Bekaret, kız kaçırma, intihar internet aşkları

İnternet aşkları Artık elektronik çağını bütün haşmetiyle yaşıyoruz. Kimi iletişim araçlarının hayatımızın her safhasında, dozunda ve doğru bir şekilde kullanılması mutlaka faydalıdır. Ama bu araçların dünyamıza girmesi, haddini aşan bir seviyede olursa, kimi sorunlarla karşılaşmanız da kaçınılmazdır.




Kimi gençler iletişim araçlarını aşkın içine öylesine soktular ki, neredeyse "elektronik aşk"lardan bahsedebileceğiz. Sanal dünya olan internetteki plâtonik aşklardan cep mesajlarına, emaillerden yoğun telefon trafiğine kadar iletişim aşkımızın hizmetinde. Ama durun bir dakika. Kim kimin hizmetinde ya da kim kimi etkisi altına almış? İnternetteki kimi pornografi siteleri insanları aşktan uzaklaştırıyor ve cinselliğin hem de en bayağısının esiri hâline getiriyor. Aşktaki yücelik yerine aşağı duygular harekete geçiyor. internette hedefsiz, öylesine yapılan dolaşmalarda veya kimi arkadaş sitelerinde garip tesadüfler yaşanıyor. Rastgele tanışmalar, öylesine kurulan arkadaşlar aşka dönüşüyor.



Hayalin kurduğu fantezi Kimi gençler birbirini tam tanımadan, hatta görmeden, bazen sesini duymadan sevebiliyor. Burada hayalin kurduğu bir fantezi, bir gizem var. Diyelim ki birisiyle internet yoluyla tanıştınız ve imelleşmeye başladınız. Ona hayalen maddî ve manevî bir portre çiziyorsunuz. Bizzat görmemenin verdiği merak ve gizem, sizi cezbediyor sanki. Boyunu posunu, bedenî özelliklerini hayalen tahmin etmeye çalışıyorsunuz. Hani bazı insanları sesine göre hayal eder, fizikî yapısını tahmin etmeye çalışırsınız ya. Hatta bazı insanlar vardır. Sesini bile duymadığı kimi yazarlara, sadece yazılarından dolayı bir fizik kurar kafasından. Onun boyunu, görünüşünü zihninde canlandırır. Gördüğü zaman da, "Aaa... Hiç beklediğim gibi değilmişsiniz. Ben sizi biraz daha yaşlı veya uzun boylu veya kilolu sanmıştım" gibi lâflar edersiniz. Ne bekliyordunuz ki, beklediğiniz gibi çıkmadı? Elinizde hiçbir veri yok. Ne bir resmini gördünüz, ne birisi onu size tarif etti. Sadece kafadan hayalî bir resim çizdiniz. Sonra da, "Ben böyle beklemiyordum" diyorsunuz. Hiçbir geçerliliği olmayan bir tahmin ve sonuçta hayal kırıklığı... İşte internet ortamında tanışılan arkadaşlarınıza da kendi kafanızdan portreler oluşturur, belki de karşınızdakini olduğu gibi değil de, "olmasını istediğiniz" şekilde hayal edersiniz. Neticede, hayal kırıklığı kaçınılmazdır. Sevgi ve aşk, internetin sanal ve rastlantısal dünyasına terk edilmeyecek kadar önemlidir.





Seveceğiniz ya da evleneceğiniz kişiyi, bizzat görmek ve değerlendirmek varken internetten medet ummayı akılcı ve sağlıklı görmüyorum. Olsa olsa bir fantezidir. İnternet ortamı hem hayal kırıklığına uğratıyor, hem de kimi yuvaları yıkıyor. İntihar aşkın neresinde? Sevgili gençler! Biliyorum, hayal kırıklığı çok acı, ayrılık ölümden beter, umutsuzluk ateşten de yakıcı. Ama söyler misiniz, intihar aşka ne kazandırıyor? Her şeyin bir çözüm yolu, bir çıkış formülü vardır; ama kaybolup giden canı geri getirmeye hangimizin gücü yeter? Siz varsanız, mücadele imkânınız var; siz yoksanız tüm engeller yok olsa bile geriye dönüş mümkün mü? Üstelik bir genç, canından çok sevdiği "bir tanesi"ni nasıl elleriyle öldürür, nasıl canına kıyar? Ve bu size ne kazandırır? Oysa zaman, her şeyin ilâcıdır. Sabır, size zafer getirir. Bir gün zamanın padişahı Nasreddin Hoca'dan, eşeğe konuşma öğretmesini istemiş. Hoca kabul etmiş. "Ancak" demiş, "bana bir yıl mühlet ver. Kolay değil, öğretmek." Padişah, "Peki" demiş. Oğlu Hoca'ya itiraz etmiş: "Baba, niye kabul ettin, bu imkânsız bir şey" diye çıkışmış. Her şeye bir çözüm bulan Hocamız kurnazca gülmüş: "Oğlum" demiş. "Bir yıl içinde ya padişah ölür, ya eşek ölür, ya biz ölürüz." Hocamızın mesajı açık. Bize diyor ki, "Sabırlı olun, zaman içinde şartlar değişir, acele ederseniz kendinize yazık edersiniz." Bekaret ne kadar önemli? Medya organlarında sık sık bekâret tartışması yapılır. Sadece aşkı değil, neredeyse bütün hayatı cinsellikten ibaret gören bir kesim, ısrarla bekâretin önemsizliğini kabul ettirmeye çalışır. Oysa bekâret çok çok önemlidir. Ancak bu konuya aklı başında yaklaşmak gerekir. Bu hususu kuru şekilcilikten ve katı kabullerden uzak, dinimizin iffet, namus ve hak hukuk anlayışı açısından ele almak lâzımdır. Bir arkadaşım anlatmıştı. Kız erkek ilişkilerinin çok serbest olduğu bir şehirde geçiyor olay. Evlilik yaşı gelen bir genç, annesine aklından geçen adayları sayıyor. Annesi her saydığı aday için, "O kız falancayla çıkmıştı", "Onun filâncayla ilişkisi vardı" türünden itirazlar ediyormuş. İlişkilerdeki yozlaşmayı ve bozulmayı annesi bilir de oğlu bilmez mi? Çünkü, oğlu o tür hayatın içinde yaşıyor. Annesinin itirazlarına dayanamamış: "Amaan anne" demiş. "Boş ver bunları. Bekâreti bozulmamışsa tamam. Gerisine aldırma." Demek ki, şimdiki sosyal hayatta o kadar çok bozulan gençlerimiz var ki, böyle bir durumu içine sindirebiliyor.



Evleneceği kızın gençlik dönemindeki ilişkilerini doğal sayabiliyor. Bekâretin bozulmamasını yeterli görebiliyor.

Bekâretin iffetle ilişkisi Burası neredeyse aile kavramının yok olmaya yüz tuttuğu İngiltere. Büyük miktarlarda bütçe ayırıyor bu kampanya için. Bizde ise durum çok daha önemli. Çünkü, biz Müslüman bir ülkeyiz. Dinimizde zina en büyük günahlardan. Üstelik Rabbimiz, "Zina yapmayın" yerine, "Zinaya yaklaşmayın" buyuruyor. Yani zinaya yaklaştıran her şey haram kılınmış. Nâmahrem birisiyle cinsel içerikli konuşmak, başbaşa yalnız kalmak, dokunmak yasaklanmış. Neden mi? İşte bugün İngiltere'nin düştüğü duruma düşmemek için. Tabiî sadece bir hikmeti bu. Zinaya götüren her şey, insanın manevî yapısından bir şeyleri alıp götürür. Hatta düşünmek bile kişiyi manen yıpratır. Bekâretin meşru olmayan bir şekilde bozulması, iffet ve namusun ileri derecede aşındığını belgeler. Buna hem genç kızlar, hem genç erkekler çok dikkat etmelidirler. Ancak bekâretin bozulması belirli şartlara ve ortamlara göre değişir. Bu hususta hiçbir vebali ve ihmali olmayan bir kimsenin bekâreti zorla bozulsa, onu ayıplamak, aşağılamak yanlıştır. Çünkü, zorla böyle bir belâya maruz kalmıştır. Eğer bir kimse dindar olmadığı dönemlerdeki serbest yaşayışında bekâretini kaybetmiş, daha sonra hidayete ermiş, tevbe etmiş, istiğfarda bulunmuş ve dinî yaşayışıyla samimiyetini ispatlamışsa, onu da hoşgörüyle karşılamak gerekir. Çünkü, her insan hata yapabilir. Yeter ki, tevbe etsin, durumunu düzeltsin ve samimî olsun. Bir de serbest yaşayışından dolayı bekâretini kaybeden ve bundan fazla rahatsız olmayan ya da doğal karşılayanlar var ki, bunlardan uzak durmak gerekir. Çünkü bunu normal sayan, sizinle evlendikten sonra da aynı hatayı işler ve sizin bunu doğal görmenizi ister. ‘’Tamam mı, devam mı?" Bu konuda öyle berbat bir sorun var ki, ben de tam ve net bir şey söylemekte zorlanıyorum. Şöyle ki: Birbirinizi çok sevdiniz, her konuda anlaştınız, kendinizi çok mutlu hissediyorsunuz. Aileler görüştü, usulünce düğün yapıldı ve evlendiniz. İlk gece normal ilişkiniz oldu, ancak bekâret zarının yırtılmasıyla olmasını beklediğiniz kanama gerçekleşmedi. Hemen sevdiğinizin bâkire olmadığına hükmetmeyin. Çünkü, bazen kanama olmayabiliyor. Bu hususta konunun uzmanı bir doktora başvurmalısınz. Bunu yapmadan olayı büyütmek yanlıştır. Eğer bu durumun normal olduğu olduğu tıbben belgelenirse mesele yok. Ya aksi ortaya çıkarsa? Yani eşinizin bakire olmadığını anlarsanız, ne yapacaksınız? Hemen onu kapı dışarı mı edeceksiniz? Yıllardır süren ilişkiniz bir anda bitecek mi? Yoksa hiçbir şey yokmuş gibi kabul mü edeceksiniz? Eğer hemen birlikteliğinizi noktalarsanız, acele etmiş olursunuz. "Böylece kabul edeyim derseniz" bir dizi tereddüt hayatınız boyunca kafanızı kurcalar durur. Artık ona hiç güvenemez, hiç mutlu olamazsınız. Burada çözümü, erkek ve kadın birlikte bulacaktır. Kadına düşen, hemen özür dileyip, niçin bu durumu gizlediğini bütün açık yürekliliğiyle kocasına anlatmaktır. Şurası muhakkak ki, bir kız sevdiği bir erkeğe bu durumu kolayca açıklayamaz. Elbette gizlemesi de bir nevi aldatmaktır. Şayet birbirlerine hâlâ güvenleri varsa, yapmaları gereken sağduyuyla hareket etmek, soğukkanlı bir şekilde konuşarak, "Tamam mı, devam mı?" sorusunun cevabını vermektir. Bu tamamen tarafların vereceği karara kalmıştır. Bu konuda bir psikologtan, bir aile danışmanından yardım alabilirler. Çünkü bu hususlarda herkesin uygulayabileceği bir hüküm vermek zordur. Her olay tek başına ayrı özellikleri ve şartları barındırmaktadır. Kız kaçırmak Birbirini seven iki genç evliliklerinin önünde aşılmaz dağları, çözülmez sorunları görünce çareyi kaçmakta bulabiliyorlar. Ülkemizde oldukça yaygın olan kız kaçırma olayının farklı yönleri var. Önce konuyla ilgili aldığım bir emaili aktarayım. Tek çareyi birlikte kaçmak olarak gören bir delikanlının teklifini ve kızın tereddütlerini okuyacaksınız: "Büyük ağabeyimin bir kızı var.

Bundan bir yıl önce bir çocukla konuşmaya başladı. Bizim aile anlayışımıza göre karşı çıktığımız bir durum. Amcası olarak bunu uygun bir dille ona anlattım. Bu davranışını onaylamadığımı söyledim. Eğer bu davranışında devam ederse, sonuçlarına kendisinin katlanması gerektiğini belirttim. Benimle dertleşir, sırlarını söylerdi. 'Ailemizin onaylamayacağı bir kişiyle evlenirsen benimle konuşmamayı kabul et' dedim. O da bunu biliyordu. Hatta bu davranışının aynısını, anne, baba ve kardeşlerinden de göreceğini biliyordu. "Benim bu uyarıma rağmen çocukla konuşmaya devam etti. Ama burada bir problem daha vardı. Erkek tarafının ailesi de, yeğenimle evlâtlarının evlenmesine karşıydılar. Bunu da biliyordu. Bir senedir aileler birbirine neredeyse düşmanlar. Sonuçta her iki aile bu duruma karşı. Ayrıca ailelerin birbiriyle anlaşabilmeleri de mümkün değil. Örf, âdet, dil, ırk vb. birçok problem var. "Hata yaptım, hata yaptım" "Aileler şimdiden birbiriyle sürtüşmeye başladı. Erkeğin annesi yeğenimi neredeyse düşman olarak görüyor. İki aile arasında en büyük problem, ırk problemi gözüküyor. Yanlış anlamayın, biz ırkçı bir aile değiliz. Ama onlarla bir türlü anlaşamıyoruz. İnsanî ilişkilerde çok yabanîler. Kapılarını çalan bir insana, bir merhaba ya da bir buyrun demeyecek kadar yabanî. Karşı tarafı anlayıp dinleme gibi bir şey bilmiyorlar. Kendi doğrularından başka doğru olabileceğini kabul etmiyorlar. Bu cümleler size taraflı yazılmış gibi gelebilir. Ama inanın, bunlar benim tarafsız gözlemlerim. Sadece ben değil, bizim aile ve komşularımız bunlarla konuşurken sinirlenmeden konuşamıyorlar. "Erkeğin ailesi bizim ailelerle komşu. Çocuk ailesini terk edip yeğenime kaçmayı teklif ediyormuş. Fakat o bu konuda karar veremiyor. Şu anda bu olayları düşünüp daha fazla depresyona giriyor. 'Hata yaptım, hata yaptım' deyip duruyor. Ama, ne çocuktan ayrılmayı, ne de onunla kaçmayı kabul edemiyor. En büyük düşüncesi ise, iki ailenin anlaşamaması. "Depresyona da girdi bu aşk yüzünden. Doktora götürdük, ilâç verdi. Depresyonun şiddetlendiği bir gün, 20 ilâç alarak intihara teşebbüs etti. Allah'tan, hastaneye yetiştirdik zamanında. Bir psikiyatriste götürdük. İlerlemiş depresyon vak'ası demiş ve ilâç yazmış. Şu anda intihar fikrinden vazgeçmiş değil." Ben baştan sonuna kadar olumlu hareket etmeyi tavsiye ederim. Kız kaçırmak olumlu bir olay değil. Bazen iki aile ebediyen birbirine düşman oluyor. Hatta kız tarafı, erkeği veya kendi kızlarını öldürtüyor. Kaçırmadan önce mümkün olan bütün yönleri denemek gerekir. Eğer bütün teşebbüsler başarısız olmuşsa, kaçmanın doğuracağı sorunlar çok iyi hesap edilmelidir. Kaçmak, dinen de hoş olmayan bir davranıştır. Ancak hiçbir çözüm kalmamış, neticede büyük bir tatsızlık olmayacak, taraflar erginlik çağına girmiş ve rızaları varsa, hemen nikâh kıyılacaksa bu da bir çare olarak düşünülebilir.



CEMİL TOKPINAR


1 yorum

chat chat chat

asla girmemmm asla neverr!! tamamen sünepe beyinlerin olduğu bir ortam benimse sünepe beyinlere giç tahammülüm yok sizden allah razı olsun chatin olmadığı bir ortam ne rahatt.. netle bağladın olupda böyle çirkin siteleele karşı karşıya kalmaman imkansız.. bu komuda kendime güveniyorum allah herkese yardımcı olsun özellikle gençlerimize..

11.04.2007 - betul_cuk

Konular