Eğer 'Allah Teâlâ'nın kazâ ve kader-i ilâhîsinin mecrasından zerre kadar sapmadığı ve dönmediği bilinmektedir. O halde duanın faydası nedir?' diyecek olursan, bilmiş ol ki dua ile belânın kalkması da kader-i ilâhîdendir. Bu bakımdan dua, belânın kalkmasının sebebidir. Rahmetin de celbedicisidir. Nitekim kalkan, gelen okların geri çevrilmesinin sebebi; suyun, yerden biten otların bitmesinin sebebi olduğu gibi...
Nasıl ki kalkan, atılan oku geri gönderdiğinden okla çarpışırsa, aynen dua da belâ ile boğuşup çarpışır.
Silâh taşınması, Allah'ın kazâ ve kaderini itiraf etmenin şartı değildir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Ey iman edenler! Düşmana karşı hazırlığınızı görün ve silâhlarınızı yanınıza alarak savaşa hazır olun...
(Nisa/17)
Yine kazaya inanan bir kimseye, tohumu tarlaya serptikten sonra onu sulamamak şart koşulmaz ki, şöyle denilebilsin: Allah'ın kazâsı ezelden bitkilere taallûk ettiği için tohum biter, yeşerir. Eğer kaza daha önce böyle olmasaydı tohum bitmezdi. Sebepleri müsebbiblere bağlamak göz açıp kapatmak veya ondan daha yakın olan kazânın birinci basamağıdır.
Sebeplerin varlığını tedricen takip eden müsebbiblerin tafsili ise, kaderdir. Madem ki, hayrı takdir eden Allah, onu bir sebeple takdir etmiştir. Elbette takdir ettiği şerrin defi için de bir sebep takdir etmiştir. Bu bakımdan basiret gözü açık bir kimsenin nezdinde bu emirler arasında herhangi bir tenâkuz yoktur. Bütün bu hakikatlerden sonra bilinmeli ki, Zikir bölümünde söylediğimiz fayda duada da vardır. Çünkü dua, kalbin Allah ile hazır bulunmasını ister. Kalbin bu şekilde huzura kavuşması ise ibadetlerin en yüce kısmıdır. İşte bunun için Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: 'Dua ibâdetin iliğidir'.179
Halk için ekseri âdet şudur ki, kalpleri Allah'ın zikrine, ancak şiddetli ihtiyaçları olduğu ve felâketlere mâruz kaldıkları anda yönelir. Çünkü insanoğlu, herhangi bir şerre mâruz kaldığı zaman, geniş geniş dualar yapar durur. Bu nedenle şiddetli ihtiyaç insanoğlunu duaya muhtaç eder. Dua ise, kalbi yalvarma ve yakarma ile Allah'a döndürmektedir ve böylece dua ile ibadetlerin en şereflisi olan zikir meydana gelir. İşte bu sırra binaendir ki, belâ, önce peygamberlere (a.s), sonra Allah'ın velî kullarına, sonra mertebece daha düşük olanlara ve onlardan sonra gelenlere isabet etmektedir, Çünkü belâ, yalvarış ve yakarış ile kalbi Allah'a yöneltir. Ferdi Allah'ı unutmaktan alıkoyar. Zenginlik ise, birçok işlerde haddi aşmaya sebep olmaktadır. 'Çünkü insanoğlu kendisini müstağni görmekle azgınlık eder!'
İşte zikir ve dualar hususunda anlatacaklarımız bu kadar.... Hayra iletici ve muvaffak kılıcı ancak Allah'tır!
Yemek, sefer, hastaları ziyaret etmek ve sair işler hakkındaki diğer dualar ise inşaallah yeri geldikçe izah edilecektir.
Tevekkül ancak Allah'adır. Kitab'uz-Zikr ve Da'avât (Zikirler ve Dualar) bölümü burada sona erdi. Bunun ardından Allah'ın izniyle Evrad (Virdler) bahsi gelecektir.
Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur. Salât ve selâm Hz. Muhammed'in, âlinin ve ashâbının üzerine olsun!
Tr: 1 8 15 22 29 36 43 50 57 64 71 78 85 92 99 106 113 120 127 134 141
En: 7 14 21 28 35 42 49 56 63 70 77 84 91 98 105 112 119 126 133 140 147 154 161 168 175 182 189 196 203 210 217 224 231 238 245 252 259 266 273 280 287 294 301 308 315 322 329 336 343 350 357 364 371 378 385 392 399 406 413 420 427 434 441 448 455 462 469 476 483 490 497 504 511 518 525 532 539 546 553 560 567 574 581 588 595
Yorumlar
Yeni yorum gönder