzelliğini,
Her nereye baksam sen varsın orada.
Gizlerim kalbimde muhabbetini
Koymam yabancıyı sen varsın orada"
İnsan içindeki duygularını kimi zaman kelimelere dökemez; ama duyduklarını yaşar, özümser… Ben de çocukluğumdan bugüne dilime doladığım bu dörtlükte ilk okuduğum duyguları yaşarım her zaman. Ulaşmayı hayal ettiğim; fakat ulaşamadığım sevgiliye bu dizelerle yalvarmak, yakarmak gelir içimden hep, en içten yakarışlarla…
Onun güzelliği her şeye öyle güzel yansımış ki, kocaman bir kâinata, taşa, toprağa, ağaçtan yaprağa, kuşlardan güllere, canlı cansız her bir şeye…
Onu kelimelerle anlatmak mümkün değil. Dünyanın en zengin, en güzel kelimelerinde bile öyle yoksun kalır ki cümleler Onu anlatmaya… Ancak diz çöküp huzuruna varmak ellerimizi açarak yüreğimizde kanayan sevgi ile en içten, en saf, dünyadan arınmış duygularla, ruhumuzla O'na seslensek de nafile…
Çünkü O'nu sevmek, sevdikçe sevmek demek… Bu gün bir ise yarın bin olması gereken bir sevgidir O'na duyulan sevgi…
"Sevgi, insanın lezzet aldığı şeye, meyletmesidir. Aşk, bu meylin her geçen gün artarak devam etmesidir. Aşk, insanı maşuk uğrunda her şeyini gözünü kırpmadan feda edecek hâle getirir."
Bir insanın Rabbisini, ilk tanıdığı ve bildiği vakitten sonra, O'nun için nefes almaya, O'nun rıza–i ilâhîsine ulaşma çabalarına mâna katan ne sanırsınız? Elbette ki, O'nu ilk bildiği gün ile, aradan geçen zaman içinde yüce bir sevginin oluşmasıdır. Çünkü O'na yönelen ve O'nu zikreden kalp ve dillerin, alınan her bir nefesin bir anlamı vardır.
Tüm bunlar kişiye haz vermektedir.
Öyle sıradan bir hâl değildir bu…
Abdest almadan önceki hâlimizle; abdest aldıktan sonraki hâlimizin bir olmayışı gibi.
Ya bir de namazı kıldıktan sonraki hâlimiz!...
Hele bir de incelen bir kalp ile, tüm ruhumuzla, O'na yönelip açtıysak elimizi, şükrümüzü, sevgi ve saygımızı sunduysak Rabbimize!.. O insan ne hâle gelir… Ki artık o öyle bir hâle gelmiştir ki, bu dünyada değildir ve ne yerde, ne de göktedir.
Ateşler, seller alsa da onu, hissetmez, duymaz; umurunda değildir. Çünkü o Rabbisinin huzurundadır. Yalnız ve yalnız O'nu duymakta, O'na seslenmektedir ..
insan sadece ebedi aşkı bulmaya vesiledir ...
Nezaman ki senin sohbetinden sıyrıldı yüreğim,işteo günden beri biçareyim!
Ne zaman kalbimde yerini başka heveslere pazarladım,İşte o andan beri avareyim!
Senden uzaklık ateşmiş YaRab!Merhamet et! .
10.08.2009 - iremhan