Dünyayı kadınlar mı yönetiyor?

"Erkekler istediği kadar caka satsın, hava atsın dünyayı yönetip onları birbirine kırdıran" kadınlardır diyor Dr. Kemal Gülden. Gülden'e göre erkekler kadının bu gizli gücünü bildiği için ona baskı yapıyor.


"Anlamak evrende varlığımızı kanıtlamak, yaşadığımığımızı kanıtlamak için en temel insan ihtiyacıdır. Tarihi belgeler inceendiğinde herkesin peşinden koştuğu zenginliğin ve zenginlerin isimlerinin hiç bir kıymeti olmadığını görürsünüz. Ama anlama yeteğini işleterek tarihe ölümsüz imzalar atmış düşünür, bilim adamı, sanatçı, bilge ve devlet adamları hâlâ yaşamaktadırlar. İnsan tarihinde bir şey yazılmış ise orada mutlaka bir anlam ürünü vardır" diyen Dr. Kemal Gülden, Anlamanın gizemi adlı eserinde "Kadını anlama" konusuna hayli geniş bir yer vermiş...

Sizlere bu eserin Dünyayı kadınlar mı yönetiyor adlı bölümünden alıntılar sunuyoruz. Her felsefik yargı gibi bu çıkarımlar da şüphesiz pek çok yönü ile tartışmaya açık. Ancak kadına yönelik şiddetin, aldatma vakalarının ve kadınlar yüzünden işlenen cinayetlerin arttığı bir dönemde, konuya bilimsel bir giriş olması açısından önemlidir.

DÜNYAYI KADINLAR MI YÖNETİYOR?

Kadın erkek ilişkileri insanlık tarihi boyunca çok önemli bir konu olmuş, hiçbir çağda güncelliğinden bir şey kaybetmemiştir. Aslında bu konunun sürekli güncel kalmasının sebebi; ilişkinin bilincimizde çok derin anlam basamakları oluşturması, üstelik bu basamaklardaki anlam öğelerinin yaratılışla getirilmesi ve akıl yolu ile değişikliğe kapalı olması, buralardaki motivasyon ve çatışmaların sürekli olarak bilincimizi meşgul etmesidir.

KADINLAR ÇOĞU KEZ SEZGİLERİYE DOĞRUYU HİSSEDER

Hepimiz biliriz ki kadınlar karşılarına çıkan olayları açıklarken erkeklere göre daha çok duygularıyla ve sezgileriyle karar verir. Beğenme ve seçme gibi konularda neden ve nasıl beğendiklerini ifade edemeseler bile kararlan daha kesindir ve genellikle de haklı çıkarlar.

Erkeklerinse kararlarında sebep-sonuç ilişkileri daha belirgin olsa da, karar süreçleri çatışmalıdır. Kadınlar erkeklere göre kendilerinden daha emindir, kendileriyle daha barışık yaşarlar. Onların çatışmaları daha çok erkek egemenliğinin koyduğu engelleyici kurallar yüzündendir.

ERKEK KADINA BAĞIMLIDIR

Kadın ve erkek birbirine çok benzemekle beraber derin anlam basamaklarında farklı yaradılışlara sahiptirler. Bu yüzden birbirlerine karşı motivasyonları çok kuvvetlidir. Ancak bu karşılıklı motivasyonun şiddeti, çıkış zeminleri farklı olduğundan, primer (doğal) süreçler açısından erkeğin kadına bağımlı, segonder (akılla edinilmiş) süreçler açısından bakıldığında kadının erkeğe bağımlı olduğu görülmektedir. Ancak primer süreçler ikincil süreçleri denettiğinden, neticede erkekler tüm faaliyetlerinde kadına bağımlı yaşamaktadır.

Eylemlerinde özgür davranıyor gibi görünmesine rağmen, temel basamaklarda kadına motive olarak yaratıldığı için, erkeğin verdiği her karar aslında kadının istekleri doğrultusunda olmaktadır.
Ana ve çocuk ilişkilerini nedensellik basamaklan açısından incelersek, çocuğun en az iki fark edilebilir basamakta anneye bağlı olduğunu görürüz. Çocuk, annesine, kendisini dünyaya getiren ve doğumundan itibaren tüm ihtiyaçlarını karşılayan varlık olması yönünden iki nedensellikle bağlıdır. Erkek açısından bakıldığında, hem anne, hem de ihtiyaçlarını karşılayan annesinin bezeridir.

Annelik ve çocukluk ihtiyaçlarının karşılanması derin ihtiyaç basamakları olup erkek, erişkinliğinde de tüm yaptığı işlerde bu ihtiyaçlarının karşılandığından emin olmak zorundadır. Bu ihtiyaçların doyurulmasını sürekli olarak, gayri iradi olarak arar ve ister. Bu yüzden erkek, arkasında kadının olmasını sürekli ister. Kadınını kaybettiğinde çok derin bunalıma düşer. Sanki kendini zeminsiz hisseder. Erkek, eşi ile anne arasındaki benzerliği anlamlandırıp derin bilincine kaydetmiştir.

Erkeğin şiddetle ihtiyacı olan bu iki nedensellik basamağını bir üçüncüsü tamamlar: Üreme ve cinsellik ihtiyacı da kadınla birlikte karşılanmaktadır. Şimdi baktığımızda erkek için gerekli ihtiyaç basamağını kadın kendisinde taşımaktadır..

Dolayısı ile bu basamaklarda çatışma olursa erkeğin eminlik durumu, kendini hissediş biçimi bozulmaktadır.

Bu ilişkileri ruhsal mekanik terimlerimizle izah edelim:

ERKEK DENKLEMİN BİLİNEN KADIN BİLİNMEYEN YANIDIR

Erkek kadını bir anlama nesnesi olarak görüp anlayarak yukarıda vurguladığımız bilinenleri kendi bilincine eminlik basamağı olarak kaydeder. Kadın erkek ilişkisinin bilineni erkekte, bilinmeyeni ise kadındadır. Erkek, bu yüzden kadına motive olur. Kadını anladıktan sonra bu temel anlamların bozulmasına hiç müsaade etmeyecektir.

İnsanı, derin basamaklardaki anlamları yönetir. Kadının güçlü bir şekilde erkeği yönetmesinin sebebi, kadın anlamının çok temel bir basamak olmasından kaynaklanır. Bu temel basamakları zemin kabul etmek zorunda olan erkek, herhangi bir çatışma halinde veya eşini kaybettiğinde ileriye, yaşama dönük her türlü motivasyonu durmakta veya bozulmaktadır.

Bu basamaklardaki çatışmaların düzeltilme zorunluluğu erkeğin tüm hayatını belirleyerek kadına bağımlı yaşamasına sebep olacaktır.
Kadının erkeğe bakışı ise farklıdır. Kadın anlaşılma konusu olup kendini anlayacak erkeği beklemektedir. Evrende bilinmeyen, tüm bilineni kapsar ve kendine motive eder.

KADIN İLİŞKİDE SEÇEN TARAF KONUMUNDADIR

Erkeğin kadına yönelimi gayri iradi, akıldışıdır. Primer olarak tüm erkekler kadına yönelimli olup bu yönelim kadının kim olduğuna bakılmaksızın otomatiktir. Kadın açısından durum hayli farklıdır. Kadın, kendisine akıldışı olarak yönelen erkeklere göre, bekleyen durumundadır. Tüm erkeklerin kadına yönelimli olduğu düşünüldüğünde şu sonuca gelinir: Kadın seçme konumundadır.

KADININ SİYASETE İLGİSİZLİĞİ BİLİNÇLİ BİR TERCİHTİR

Tüm demokrasilerde kadına seçme ve seçilme hakkı verildiği halde kadın parlamenter sayısı istenen düzeye ulaşamamıştır! ’Bu gerçekler kadın haklarına önem vermekle pek değişmez! Seçilenler de yetişme tarzı itibariyle biraz erkek rolünü benimsemek zorundakalmış veya bırakılmış olanlardan çıkar.

Kadının doğal yapısında seçilmek değil, seçmek vardır. Kadın, seçilme duygusunu yaradılışı hazır olarak getirir. Ancak kendisi yerine bir başka kadın seçildiği zaman ç-tışmaya girer ve seçilmeyi ister, diğer kadınları kıskanır.

Kadının bu güçlü durumu kendisini hep bekleyen, beğenilen ve beğenenler arasından seçen durumuna getirirken, erkeği de kadın karşısında çok güçsüz bırakır.

Erkek, kadının beğenisini sağlayabilmek için sürekli çalışmalı ve hoşlanacağı şeyler yapmalıdır. Kadınsa tüm erkekler arasından en iyisini seçecektir.

KADININ OTORİTESİ YARATILIŞTAN

Erkeğin kadın karşısındaki durumu yaradılışına da işlemiştir. Bu durum, kadının rahmine bırakılan sperm hücresinin yumurta hücresi karşısındaki durumuna benler. Sperm hücresi, iradesiz şekilde, yumurta hücresini bulmaya çalışır.

Dolayısıyla erkeğin kadına motivasyonu mutlak ve otomatiktir. Kadınsa erkeği sadece beklemektedir. Kendisine yönelenlerden ancak birisine onay verir. Milyonlarca sperm hücresinden de sadece bir tanesine onay verilir. Diğer spermler telef olur. Erkeklerin yaşamda kadın karşısındaki pozisyonu sperm hücrelerinin, yumurta hücresi karşısındaki durumundan farklı değildir. Bir kadın uğruna, bir sürü erkek telef olur. Birbiriyle öldüresiye mücadeleye girerler!

Erkek, kadını buluncaya kadar bir o yana bir bu yana dolaşır. Kendine bir amaç, bir yön bulamaz. Erkek kadınsız yapamaz sözü boşuna söylenmemiştir. Oysa kadınlar, erkeklere göre yaşamda daha dayanıklıdır. Zaten ortalama ömürleri de daha fazladır. Erkek, parası ve birçok şeyi olsa da kadınsız hayatı beceremez. Aslında parayı kazanabilmesi için kadına ihtiyaç duyar (para kazanması gereğini de kadından öğrenir), parayı kazanınca ise başarısını göstermek için kadınsız edemez. Başka türlü mutlu olma biçimi yoktur!

Hakikaten erkek yaşamda haşan gösterip kimi değerler elde edince bu başarıyı ya eşine veya sevgilisine hemen göstermek için can atar! Tüm bunları, isteyerek, hoşlanarak yapar. Tüm sahip oldukları ve başarısı aslında hep kadının kendisini beğenmesi içindir.

.......

.....

Kadına doğal motivasyonlarla otomatik bir şekilde yönlenen erkek, bu eğilimini bilinç düzlemindeki segonder süreçlerle rasyonalize eder ve eşini kendinin seçtiğini sanır. Kadın onaylamadığı sürece erkek bekler ve kendini beğendirmeye çalışır. Bu ilişki belirlendikten sonra da başka bir kadın bu erkeği beğenmediği sürece erkek bu ilişkiden kendini kurtaramaz.

KADIN NEDEN ERKEĞİ DEĞİL DİĞER KADINI KISKANIR?

Kadınlar aslında derin bilinçlerinde bu özelliklerini bildiklerinden erkekleri değil fakat diğer kadınları kıskanır. Günlük hayatımızda kadınların birbiriyle olan kavgalarının ne kadar güçlü olduğunu hepimiz sağduyuyla biliriz.. Eşi tarafından sevilmek ve onaylanmak isteyen erkekler, bu gerçeği sağduyuyla bilmenin yanı sıra, başka kadınlarla beraber görünüp kendini asıl onaylatmak istediği kadını kıskandırmak ister.

Bu yüzden erkeğin bir kadınla beraberken başka bir ilişki kurması mümkün değildir. Bir başka ifade ile başka kadın olmadan önceki kadından ayrılması mümkün değildi.r Erkeği bir kadının elinden ancak başka bir kadın alabilir. Halk arasındaki Çapkın erkek yoktur, çapkın kadın vardır sözü yanlış değildir. Çapkın erkeğin yaratıcısı yine kadındır. Bu hep böyle olduğu için tarih boyunca konan yasaklar erkeğe değil kadına yöneliktir. Erkek, bir kadını istemediğini söylerken aslında bu isteksizliği bir başka kadın için söyleyebilir. Daha dikkatli bir gözlem, erkek aracılığı ile gerçekleşen bu isteksizliğin aslında iki kadının birbiri ıle kavgasına eşdeğer olduğunu gösterir.

Bu yüzden, bir kadından ayrılan erkek başka bir kadına Bir kadından kaçan erkek bir başka kadına koşar!

AİLE KURUMU ERKEKLER ARASI İLK ANLAŞMADIR

Aslında erkeklerin kendi aralarında kadını kısıtlama ve tek erkeğe bağlı kalarak aile kurumunu oluşturma kararları, insanlığın yaptığı ve tarihe geçmemiş ilk ve temel anlaşmadır

Bir bakıma insanlık tarihi, kadının bu özelliğini frenlemek için konan yasakların ve her türlü tedbirin tarihidir. Aidiyetler, ahlaki, töresel yasaklar, namus kavramları, kadının bu özelliklerini önlemek için erkekler tarafından oluşturulmuştur.

Kadının bir erkekten ayrılması, daha kolay bir süreçtir. Sadece kendini beğenen erkeklerin farkına varması, ayrılık için önemli bir başlangıç teşkil eder. Erkeğin çapkınlığı kadınların isteğini karşılamaya yöneliktir. Erkekler çapkınlığı kadınlar için yapar. Ancak günümüzde erkeklerian çapkınlığını bulan kadınlar, demokrasinin kendilerine verdiği şansları kullanarak, artık süratle erkeklerden boşanmakta ve diğer erkekleri de boşandırıp tüm erkeklerin kendilerine yönlenmesini sağlamaktalar!...

ERKEK YÖNETİYOR GİBİ GÖRÜNÜR AMA...

.... Kadının doğasından gelen özellikleri kadına çok büyük bir görünmez yönetim gücü getirir. Kadın erkek ilişkilerinde erkek yönetiyor beğeniyormuş gibi görünür. Fakat derin bilinç düzeyinde, erkeğin tüm faaliyetleri kadın tarafından onaylanmak içindir. Erkek en küçük başarısını eşiyle paylaşmaya, onun beğenisini sağlamaya can atar. Erkeğin kadın tarafından onaylanmayan hiçbir eylemi, erkeğe mutluluk veremez..

KADIN NASIL BİR ERKEK İSTER?

Kadın nasıl bir erkek ister? Kadın, yaradılışı gereği, erkekten iki şey ister: Erkek sürekli olarak kadını beğenmelidir.ikinci olarak da kadının beğenisini kapanabilmek için yaşam mücadelesinde her yönden güçlü, kuvvetli olmalıdır. Fiziksel, sosyal, ekonomik olarak güçlü, kadının onay verebilmesi içinse ön sıralarda olmalıdır.

Kadın için aileler yıkılır, imparatorluklar çöker, insanlar birbirine girer, birbirini öldürür. Hiçbir eğlence, organizasyon yoktur ki içinde kadın olmasın. Tüm şarkılar kadınlar için yakılmış, bestelenmiştir.Erkek, hayatla ilgili her türlü motivasyon gücünü kendisini kadına onaylattıktan sonra kazanır. Yaşamı boyunca sürekli bu onaya başvurur. Sanki kadınlar adına erkekler bu dünyayı yönetiyor. Erkeğin her türlü başarısını kadınlar onaylıyor.

Erkek, kadının bu aşırı gücünü frenlemek ve onu kendi kontrolünde bir aile düzeninde tutabilmek için kol kuvvetine dayanarak başlayan, bugünkü duruma getiren ve erkek üstünlüğüne dayalı yönetim biçimleri aslında yine erkeğin kadına ihtiyacı yüzünden doğmuştur.

Erkeğin kadına yönelik motivasyonu kadın erkek ilişkilerinde önemli sonuçlara yol açar. Tüm erkeklerin kadına olan motivasyonu kadını, doğal olarak, seçebilme keyfiyetine götürür. Böyle olunca kesintisiz kadın-erkek beraberliği olamamaktadır. Çünkü kadının devamlı beğenilmeye açık olması ve beğenenleri onaylaması aynı erkekle uzun bir yaşam sürmesini engellemektedir. Bu da aile yaşamını, çocukların sağlıklı ortamlarda gelecek nesilleri yaratacak şekilde devamlılığını engellemektedir. Erkek de kadının bu gücüne karşı onu aile kurumunun içinde tutmayı sağlamak için kendi fiziki gücüne davalı olarak başlayan, her türlü ahlaki, sosyal, dinsel, törel vs. kurumu bulmuş ve uygulamıştır. Aile aslında kadını erkeğe bağlayan ve başka erkeklere yönelmesini engelleyen en önemli kurumdur.

GÜNÜMÜZDE KADIN DOĞAL GÜCÜNÜ DAHA RAHAT KULLANIYOR?

Ancak fiziki gücün artık işe yaramadığı günümüzde kadının yapabileceği işler çoğalmış ve kazandığı ekonomik özgürlük zemininde her türlü ahlaki, dini, sosyal kısıtlamaları da yıkarak, kadın, doğal gücünü daha rahat kullanır hale gelmiştir.

Kim bilir, belki ilerleyen yıllarda demokrasi ve teknolojinin sağladığı kolaylıklarla kadınlar vekâleten erkeklere bıraktıkları yönetim erkini erkeklerden alacaklardır. O zaman erkeklere ihtiyaçları olur mu?... bilmiyorum... ...

EN GÜZEL KADIN ERKEK İLİŞKİSİ NASIL OLMALI?

Aslında kadının erkeklerden görevlerini devralması, edinilmiş bir süreçtir. Bu süreç bir süre sonra iflas eder. Çünkü bu çarpık süreç, sebep sonuç ikilisinin sırasını tersine döndürmektedir. Çünkü kadın erkek ilişkisi sıralı olmak zorundadır. Kadın geride, erkek önde olmak gerekir.

Şüphesiz bu ilişkinin en güzeli, kadın hep geride olmak kaydı ile ikisi arasındaki mesafenin mümkün olduğunca yakın olmasıdı.

Kadının öne geçme süreci bir süre sonra kadını yorar. Çünkü kadının önde yürümesi, güncel anlayışların tersine, yaradılışına aykırıdır. İkisi eşit olduğunda da büyük kavgalar çıkar.

EŞİTLİK HAYALİ YUVA YIKIYOR

Günümüz ailelerinde her yönden eşitliği ele alan değerler bir sürü ailenin yıkılmasına ve boşanmaların artmasına sebep olmaktadır. Kadın kendim yöneteceğim, önde olacağım derken yönetim adına kendi yaptığı işleri ve konumunu, kendinin denettiği bir erkeğe devreder, tüm görevlerin kadın adına yapılıp sunulmasını ister. Nihai olarak erkeğin kendisini de, onun beğenisine sunmayı, onu beğenmesini ister. Böylece de primer süreç hâkim süreç olur ve geriye geçer. Gerçekten kendilerine servetler, önemli pozisyonlar kalan ve bunları yaratan kadınlar tüm varlıklarını sevdikleri erkeklere kaptırabilirler.



Öte yandan, doğal geri dönüşlerle birlikte, demokrasinin verdiği fırsatlardan da yararlanarak, kadınlar, erkek tipi davranış ve yönetim biçimlerini gitgide daha çok ve yaygın biçimde benimsemektedir. Ne ki, erkeksi davranışı benimseyen kadınlar yaratılışla getirdikleri doğal çekiciliklerini ve güzelliklerini yitirecektir.

ERKEKLER AĞLAMAZ MANTIĞININ KÖKENİ

Erkek adam ağlamaz, erkek gibi davran, erkek dediğin korkaz gibi sözleri çok duymuşunuzdur. Bu sözler, kadına karşı güçsüz görünmemek için söylenmiştir. Gerçek böyle değildir. Erkek yaşamı ile ilgili büyük kayıplarında korkacak, kahrolacak, ağlayacaktır.. Ama erkekte olması gerektiğine inanılan bu özellikler çocukluktan beri erkeklere empoze edilir. Çünkü bu özelliklere sahip olmayan erkekleri kadınlar sevmez;j erkeği kadının ihtiyaç/antik nasıl karşıladığına ve gücüne bakarak değerlendirir. Yine cesaret ve kahramanlık duyguları hep erkeklere ait duygu ve kavramları anlatır. Cesur kadın, korkusuz kadın sözcüklerini pek az duymuşsunuzdur, onu da erkek gibi kadın biçiminde işitmişsinizdir...

Erkeklere devamlı pompalanan bu değerler, aslında kadın tarafından aranan ve istenen değerlerdir. Kadın için erkek sadece ihtiyaç karşılayan bir varlıktır. Erkek güçsüzse, kadın için bir anlam ve değer ihtiva etmez. Erkekliğiyle şişinipp bir baltaya sap olamayanlar için söylenen, işe yaramaz erkek koyun, kasap bıçağına sürer boyun sözü bu durumu anlatır.

Bu bilinç, toplumsal bir erkek-kadın bilinci haline gelmiştir. Bu yüzden erkek korkmayacak, kaçmayacak ve ağlamayacaktır ve sürekli diğer erkeklere üstün olmaya çalışacaktır. Kadınını kaybetmek istemeyen erkek, kaçışı ve korkuyu yaşamından silerek, insan yaradılışına aykırı anlamlan benimsemek zorunda kalmıştır. Ama burada söz edilen korkusuzluk, cesaret ve kahramanlık gibi hedefleri erkek, kendini kadına onaylatmak için seçmiştir.

Kadını kaybetme korkusu yüzünden, erkekler, birbirini geçmek/kırmak uğruna, ölseler de yaralansalar da cesaret ve kahramanlık peşinde koşmak zorunda kalır. Kadınlar da cesur ve kahramanları daha çok sevdiklerinden, bu onay duygusu, erkeklerde kahramanlık ve cesaret gibi değerlere sahiplik duygusunu pekiştiriyor. Bu davranış biçimi beraberinde daha bir-çok görevi de erkeklere yüklemektedir. Çok temel olarak dliişünüldüğünde, vatan savunmasına da erkeklerin kadınlarca onaylanmak için gittiği söylenebilir. Askerliğini yapmayan bir erkek kadın yönünde değerinden çok şey kaybeder.

Cesaret ve kahramanlık değerleri toplumsal değerler olmakla beraber, çekirdeğinde kadını korumak ve beğenilen kadın tarafından onaylanmak isteği vardır. Vatan sevgisi; anne, eş, kız evlat sevgisi demektir.. Bu değerleri erkek, kadın için koruyacak ve yüceltecektir! Bu değerler için servetler, hayatlar, insanlar, doğal çevre, her şey bir çırpıda feda edilecektir. Kadın kendini beğenenler arasından en iyisini seçebilmek için erkeği oynatmış, müsabakalara sokmuş, gereğinde onları birbirine kırdırmıştır.

ERKEK ŞİDDETİNİNKAYNAĞI DA KADINDIR

Kadın erkek ilişkilerinin dinamiğinden, başka önemli sonuçlar da çıkar: Kadını memnun etmek ve onun tarafından beğenilmek için her türlü güç arayışını sürdüren erkeğin şiddet ve yok etme duygularının kaynağında kadın bulunmaktadır.

Erkek şiddetinin kaynağında bir dereceye kadar eşi ve diğer kadınlar daha geride de, diğer kadınlar ve eşi temsil etmenin yanı sıra kendisini dünyaya getiren anne yatmaktadır. Erkek gerektiğinde kadını korumak ve kendini beğendirmek için hayatı pahasına şiddete başvurur. Bu mekanizmalar, erkek gücünü kadının istediği durumlarda daha da fazla çalışır ve tersine döner. Hatta bazı patolojik durumlarda, kadın erkeğin gücünü yetersiz bulduğunda, erkek, gücünü ispat edebilmek için eşine yönelebilir ve ona zarar verir. Hatta onu öldür ebilir ki, burada da amaç, kendi eşine ne kadar güçlü olduğunu ispat edebilmektir. Nitekim ahlak ve namus kavramları adına bir erkek kendisinden ayrılan eş, sevgili ya da nişanlısını öldürür

Erkek şiddetinin normal sınırlarda devam ettiği tüm süreçlerde, kadın tarafından onaylanmak için yoğun bir rekabet. Esasen bu seviyede bir mücadele bir anlamda hayatın ta kendisidir. Tüm hayatımız, anneye, onun benzeri olan eş ve özellikle kız çocuklarımıza kendimizi onaylatmama çabasıdır. Babaların kız çocuklarını ne kadar sevdiğini ve bağımlı olduğu bilirsiniz Erkek evlat sevgisi ise; kadınlara karşı yaptıklarımızı biz hayattayken ve öldükten sonra yapabilen benzerimiz olması dolayısıyla kadınlara karşı tutumumuzu devam ettirmesi açısından önemlidir. Bu yüzden, aileyi ve anneyi, kız kardeşleri koruyan erkek çocuk babanın devamı olmayı hak etmektedir..

NOT: Söz konusu yazının tamamını Anlamanın Gizemi adlı eserin 58. ile 68. sayfalları arasında bulabilirsiniz. Kadını anlama üzerine diğer konuları kitabın içindekiler kısmından görebilirsiniz....

Kitap hakkında ayrıtılı bilgi için bu linki kullanabilir ve yüzde 40 indirim imkanı için, Haber7 Kitap Dünyası sayfasının strateji ortağı www.ilknokta.com sitesini kullanabilirsiniz....


Konular