Aşk Acısı Çeken Kadınlar İçin Bazı Hükümler

I Yüz Vermeyen Erkeğin Hükmü

Aşık olan kadının sevdiği, uğruna acı çektiği erkek, ona yüz vermeyen bir erkektir. Elbette bu erkek onu terk etmiştir. Terk eden ve yüz vermeyen bu erkek kesinlikle onunla evlenmeyecektir. Zaten terk edilmek, sonsuza kadar reddedilmek demektir... Kesinbir gerçektir ki, evlenmek istemeyen bir insan, asla evlenmek istemez...Kadının reddedilmesi ve terkedilmesi zaten bu anlamagelir... Ayrıca bu erkeğin reddetmesi ve yüz çevirmesi, başka bir kadını sevmeyi ve onunla evlenmeyi istemesi anlamınada gelir... Başka bir kadını sevmek ve evlenmek isteyen bu erkeği sevmek ve onun için acı çekmek saçmalıktır; ve doğru bir davranış değildir...

II Kaderin Hükmü

İnsanın başına gelen hadiselerde, kendi kaderinden kaçamayacağı bir gerçektir. Eşya ve hadiseler kendiliklerinden hareket etmezler...Varoluş misyonunu yerine getirmek için dünyaya gönderilen insanoğlu, kendi "imtihanıyla" karşı karşıyadır. Ve bu da zaten kaderle; yani insan için yazılan kendi kaderiyle mümkün olur. İnsanın bu kendi kaderi olmasa, "imtihan" diye bir şeyde olamaz... Kendi kaderinden kaçamayan insan, elbette kaçamayacağı için ancak kendi kaderine teslimiyetle huzuru, mutluluğu ve kendi imtihanını kazanabilir. İnsanın kaderine teslimiyet göstermemesi acı çekmesine sebep olur. Çünkü burada insanın başına gelen hadiseleri kendilehine çevirememesi sözkonusudur. İşte bu sebeple kaderini hoşnutlukla ve teslimiyetle karşılamayanlar yıkıma doğru giderler... Zaten kaderine teslim olmamak acı ve mutsuzluk demektir. İnsan bu kendi kaderinden kaçamayacağına göre, teslimiyetle mutsuzluğunu ve acılarını yok etmelidir. Yoksa insan kendi imtihanını başarıyla bitiremeyeceği gibi, dünyada da acılardan ve mutsuzluklardan kaçamayacaktır... İşte bunun içindir ki, kadının aşkın acılarını bir erkek için çekmesi boşunadır ve anlamsızdır. Zaten kadının ve erkeğin kaderinde, ikisinin evlenmemesi vardır... Kadın, kaderinden hoşnut olduğunda; aşkın acıları yine bu kendi kaderini sevdiği, hoşnut olduğu, ve ona(kaderine) ve Mutlak fikre(İslam' a) göre hayatına anlamlı ve doğru bir şekil verdiğinde aşk acıları yok olacaktır...

III Sevilen Erkeğin Hükmü

Kötü erkek, kötü bir insandır. Kötü bir şey, iyi bir şey olmadına göre, kötü erkek neden sevilmelidir ki?!. İnsanın yapısında bulunan kötüyü istememe ve nefret etme duyguları bu yönde işlemelidir... Fakat kadın; kötü erkeği, gerek onu algılama yanlışlarından olsun, gerekse nefsinin kötü bir erkeğin fiziki veya başka bir yapısından dolayı bu gerçek ve doğru düşünce uygulanamaz. Ayrıca nefsin, kötü bir erkeği süsleyerek kadına bu erkeği güzel ve iyi olarak gösterdiğini söyleyelim... Ama aslında gerçeğe göre, kötü erkeğin bedeni veya başka yapıları "güzel" ve "iyi" değildir. Doğrunun olmadığı yerde "güzel de" olmadığına göre, kötü erkek ne kadar yakışıklı olursa olsun; ve bazı yapıları çekici ve hoş olsa bile, işte bu gerçeğe göre çirkin ve iğrenç bir erkektir kötü erkek... Ve bırakalım sadakatli ve güçlü bir sevgiyi, normal bir sevgiyi de haketmez...

...

Kötü erkek aile yıkıcısıdır. Kadınları baştan çıkartıp, aileleri fesada uğratır... Çocuklar bu erkekten dolayı hayatlarında acı ve çile çekerler... Kocalar acıların en iyilerini öğrenmiş olurlar... Bu erkek evlenmek vaadiyle kadınları kandırır. Türlü nefs hastalıkları, kabalıklar, kinler, kirler, alçaklıklar, hainlikler,yalanlar, zalim ve bozguncu yapılar hep bu erkeklerin temel özellikleridir... İşte bir bedahettir ki, kötü erkekler sevilmemelidir... Onlar için acı çekmek iyi bir şey değildir. Bu kötü erkeklerle evlenen kadınlar, her ne kadar nefslerinin hoşuna gitmesi sonucu bu nefslerine kapılıp onları sevseler bile veya evlenseler bile, kesinlikle başlarına büyük bir bela bulacaklardır...Ve bu belada onların hayatlarını etkileyecektir... Çünkü kötü erkek kendi insani yapı ve özellikleriyle kötüdür. Dolayısıyla bu erkekten kötü işlerve sözler zuhur eder.... Bu erkek eşini döver; kabadır, ve yaman bir zorbadır... Doğru bir fikri olmadığından, kötü insani yapılarından dolayı kötülükler bu erkekten eksik olmaz... Dolayısıyla karısını yine dövecektir, hakaret ve küfürleri hiç eksik bırakmayacaktır. Eşini başka bir kadınla aldatacaktır, parasını yiyecektir. Karısının ailesine çileler çektirecektir... Kötü bir erkeğin vasıflarını anlatmakla bitiremeyiz... Hangi kadın kötü bir erkekle evlenerek mutlu olmuştur!?. ve böyle bir evlilikte huzuru ve rahatı bulmuştur!?. Bunun için kadınlar, böyle bir erkekle evlenemedikleri için sevinmelidirler...

...

Şimdi iyi erkek içinde bir şeyler söyleyelim... Bu erkeğin ister kendisinde olsun, isterse hayatında olsun çeşitli basitlikleri vardır. Zaten insan bir anlamda basittir... Bu erkeği de dikkatlice incelediğimizde; kişiliğinde, mizacında, yaşantısında çeşitli kusurlar, zaaflar, zayıflıklar, yapısına ve kendisinin "neyse o" özelliğine göre onda görülür... Bu erkekte haz ve acı karşısında mücadele eder. Yenilmemeye çalışır... Bu erkeğin nefsi varken ona da "tam iyi" diyemeyiz... İhtirasları, ihtiyaçları, hırsları, süfli halleri ve nefsi hep yerinde durur. Midesini o da ihmal etmez. Aç kaldığı zaman yemek yemeye can atar... Bu erkek tuvalete gider. İçindeki nefsi onu rahat bırakmaz. Nefsten ruha, ruhtan nefse birbiri ardınca sürekli geçişler yapar... Bir insandır o. Kaderinin ve mizacının ona verdikleriyle yaşar. Ölümlü bir varlıktır... Hayatında hatalar yapacaktır. Daha sonra aklı başına gelecektir... Onunda elinden mutlak iyilik gelmez. Çünkü o mutlak muhtaçtır. Sonunda ölecektir... Bu erkek, kendi için acılar çekilmeyi hak etmez...

IV Erkekle Herşeyin İstenildiği Gibi Gitmeyeceği Hükmü

Kadının sevdiği erkekle evlenmesi, herşeyin hep istenildiği gibi yolunda gideceğini göstermez. Evlilikle kusurlar, zaaflar, insani tarafların basitlikleri, bıkkınlık ve tekdüzelik öğrenilecek ve bilinecektir... Böylece aşkta bitmiş olacaktır... Zaten aşk; uzaklık, kavuşamamak, belirli bir mahremiyet veya araya giren herhangi bir nedenin bu aşkı besleyip güçlendirmesiyle devam eder... Gölgeler romanındaki şu sözleri hatırlayalım: - "Bütün bu aşk üçgenlerinde önemli olan nokta şudur: Aşkı ve tutkuyu kaynama noktasında tutan üçüncü kişi, yani aldatılan koca olmasa, iki sevgilinin tutkusu bir saatten fazla sürmez..." ( 1 )

Erkekle herşeyin istenildiği gibi gitmeyeceğini söylemiştik... Erkek ve kadın kendileri için müşterek bir dünya kurarlar. Hayat, belirli bir şablonu olmayan, karmakarışık ve karanlık hadiseler yumağıdır... Hayata ve hayatımıza karşı tam güven duygularımız oluşmaz. Onlara güvenemeyiz... Herşey değişir; hazzı acı takip eder, acı da yerini hazza bırakır... Erkek ve kadının müşterek dünyası birbirlerini etkiledikleri gibi, dünyadaki eşya ve hadiselerde ikisinin hayatını etkiler... Erkek hastalanabilir, aldatabilir, boşanmak isteyebilir veya ölebilir. Doğacak çocuklar sorunlu olabilir; ve böylece ikisi de bazı acılar tadarlar... Açıkçası ne evlenmeyle, ne de bekarlıkla herşey istediğimiz gibi şu dünya hayatında gitmeyecektir... Fakirlik, aile sorunları, eşlerin kendi aralarındaki her çeşit sorunlar, insanlar, hastalıklar, ölüm, eş kavgaları, çocuklar, mizaç uyumsuzlukları, hatta eşlerin kendi nefsleri de, kendi bünyelerine göre onları az veya çok olarak etkileyecektir... Bunun içindir ki, erkeği "gaye" ve "herşey o" gibi düşünceler besleyerek ve böyle görerek ona hayatını adamak, hem saçmalıktır hem de yalnız erkek için yaşamak kadını yıkıma götürür...

V Aşk Kadını Olmaktan Vazgeçmek

Aşık kadınlar arasında "mutlak aşık" olmayı hakeden kaç kişi vardır?.. Hiçbir erkeği sevmeden, gönlünden geçirmeden, bir erkeği seven kadınlardan bahsediyoruz... Evet, alacağımız cevap "mutlak aşık" bir kadının çok az olacağıdır.
Hayatında onu, bunu, şunu sevdikten sonra, kalkıp aşıklık rolünü oynamak, "ben aşığım" demekte sahtekarlık ve ikiyüzlülük gibi birşey aslında... Herkesi gönlünden geçirip, birçok kimseleri sevdikten sonra, aşkın "biri" istemesi karşısında aşık kadınlar bu duruma düşerler... İşte hemen diyebiliriz ki, bir erkeği sevip uğruna acı çeken kadınların, bu acıları çekmelerinin aslında saçma ve tutarsızlık olduğunu... Çünkü, önceden başka erkekleri sevdikten, gönlünden geçirdikten sonra, bu erkekler içinde geçirilen ve biten acıların şimdiki sevilen kişi içinde çekmek saçmalıktır... Ki, her aşk acısı gibi, bu şimdiki aşkın acıları da bitecektir. O halde bu acıları çekmek gerçekte saçmalıktır ve yanlıştır... Buna, kadının ilerleyen hayatında kocasıyla evleneceğini de eklersek durum daha çok belirginleşir...

Ayrıca kadında nefs varken; şehvet, aile kurmak, çocuk sevgisi, zorunluluklar, çevre baskısı, gereklilikler ve geçim sıkıntıları hep yerinde dururken "mutlak aşıklığın" olamayacağını da söyleyelim... Ayrıca aşık kadınlar, aşık oldukları erkeklerle evlenemezler... Az önce söylediklerimizden dolayı da başka bir erkekle evlenmek zorunda kalırlar... Şunu da söyleyelim ki, aşk, evlilik için gerekli olan birçok uyumu, denkliği, doğru bir bakışı ve ölçülülüğü aramadığından doğru bir evlilik olmayacaktır bu. Aşk evliliklerinin genel olarak mutsuzlukla sonuçlanması bundandır... Çünkü kendisinde akıl, ölçü, ve düzen olmayan bir şey olan "aşk duygusuyla" hareket edildiği için mutsuzluk kaçınılmazdır...

Diğer bir taraftanda "aşk kadını" olmak acıları da beraberinde getirir. Kadının evlendiği zaman eşine vereceği sevginin, evlenilmeden ve evlenileceği belirsiz olan bir erkeğe vermesi yüzündendir bu... Sevilen erkeğin aşık kadını seveceği meçhuldur. Aslına bakılırsa sevmeyecektirde. Çünkü "aşık" bir anlamda kavuşamadığı için aşık olmasından dolayı "aşık" olduğuna göre bu böyledir... Yine genel olarak aşktaki sevgi çoğunlukla tek taraflıdır. Buradaki seven aşık bundan dolayı acı çekmeye mahkumdur... Fakat evlilikte durum böyle değildir. İnsanlar birbirleriyle uzun süreli görüşmezler.

Evlenebilecekleri varsa evlenirler, evlenmeyecekleri varsa evlenmezler. Böylece aşk ve sevgi acılarını çekmemiş olurlar. Zaten uzun müddete dayanan her erkek ve kadın iletişimi herhangi bir acıyla biter ve bitmeye mahkumdur... Evet, evlilikte ölçü, düzen, uyum, akıl ve doğru aranır, ve herşey terazide tartılır. Hem sonuç evlilikle biteceği için acılarda çekilmez...

Yine, işin bir başka tarafı da, bütün kadınların "aşk kadını" olduktan sonra cemiyette ne ailenin, ne anneliğin, ne çocukların, ne de kocaların sağlıklı, huzurlu, ve mutlu olması düşünülebilir. Yani bütün insanlık diyebiliriz... Şimdi biraz tecrit yapabiliriz bu söylediklerimiz için...

Aşıkların genel olarak birbirleriyle kavuşamadıklarını söylemiştik. Aşkın daha çok tek taraflı bir şekilde olduğunu; ve uyumu, ölçülülüğü, düzeni aramadığını da...İşte bu aşk, "aşık kadın" tarafından üzerinden atılamadığında anne de olmaması gerekir. Çocuğununda ve eşininde olmaması gerekir. Çünkü aşkla başka bir erkeği seviyordur. Dolayısıyla bu erkeğe kavuşamadığı için yine bu aşka inanarak "aşık kadın" olmaktan vazgeçmediği zaman ne ailesi olabilecektir, neçocuğu, ve ne de eşi olabilecektir. Bu elbette cemiyete yayılacağından, biz " aşk kadınlığını " onaylayarak , böyle kadınların kendine ve cemiyete zarar vermelerini kabul etmiş oluruz... İşte bu realiteyi bütün kadınların böyle olduğunu düşünerek varsayalım. Çünkü az önce bütün kadınların aşık oldukları zaman cemiyette ne ailenin, ne çocukların, ne kocanın, ne de anne olarak kadının var olamayacağını söylüyorduk. İşte şu noktaya geldik: Ahlakta bir şeyi doğru olarak kabul etmenin, onun herşeyde doğru olacağı gerçeğine...

Bunu söyledikten sonra, gerek aşk için olsun, gerekse kadının "aşık kadın" olmasını onaylarsak , onun ve toplumdaki herkesin böyle olmasının doğru olacağını kabul etmiş oluruz. Oysa kadın, aşık kadın rolünden çıkmadan evlenemeyeceğine göre, "aşık kadınlık" rolü ölmüş demektir. Evlilik insanlık için bir zorunluluktur çünkü... Ve kadın ancak böylece başka bir erkekle evlenebilir... Diğer taraftanda hiçbir erkek, aşık bir kadınla gönülden evlenmek istemez... Evlense bile kadının yabancı bir erkeğe duyduğu aşk onu itecektir. Böyle bir kadınla evlendiğinde, erkek mutsuz olacaktır... Kadın, içindeki yabancı bir erkeğe olan aşkı yenmediği sürece gerçek ve huzurlu bir evlilik ne kendi için, ne de kocası için olabilir... Aşık kadının hayalinde yabancı bir erkek varken saadetli bir evlilik mi olurmuş?!. Sanırız mesele anlaşıldı... Aşktan vazgeçmeyince aile de yok, çocukta, eşte, anne de, baba da, cemiyette, insanlıkta yok.. Huzur ve saadette...

- "Şimdi de Batı'nın ruhunu anla: Avrupa' nın aşk tarihinin son sekiz yüzyılı, sevgiyle-evlilik arasındaki çatışmayla doludur; ve Avrupa' da çekilen acıların yarısını CİNSİ SADAKATSİZLİK başlığı altında toplanabileceğine işaret eder..."
“…çünkü ailenin amacı aşk yaşamak değildir… Çocuk yetiştirmektir!.. Evlilik müessesesinin gerektirdiği amaç da, Tanrının isteğinin yerine getirilmesidir…“ ( 2 )

Aşkla aileler yıkılır. Kocalar ve kadınlar aldatılır. Çocuklar hayatın tehlikeleriyle başbaşa kalırlar… Aşık kendine zarar verdiği gibi; ailesine, çevresindeki insanlara da acı ve zararlar verir. Aşk doğru düşündüremez çünkü insanı; aklı ve ölçülülüğü aşık insanın elinden alır. Ve aşığın kalbine bir tiran oturur. Aşktır bu… Olur olmaz insanları bu aşığa sevdirir. Aşığın asla evlenemeyeceği bu insan onu yıkıma götürecektir… Ona tiranca hükümler verecektir… Cinayet işletebilir, eşini aldatabilir; çocuklar ve ailede önemsizdir artık… Gelecekte evlenebilecek kocaya ve kadına ihanet edilmiştir… Bir insana duyulan aşk ona layık değildir; bu aşırılıktır, kötülüktür ve doğrulardan sapmaktır… Goethe boşuna dememiş:

“Küçümsenmiş aşk için! O cehennemi şey için!
Daha kötü bir şey var mı, üzerine ant içeceğim!“… ( 3 )

VI Son Hükümler

Her türden “ümit“ bırakılmalıdır. Kalbe asla konulmamalıdır… Çünkü sevilen erkeğin tekrar dönebileceği veya sevebileceği düşüncesi, kadına zarar verecektir… Ayrıca ümit aşkı devam ettirir. Oysa bir kere sevmeyen erkek, bir daha sevemez. Çünkü baştan sevilmemek, aşık kadının hiç sevilmeyeceğini gösterir. Sevme hadisesinde insanlar baştan severler. Baştan sevilmeyen bir insan, zaten baştan sevilmediği için yine sevilmeyecektir…

Aşık kadın duygusal düşüncelere kapılıp her ne kadar acı çekse bile, bu sevmeyen erkek için bir şey ifade etmez. Yani yine de aşık kadını sevemez. Vicdanı varsa sadece üzülür ve elinden bir şey gelmez. Çünkü bu erkek onu sevmiyordur.

Duygusal düşüncelere kapılmak ve aşık olunan erkek hakkındaki izleri ve yaşananları hatırlamak ve duygulanmak aşkı devam ettirir. Bu yüzden bunlar bırakılmalıdır. Ayrıca bu günahtır. Çünkü ortada evlilik denilen bir şey yoktur…. Kadın ileride evleneceği eşini ve çocuklarını aklına getirmelidir. Elalemin yabancı adamı kalbinden defolmalıdır…

Doğru olan budur. Kadın için önemli olan eşi ve çocukları olmalıdır. Zaten bu anlaşılsa aşkın acıları da, bu sevilen yabancı erkekte defolup bir yerlere giderlerdi…

Dipnotlar:
1) Gölgeler, Salih Mirzabeyoğlu, İbda Yayınları, s. 156, 157
2) Gölgeler, Salih Mirzabeyoğlu, İbda Yayınları, s. 157
3) Aşkın Metafiziği, Schopenhauer, Sosyal Yayınlar, Çev. Selahattin Hilav, s. 44

Levent Özrenk


13 yorum

karşılıksız aşk...

"sevmeyeni yok saymak sevdirmeye uğraşmaktan kolaydır"
cem

09.09.2008 - yanlış harf

bu ne yaaaa

kimse kusurabakmasın ama bence çooooooooook saçma bi yazı. yazar mantıklı olmaktan bahsetmiş ama bence kendisinde mantık yok. aşkı yaşamayan bilemez. ayrıca yazıda kadınları küçük düşüren fikirler var. o yüzden de kınıyorum.

09.09.2008 - zzzzzz

Re: bu ne yaaaa

bencede cok sacma insanda bir gunew var o da insanin kalbidir insan her quzel bi r weyi kalbinin quzeliyiyle alir ALLAHIN sevgisinide kalbiyle alir qercek bu!!!

09.07.2012 - caneeee

Aşk Acısı Çeken Kadınlar İçin Bazı Hükümler

O kadar güzel bir yazı içinde tanrı kelimesinin ne işi var?
tanrı diye birşey yoktur.

La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah

11.03.2007 - Ziyaretci

Yaziya katiliyorum! Fakat,

ask aptallarin birbirine uyutmak icin okuduklari masalin adidir.

Bu sozlere kesinlikle katilamam!
Eger siz ASK i yasamamissaniz, sakin onun tarifini yapmayin! Yoksa size hakkimi helal etmem! (burada genel hakkinda yorum yaptiniz, o genel icinde bende varim!)

ASK, en guzel duygudur! ASK i yok sayanlara sorarim:

Siz ALLAH c.c. ya ASIK degilmisiniz? Eger ASIk iseniz, bu ASK nasil olustu? Onu taniyarak, bilerek vs.
Allah c.c. ASK i yasaklamamis! islama ters dusen hareketleri yasaklamistir! ASIK olan ama sirf ALLAHIn emrine itaat etmek icin kavusamayan ASIKLARDAN haberiniz yok sizin!
ASKI bu kadar kucuk gordugunuz icin sizi ozre davet ediyorum!

Hz. Muhammed Mustafa s.a.v. dahi (InsALLAH) Hz. Aise validemize ASIK idi!
Siz yaptiginiz kucukdusurucu yorumla o mubareklere hakaret etmis bulunuyorsunuz!

Fikir beyan etmekte ozgursunuz, ama hakaret etmekte asla!

Nefsini dovmeyen kendini dover -Buhara-

19.01.2007 - Buhara

Sevmek ve Sevilmek kadar guzel bir sey varmi?

Bazi sozlere katiliyorum ama askin sevginin bu kadar kuçumsenmesine hiç katilmiyorum. Ayrica bir arkadasimizin dedigi gibi ASK PLANLANMAZ! Ben inanmiyorum bu dunyada hiç bir insanin kiz yada erkek evlenmeden once beyendigi, hoslandigi yad birine karsi sevgi hissetmedigine! bu imkasiz! benim fikrimde boyle. Saglicakla kalin arkadaslar

19.01.2007 - papatya

Papatya rumuzlu okura hitaben...

Değerli Papatya Hanım,

Sevgiden ve sevilmekten daha güzel bir şey var mı diye sormuşsunuz.

Evet var:
HUZUR VE MUTLULUK YANİ KALBİNE DOĞAN İTMİNAN

Her sevgi insanı huzura götürmez ki,çünkü uyumlu değildir.Bir çoğu sevginin ne olduğunu bile bilmemektedir.Sevgi uyumlu olursa,sorumluluklar düzenli yerine gelirse,o zaman doyum verir,yani huzur ve mutluluk elde edersiniz.Yani salt seviyorum o halde mutluyum diyenler bulutların üstünde geziyordur,hayat onların ayaklarını en kısa zamanda yere indirir.

Aşk planlanamaz diyorsunuz,aşkı planlamaya gerek yok,çünkü o,bir ruh hastalığıdır.Hastalığın nesini planlayacaksın ki...
Ama,manevi bünye gıdalarını düzenli aldığı sürece bu hastalığa yakalanması kolay değildir.İnsan iradesiyle sarhoş olur.Kişide öyledir.İradesiyle aşık olur.Bu konuda iyi düşünmenizi öneririm.Yoksa solmuş ve buruşturulmuş bir papatya daha olur,hepsi bu...

Nusret KARDELEN

HER ŞEY MAVİSİNİ YİTİRMİŞ BİR HAYATIN YENİDEN İNŞAASI İÇİN

19.01.2007 - Nusret KARDELEN

zeynep olmayan şahsa...

Kardeşim senin aklın başındamı..söyldikerini vicdanın kaldırıyormu..insaf yani..fitne içinmi yazıyorsun bunları(kusra bakma ama)...aklıselim hiç bi mümin bunu onaylamaz...önce sevgi nedir,nasıl olmalıdır araştır öğren..ne demek ya evli olsamda eşime yanlişm olmazdı iddiası...efendimiz sav hayırlınız eşini hayalini bile koruyandır buyurur(gercek sevgi sadakatta bu olsa gerek)...evliliğe hazır olmadığın ve evlilik hukukunu malesef bilmediğin belli...aklını,sytani nefsani kaynaklı yorumlarını doğru kabul etmen hakikatleri örtmez vesselam...RABBİM bi an bile olsaa nefsimize uydurmasın..

14.01.2007 - MASLAHAT_

aşırı sevgi

HERKESE SELAM.BEN BİR SORU SORMAK İSTİYORUM.BEN İLAHİ TARZI MÜZİK YAPAN BİR SANATÇIYI ÇO...K SEVİYORUM.AMA O ŞEKİLDE DEĞİL...AMA BUNU SAKINCALI GÖRENLER VAR MAALESEF(ARKADAŞLARIM)...ANCAK O SANATÇININ İNANÇLI OLMASI ÇOK HOŞUMA GİDİYOR VE BU NEDENLE DAHA DA ÇOK SEVİYORUM((AYRICA ÇOK YAKIŞIKLI))SİZCE DE SAKINCALI MI??

13.01.2007 - ZÜLEYHA

Masum aşklar(!) veya aşıkların yalanları!

Zeynep Hanım, aslında yazı karanlık noktaları fazlasıyla aydınlatmış ama bütün kızların bellemesi gereken şu gerçeği tekrar ve tekrar söyleyelim:

"İffetli ve kıskanç"(ayrılmaz bunlar) bir erkeğin vicdanı, başkasına aşık olmuş(yani gönlünü kirletmiş) bir kızı kabul etmez!

Allah, mahremlerini nâmahremlerden kıskanan kullarını sever.
(Câmiüs-Sağîr, 2/1078)

Mahremini kıskanmak îmândan; deyyûsluk ise münâfıklıktandır.
(Câmiüs-Sağîr, 3/2804)

Ve soralım:

Niçin Züleyha Hz. Yusuf'un gömleğini arkadan yırtmıştı?
Niçin türküler, "ince belli, selvi boylu, fincan dudaklı" yarlara yakılmıştır?
Niçin "dindar, akıllı" sevgililere ithaf edilmiş şarkılar yoktur?
Niçin eli yüzü düzgün ve gösterişli olmayan kişilere -genellikle- aşık olunmaz?

Uzatmak mümkün... Peki "ZİRA AŞK PLANLAYARAK OLAN BİŞİ DEĞİL" mi hakketen?

"Aşk sanıldığının aksine kökleşmiş ve yer tutmuş bir arzudur ki Allah (c.c.), nefsini onun hevasından sakınanı övmüştür: Kim de Rabbinin makamından korkar ve nefsi hevasından alıkoyarsa, şüphesiz cennet varacağı yurttur. (Naziat: 40-41) İnsanın nefsini, iradesini aşan birşeyden alıkoyması imkânsız olduğuna göre... Aşk, kişinin sevdiğine doğru yönelen iradeye bağlı bir hareketidir. Kulun kudretini aşan zorunlu hareketler kapsamına girmez. Çünkü Allah (c.c.) kendisi dışında ilahlar edinenlerin sakat sevgilerini kötülemişti. Sevgi irade dışı bir hareket olsa, bu davranışlarından dolayı kınanmazlardı. Dahası sevgi güçlü bir iradedir. İnsan ise iradesi çerçevesinde övülür veya yerilir. (...) Aşkın meydana geliş şartları, iradeye bağlı şuurlu bir seçimdir. Yükümlülük altındadır. Çünkü bakma, düşünme ve uygun ortam oluşturma gibi hareketler iradî hareketlerdir. Bu faktörleri yerine getirince sonuç kendiliğinden ortaya çıkacaktır. (...) Şarap içerek sarhoş olmaya benzeyen bir haldir bu. Sarhoşun içki içmesi iradeye bağlı bir eylem, içkinin doğurduğu sonuçlarsa irade dışı olaylardır. Sebeb iradeyle yerine getirildiyse, ondan sonra doğan sonuçlarla ilgili, kişi mazeretli sayılmaz.8)

İbnü Cevziyye

...

Ya, "aşk ve şehvet" apayrı şeyler mi?

"Aynı vesile-hadise-tecrübe için sözkonusu olanın aşk olduğunu da söyleyebiliriz, şehvet olduğunu da, hatta saplantı-hastalık olduğunu da!.. Tabiî, umumiyetle şehvet horgörülür de, aşk hoşgörülen, yer yer ulvîleştirici bir atıftır. Fuhuş sektörünün nitelikli sermayeleri veya kodamanları, meselâ mankenler ve zamparalar, seks yapmaz da, aşk yaparlar!?!.. Diğer taraftan, saf bir sevk-i tabiî ile bir kıza tutulan âşığa, kimse kadına duyduğum şehvetin payıdır bunda öncelikli olan dedirtemez; o derûnî bir kara sevdâ ya düşmüştür kendi bakışınca!?!.. Oysa, cilâsını veya sathını kazıyınca görülecektir ki, aşk yaşadığını söyleyenin hissettiği duygular ve gerçekleştirdiği davranışlar, neticede şehvetle vasfedilmeye daha lâyık bir mahiyet sergilemektedir. Öyle ya, tüm bu derûnî hasret ve dostluklar, niçin cinsî münasebet ve bedenî lezzetle gayesine ermektedir yahut böyle bir iştiyakı olmadığını iddia edenlerin hangisi fırsat ve meşruiyet bulduğunda bu faaliyetten mutlak anlamda kaçınabilmiştir?.."

Hayrettin Soykan

...

Yani "aşık kadınlar" bu kadar masum mu?

"Lakin aşk ve sevda hayalleri fena bir şey midir? Aşk kadar hissiyata incelik, yücelik ve insana melekiyet bahseden hangi şey vardır? O derecede ki bu hal erbabının yanık kalplerinden tefahur inlemelerine kulak vermemek, göz yaşlarıyla hem cereyan olan müdafaa selinin önüne durmak mümkün olmaz. Pek doğrudur ama yine bu nazik, muazzez mesele kadar suiistimale kabiliyetli bir şey de yokdur. O halde ki, hoca Nasreddin efendi merhumun başınızdan aşk ve alaka geçti mi sualine cevap olarak "bir defa geçiyor idi üzerimize adam geldi!" dediği kadar vardır. Alelhusus aşk ve sevda karşılıksız olamadığı halde kadınlar hakkında hayli ayıp görünür. Hatta bir erkek yalnız kendisini seven bir kadını taziz edebilir. Bundan başka hiç bir kadının, hiç bir erkeğin hakkında aşk ve sevdasını mazur görmediği gibi evvelki kadına da evvelki erkekden maada insanlar tarafından bir kıymet ve haysiyet verilmez."

Şeyh-ül İslam Mustafa Sabri Efendi.

...

Şimdi, Nasreddin Hoca'mızın bahsi geçince, şu fıkrasını da hatırlamadan olmaz:

Nasreddin Hoca'nın bir gün karisi ölmüs. Bir ay sonra dul bir kadinla evlenmiş. Evlendigği kadın Hocaya sürekli eski kocasını anlatiyormus. Yine bir gün yatakta kocasını anlatiyordu. İşte "benim eski kocam şöyle yapardi, böyle yapardi..." Hoca sinirlenmis; kadına bir tekme atmış ve kadın yere düşmüş. Kadın sormus; "aman hoca niye attin beni?" Hocanin da cevabı hazir:

- "Eee yatakta bi sen yatıyorsun bi ben, bide eski kocan. Üçümüz sığamadık, sende düştün!"

...

Arif olan anlar... Bilmem anlatabildim mi?

18.12.2006 - arif

cekilen acilar neyin acisi..

hayatimizda bir cok insan cok cesitli acilar cekebilmekte. örnegin su yandaki kücük bir resim karesinde oldugu gibi, güvercin ucup gittikten sonra bir ömür o aciyi yasasada ölüme terk etmistir kafeste güvercini..

ask aptallarin birbirine uyutmak icin okuduklari masalin adidir. ihtiraslarini cicili bicili göstermek icin sakladiklari bir boya küpüdür. Özellikle günümüzde zina'nin yeni adidir ASK! artik evlilik disi iliskinin kapilari aralayan nefsinin sehvetine düsmüs bireylerin zinayi masumlastirmak icin kullandiklari masal ve boya küpü! Bir erkege asik oldum diyen kadin, allah sevgisini kafese koyup bir tarafa korken, nefsani arzularini da özgür birakmaya hazirdir.. onun ucusu ihlas ve samimiyetin ölümüdür. ve ucan güvercin bir ömür yasatir yüreginde o aciyi..

paylasim icin tesekkür ederiz

11.12.2006 - imdat sezer

Hay Allah razı olsun,

Hay Allah razı olsun, bundan daha iyi ifade edilemezdi özgürleşmenin bir bayan açısından acı sonunu, zaten bir an için aşık olduğunu zannedenler aradan zaman geçip mantıklarını ortaya koymaya başladıklarında aslında yaptıkları şeylerin ne kadar gereksiz, saçma olduğunu kavrayabiliyorlar, işte bu kavrama aşamasına gelinceye kadar da bazen malesef olanlar oluyor, aşk mantığın, ihlasın ve samimiyetin ortadan kalktığı noktada başlıyor, gerçekten ihlas sahibi biri ise bu ilerleyişe dur diyebilecek manevi cesareti kendinde bulabiliyor, aslında dünya üzerindeki zorlu sınavlardan biri olarak bakmak ve inşallah bu sınavı başarıyla verebilenlerden biri olmak en büyük arzumuz olmalı diye düşünüyorum...

03.12.2011 - Ziyaretci 80

Re: Hay Allah razı olsun,

o zaman siz erkekler niye bu kadar ağlayıp sızlıyorsunuz?kadın aşk acısı çekince aptal oluyor öyle mi?kalp bazı şeylere istemese de meyleder.çünkü bu yaradılışın getirdiği,yaradılıştan içimize konulmuş birşeydir..aşk,ihlasın,samimiyetin uçmasıymış.....Peygamber Efendimiz(s.a.v)'de mübarek eşlerine aşıktı......söylesenize,sevgi,aşk olmadan iki karşı cins nasıl evlenecek?sizin gibi dümbükler bu konuya el atmasın bence.böyle bi imtihanla yüzyüze kalmamışsınız.kalsanız,böyle konuşamazdınız zaten.....

01.11.2012 - yusuf a.s

Konular