HER TÜRK ASKER DOGAR

HER TÜRK ASKER DOGAR

Askeriyede sıradan bir eylemdir yürüyüş kararı saymak. Her gün aynı saatte aynı yerde içtima olunur ve basta bir rütbeli avazı çıktığı kadar bağırır; "YÜRÜYÜŞ KARARI SAYILACAK!" "SAY!!!" bildik hamasi cümleler dört adıma uydurularak, belki de adımlar bu hamasi cümlelere uydurularak, bağırılır. Ova inler vadi inler ve baştaki rütbeli adeta mest olur. Maazallah yakında bir de üst rütbeden bir zati muhterem varsa bölük adeta yırtar kendini.

Sıradan bir eğitim günü, yine uygun adim yürüyor ve bağırıyoruz; "HER TÜRK ASKER DOGAR" tekrarların sonu yok. Hemen arkamdaki Mardinli arkadaşın ince telden sesi geliyor kulaklara, "ulan, Kürtler ne doğuyor?" gülesin gelir gülemezsin. Bu söz çarpık sistemin bir yarasıdır.

Başka bir gün başka bir slogan atıyoruz. Bölük avaz avaz, "NE MUTLU TÜRKÜM DIYENE" ayni ses yine kulaklarda, "ulan! Bir Türk doğamadık mutlu olalım." Bu sefer etraftaki Mehmetçiklerle beraber gülüşüyoruz. Bu ve benzeri hamasi cümlelerin sonu gelmez. Ta ki, bir gün hadi oğlum uğurlar olsun derler ve kayıp bir on altı ayin ardından baba ocağına dönersin. Bundan sonra bile çınlar kulağında zaman zaman. "HER TÜRK ASKER DOGAR"

Düşünürüm sonra, Kürtler var, Ermeniler var, Rumlar var, Çerkezler var... Var oğlu var. Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olunca otomatik olarak aidiyet mi değişiyor? Sonra askerde bir öğretmen arkadaşın şu tespiti içimi yaktı. Bir aksam kantinde yine bu sloganları ti ye alıp gülüyorduk. Kendisi o zaman şaka olarak söylemişti ama söylediklerine inanıyordu.
Her Türk asker doğar,
Her Kürt eşkıya doğar,
Her Ermeni hayin doğar, yakıştırmalar akıp gider. İçimizde Kürt kardeşlerimizde vardı, ya muhatap olmamak için ya da başka sebeplerden ses etmemişler, muhalefet etmemişlerdi.

Devlet yöneticileri, eğitim sistemi ne kadar toplum içerisinde birlik ve beraberlik tohumları ekmeye çalışsalar da, evlatlarımızın en verimli yıllarında bir buçuk senelerini harcadıkları kışlalarda hamasi ayrım rüzgârları esmektedir.

Mutlu olmak için Türk soylu olmak farz mıdır? Birilerine göre Türkler bu ülkenin ana sahipleri, Kürtler, onların alayı apoçi kabilesinden. Ermeniler, ah onlar yok mu alayı hain zaten. Rumları hiç sorma. Hepsi Atina ile ittifak halinde. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir zihniyetin baskısı altında ne kadar mutlu olunabilir?

Yabancı istihbarat örgütleri ve ülkenin gerilemesinden nemalanan bir takım çevrelerin, sürekli kaşımasıyla Türk toplumu içerisindeki unsurlar sürekli birbirlerine soğuk bakmaktadır. Her unsurun içerisinde uç düşüncelerde insanlar bulunmaktadır. Bizi biz yapan bu topraklarda, huzur ve refah içerisinde yasamak için ayrılıklarımızı değil ortak noktalarımızı sergilemeye çalışmalıyız.

Bir Kürt ile bir Türk din ve itikat kardeşidirler. Bir Ermeni ile ezelden Anadolu kültürü üzerinde yasıyoruz. Kayserili bir teyzemizin mantısıyla, bir yayanın mantısı nasıl birbirinden ayrılacak. Sağduyuyla bakınca görülür ki, müşterek değerlerimiz ayrılıklarımızdan fazladır. Neden üzerine basa basa her Türk'ün asker doğduğunu vurguluyorlar. Her Türk asker doğar ama bir baba, bir evlat, bir yar olarak ölür. Neden mutluluğun bağlı olduğu kavimle ilintili olduğu düşünülüyor? Başka kavme mensup insanların mutsuz mu olduklarını sanıyorlar? Kaldı ki, doğum koordinatlarını seçme şansı kaç kişiye nasip oldu? Seçme şansına sahip olmadığım bir şey beni nasıl mutlu etsin?

Vatanseverlik, ülkesini milletini, manevi değerlerini sevmek, dindar bir yasam seçmek elimizde. Bunlar ulvi değerler ama şu kavmin bu kavmin üstünlüğünü vurgulamak pek sağlıklı gelmiyor bana.
Unutmayalım ki, şu göğün altında bizim kadar bizden olmayanlarında hayat hakki vardır.
Selametle...

BİLAL ATIŞ
b.atis73@gmail.com


1 yorum

paylasimin icin Allah(c.c.)

paylasimin icin Allah(c.c.) sizden razi olsun kufeemiri kardesim. cok güzel noktalara deginmis bu yazi.

ne mutlu türküm diyebilirsin, ama ne mutlu INSANIM demek daha önemli!!!

ne ben kürdüm diye senden üstünüm, nede sen türksün diye benden üstünsün...

hayirli aksamlar

10.03.2008 - celin

Konular