nasihat

ÖLÜM ANI..Evet birdenbire kalbinde bir acı hissetti.Sanki yüreği yanıyordu, rahatsızdı, rahatsız olduğunu hissetti, çöktü oraya hemen, çöküverdi.Hareket edecek mecali yoktu, gücü yoktu kuvvetsiz düşmüştü.
Bağıramadı, ses de getiremedi, kimsede koşmadı yardımına, çöktü yere her şey birden bire mat hale geldi. Renkleri tanımaz hale geldi. O renkler bildiği renkler değildi artık.Gürültüler duyuyordu, koşuşanları görüyordu.Birileri bağırıyordu da , bağıranların kim olduğunu anlamıyordu.Sesler duyuyordu ama seslerin sahibini hiç mi hiç tanımıyordu.
Bir dünya yıkılıyordu sanki, yeni bir dünya açılıyordu sanki.Vücudunda bir acı hissetti. Ayaklarından bir şeyin çekildiğini, başına doğru yavaş yavaş vücudunu terk ettiğini, anlar gibi, hisseder gibi oldu.Birden telaşlandı.Bazı hayaller görüyordu.Bir şeyler açılıyordu, bir şeyler görüyordu uzaktan.Ateş gibi bir şey gördü bir ara. Ateş gibi bir şey, sanki ateşin alevi yüzünü yaladı, birden bire irkilecek oldu korktu.Sonra bir aydınlık gördü bahçeler, yeşillikler, sular gördü, masmavi bir deniz, bildiği denizlere benzemiyordu o.
Güzel kokular hissetti bir an, birdem .Konuşacak oldu konuşamadı, Bağıracak oldu sesi çıkmadı.Kim ne konuşuyor duymak istedi lakin kulaklarına perde inmişti, duyamadı.Sadece uzaktan uzağa bir Kur’an sesi duyuyordu.O Kur’an sesi netti sadece.Seslerin hepsi mattı. Karışıktı bütün sesler.Bir Kur’an sesi netti kulaklarına geliyordu.Vücudundan bir şeyin çekip çıktığını hissetti.Müthiş bir acıda hissediyordu ya, kime anlatacak, hangi tabibe dert yanacaktı.
Yere sere serpe uzandı.Biraz sonra ruhu vücudunu seyrediyordu. Meğer ölen oymuş, meğer ölmüşmüş! Öldüğünün farkına yeni vardı.
İnsanlar koşuşuyordu.Çocukları, hanımı, akrabaları, evde bir gürültü bir vaveyla vardı.Ölüm buymuş demek dedi….
İnsan böyle ölürmüş demek.Hem kolay hem zor.Sonra o ateş neydi bir ara gördüğü, ya o yeşillik neydi dedi.Bana işaret ettiler ya burda olacaksın ya da orda.Ama netleşmedi dedi.
Hatırladı! Kabir : Ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya cehennem çukurlarından bir çukurdu.
Namazını da çok ihmal ediyordu.İhmalkar bir müslümandı.Allah ‘a inanıyordu.Peygamberine de inanıyordu. Kur’an ‘ı da çok seviyordu aslında, ama ihmalkardı ve zaman zaman da içki içiyordu.Azından ne çıkar canım diyordu.Sonra diyordu ki; İlerde tevbe ederim ben zaten, hiç tevbe fırsatı olmadı.
Birden bire geldi, hiç beklemiyordu.
Ne ümitleri, ne arzuları , ne istekleri, ne beklentileri vardı halbuki.Birden bire geldi.Bir anda çöküverdi.Hesapsız gitti hayıflandı kendi kendine, böyle beklemiyordum dedi.Lakin beklediğim olmuyor ki, beklenen olmuyor ki dedi.
Biraz sonra onu aldılar.Götürüyorlardı.Beni nereye götürüyor bunlar dedi.
-Nereye götürüyorsunuz! Diyecek oldu…Ama konuşamıyordu bir türlü.Dili çözülmüyordu, hareket edemiyordu bir türlü.
-Dilini oynatamıyordu…Bir konuşabilse nereye götürüyosunuz diyecekti.
Aldılar onu bir battaniyeye sardılar.Her halde bir yere götürüyorlardır dedi.Tabuta koydular! Omuzlarda mahallenin camisine gidiyordu.Gasilhaneye ölülerin yıkandığı yere girdi.
Hiç ölü yıkanırken görmemişti.Baktı şöyle beni burada mı yıkayacaklar dedi.Bu, taş çok soğuk bir taş, üşürüm ben dedi.sonra dedi ölüler üşümez ki.
Ama ben dedi büyük adamdım.Bu taşa yatacak adamıydım ben.
Ve taşa yatırdılar onu, taşa yatırdılar.Hoca efendi geldi, üzerine su döküyordu.Sağdan sola, soldan sağa onu çeviriyordu.Hiç böyle şeylerle ilgilenmemişti.
Ona ölüm hep uzak geliyordu.Sanki hiç ölmeyecekti.Öyle zannediyordu.Öyle sanıyordu..
Hep öyle sandık yaa!
Hep öyle sandık yaa!
İflahımızı söktü ya bu düşünce, bitirdi ya bizi kemirdi ya içimizi….Sağa çevirdiler, sola çevirdiler dönen dolap gibi, su döküyorlar, karnının içindekileri boşaltıyorlardı.
Aslında gusül yaparken de çok dikkat etmezdi.Konuşacak oldu.Arkasının kuru kaldığını sandı.Konuşabilse diyecekti ki Hocam sırtımı iyi yıkamadın.Allah’ın huzuruna iyi yıkanmamış mı gideceğim ben.Suyu bir iyi dökebilsen..Konuşabilse tüm bunları söyleyecekti hocaya..Ama konuşamıyordu.
Bitti yıkanma.Ben böyle mi yıkanacaktım dedi.Etrafımda binlerce insan vardı.Hani nerde dostlarım, arkadaşlarım. Meğer beni bir hoca yıkayacakmış yanında da iki yardımcısı Hocanın sevgisine rahmetine kaldım.Dostlarım, evlatlarım nerde hepsi dışarıda kaldı.
Çok şeyin faydası yokmuş yaa dedi.Ben bir hesap hatası yaptım herhalde diyordu.Yıkama bitince kefene sardılar.Kefenin ucunda küçük bir leke vardı.Hemen gördü onu.Kendi kendine dedi; Beni böyle bir lekeli kefenle mi koyacaksınız.Halbuki dünya hayatında elbisesine necaset, idrar bulaşmış, bulaşmamış hiç önemsemezdi.
Kendi kendine demek ki ölüler çok hassaslaşırlarmış dedi.
Kefenin uçları bağlanınca dedi.
-Ne yapıyorsunuz sanki bir daha çıkmayacak mıyım beni buraya hapsettiniz çocuklarım, ailem, kardeşlerim, anam beni görmeyecekler mi?
Sonra dedi ; Görseler ne faydası olacak ki.Tereddütler içindeydi.
Beyaz kefene sımsıkı sardılar onu, sonra dedi.Ben beyazca yaşamadım ki karanlıklar içinde boğuldum.Ne az secde etmişim meğer ben..
Baktı caminin yaşlı, nur simalı insanları sırtlarına aldılar.Tabuta doğru götürüyorlardı.Kendi kendine dedi; Benim bu cami cemaatiyle de hiçbir ilgim münasebetim yoktu.Baksanıza sonunda onların bana faydası oldu.Ne güzel insanlarmış meğer onlar.. Beni taşıdılar, tabuta koydular dedi.
Etrafına toplaştılar.Hanımı, evlatları, eş ve dostu.Herkes ağlaşıyordu, herkes ağlıyordu.
Durdu biraz, başını kaldırdı şöyle….Bakıyordu.Lakin onlar onu görmüyordu.Onlar konuşuyorlar, fakat sesini onlara duyuramıyordu bir türlü.
Ağlayan çocuğuna dedi. Evladım ağlayacağına bir fatiha oku bana, ağlamanın bir faydası yok ki bana, bir fatiha gönderseniz ya. Sonra dedi ki-Yazık… Fatiha öğretemedim ki evladıma, Kur’an öğretmedim ki…İlgilenmedim ki hiç..
Evladım ağlamanın bir faydası , bir anlamı yok bana..bari bir fatiha oku…

Amelimle kırık dökük gidiyorum bak bir şeyler yapsanıza………


Konular