sadece kuran diyen yalancılar

Yalnız Kur’an diyen yalancılar
Sual: Kur’andan başka delil var mıdır?
CEVAP
Mezhepsizler, dindeki dört delilin ikisini kabul etmeyip Kitap ve Sünnet’ten başka delil yok diyorlar. Mezhepsizleri de geride bırakan türediler, Kitap ve Sünnet tabirine bile saldırıp, “Kur’andan başka bir sünnet adı altında din çıkarmak İslam’ı yıkmaktır, Peygamber Kur’anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacıdır” diyerek Sünneti Kur’andan farklı bir şey gibi göstermeye çalışıyorlar.

Yalnız Kur’an diyenler, kesinlikle Kur’an-ı kerime inanmıyorlar. İslamiyeti yıkmak için inanmış gibi görünüyorlar. Bunların başında İgnaz Goldziher, Shacht gibi Oryantalist denilen gayri müslimler gelir. Hıristiyanların çıkardığı bu akıma kapılıp biz de resulüz diyenlerden Hintli Mirza Gulam Ahmet ile Mısırlı Reşat Halife ve daha başka zındıklar vardır. Reşat Halifenin kurduğu on dokuzcular bâtıl dinini savunanlar da yalnız Kur’an diyor, Sünneti inkâr ediyorlar.

Dindeki dört delilden üçü inkâr edilince, herkes kendi anladığını doğru kabul edecek ve böylece insan sayısı kadar din meydana gelecek, bir kaos yaşanacak ve nihayet din yıkılacaktır. Fakat bu dini yıkmaya muvaffak olamayacakları Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir:
(Onlar, ağızları ile Allah’ın nurunu [Kur’an, Sünnet, icma ve kıyastan meydana gelen Allah’ın dinini] söndürmeye yelteniyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu [dinini] tamamlayacaktır.) [Saf 8]

Yalnız Kur’an diyenler, Kur’andaki İslam diyenler, utanmadan yalan söylüyorlar. Sözlerinde zerre kadar samimiyet yoktur. Kur’ana inanmalarında samimi olsalardı, âyetlere inanırlardı. Allah yalnız Kur’an mı diyor? Allahü teâlâ, (Resulüme uyun, onun bildirdiği her şeyi kabul edin, haram ettiklerinden sakının, Resule uyan bana uymuş olur. Ona isyan eden bana isyan etmiş olur. Onun sözleri vahye dayanır. Onun sözünü benim sözüme aykırı görenler ve Allah’ın yolu ile Peygamberin yolunu birbirinden ayırmak isteyenler kâfirdir) buyurmuyor mu?

İşte âyet-i kerime mealleri:
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.) [Ahzab 36]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan [Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Biz her Peygamberi kendisine itaat edilsin diye gönderdik.) [Nisa 64]

(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: “İşittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür, işte kurtuluşa erenler onlardır.) [Nur 51]

(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.) [Enfâl 13]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin! [uymayıp] yüz çeviren [kâfirdir] Allah da kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]

Kur’anda, (yalnız Kur’ana uyun) denmiyor, (Allah’a ve resulüne uyun) deniyor. Resulünü devreden çıkaran, Kur’anın açıklaması olan hadisleri delil saymayan, Kur’anın ifadesi ile kâfir olur.

Kur’an ve Sünneti inkâr
Sual: Peygamberin hadislerine niye bu kadar önem veriyorsunuz?
CEVAP
Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.) [Nahl 64]

(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.) [Nisa 65]

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]

(O Peygamber, güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Resulullahta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21]

(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

(Allah, dilediğine hikmeti verir. Hikmet verilene de, çok hayır verilmiştir.) [Bekara 269]

(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]

İmam-ı Şafii, (Bu âyetteki hikmet, Sünnettir. Önce Kur’an, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyurdu. (Risale s.78) Kur’an ile birlikte bir de hikmet [Sünnet] getirildiği, bu âyet ile de bildirildi.

Yukarıdaki yazıda, yalnız Kur’an diyenlerin, Kur’ana inanmadıklarını, Kur’an ve Sünneti kabul etmedikleri için kâfir olduklarını âyetlerle bildirmiştik.
Bu konudaki hadis-i şerifler de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirmiştir.) [Darimi]

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Yalnız Kur’andaki helal ve haramı kabul edin diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]

(Bana uyan Cennete girer, bana isyan eden ise giremez.) [Buhari]

(Bir zaman gelir “Kur’andan başka şey tanımam” diyenler çıkar.) [Ebu Davud]

(Kur’ana ve sünnete uyan hiç sapıtmaz.) [Hakim]

(Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.) [Müslim]

(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar çıkar. Bir hadis söylenince, “Resulullah böyle şey söylemez. Bunu bırak, Kur’andan söyle” der.) [Ebu Ya’la]

(Sünnetimi öldürüp dini bozmaya çalışanlara lanet olsun.) [Deylemi]

(Ümmetim bozulunca, sünnetimi ayakta tutana şehid sevabı verilir.) [Hakim]

(İhtilaflar çıkınca, sünnetime ve hulefa-i raşidinin sünnetine sımsıkı sarılın!) [Tirmizi]

(Bize yalnız Kur’andan söyle) diyen birine, İmran bin Husayn hazretleri, (Ey ahmak! Mesela Kur’anda, namazların kaç rekat olduğunu bulabilir misin?) dedi. Hazret-i Ömer, farzların seferde kaç rekat kılınacağını Kur’anda bulamadık diyenlere, (Allahü teâlâ, bize Resulullahı gönderdi. Kur’anda bulamadığımızı, Ondan gördüğümüz gibi yaparız. O, seferde, dört rekatlı farzları iki kılardı) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)

Resulullah Kur’anı açıkladı
Sual: Resulullah Kur’anı niye açıkladı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde, (Resulüm, sana indirdiğimiz Kur’anı insanlara açıkla) buyuruluyor. (Nahl 44)
İmam-ı Şarani hazretleri de buyuruyor ki:
Kur’an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, rüku ve secdede okunacak tesbihler, vakit namazları ile bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, namazı bozan şeyler, zekat nisabı, zekatın hangi maldan verileceği orucun ve haccın farzları, oruç kefareti, hukuk bilgileri, köpek, ayı etinin yenilip yenilmeyeceği gibi birçok husus açıkça bildirilmemiştir. Yani hiçbir âlim, bunları Kur’an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. (Mizan-ül kübra)

Yalnız Kur’an diyen müsteşriklere [oryantalistlere] soruyoruz. Kur’an-ı kerimde (Meyte ve kan size haram kılındı) buyuruluyor. (Maide 3)

Meyte, boğazlanmadan ölen veya öldürülen yani leş olan hayvandır. Bir müsteşrik, bu âyete bakarak balık yemenin haram olduğunu söyler. Ona göre sadece delil Kur’andır. Halbuki Allahü teâlâ (Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hükmünü öğrenmek için Kur’ana ve sünnete bakın!) buyuruyor. Balık kesilmeden yenir mi diye Kur’ana bakınca müsteşrik yenmeyeceğini anlar. Dalak kandır. Müsteşrik, âyete bakınca bunun da haram olduğunu anlar. Fakat sünnete bakılınca istisna olarak balık ve dalağın helal olduğu görülür. Hadis-i şerifte, (Size iki meyte ve iki kan helal kılındı. İki meyte balıkla çekirgedir, iki kan ise, karaciğerle dalaktır) buyurulmuştur. (İbni Mace, Ebu Davud)

Yine Peygamber efendimiz, (Denizin suyu temizdir, meytesi helaldir) buyurarak deniz meytelerinin helal olduğunu bildirmiştir. (Ebu Davud, Abdürrezzak)

Buna da açıklık getirilmiş, her meyte değildir. Mesela kendiliğinden ölüp su yüzüne çıkan balığın da yenilmeyeceği hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Dare Kutni)

Aslan, kaplan, kurt, maymun ve köpek gibi yırtıcı hayvanlarla, atmaca, kartal, doğan ve şahin gibi yırtıcı kuşların etlerinin haramlığı da hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Müslim)

Peygamber efendimiz, (Yemin ederim ki, ben size ancak Allahü teâlânın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum) buyurdu. (Taberani), zaten onun sözleri vahiydir. (Necm 4)

Kur’ana, İslam’a uymak için, Peygamber efendimize uymak gerekir. Peygamber efendimize uymak için de İslam âlimlerine uymak gerekir. Kur’an-ı kerimde mealen, (Bilmiyorsanız âlimlere sorun) buyuruluyor. (Nahl 43)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Âlimlere tâbi olun!) [Deylemi]

(Âlimler yeryüzünün ışıklarıdır. Benim ve diğer Peygamberlerin vârisleridir.) [Ebu Nuaym]

(Âlimler rehberdir.) [İ. Neccar]

(Âlim, Allahü teâlânın güvendiği kimsedir.) [Deylemi]

Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:
(Kur’an-ı kerimdeki, (Allah’ın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, mezhep imamlarının bildirdiklerine uyun) demektir.) [Dürr-ül muhtar haşiyesi]

Nasıl kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sünnet, yani hadis-i şerifler de Kur’an-ı kerimden ayrı değildir. Onun açıklamalarıdır. Nasıl, tüzükler, yönetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sünnete aykırı değildir. Kıyas, Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin açıklamasıdır. Sünneti Kur’an-ı kerimden ayrı, kıyası [âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka göstermeye çalışanların, sapık olduğu Mektubat-ı Rabbani’de yazılıdır.


4 yorum

Sadece Kuran diyenlere Kurandan Cevaplar

Sadece Kuran diyerek inanmaya çalıştığınız, inandırmaya çalıştığınız şey ne ise Ehli Sünnet inancına da itikadına da uymuyor. Kuran 100e yakın Ayette anlattığı yücelttiği bir Peygamberi ben haşa sıradan bir insan muamelesi yapamam. "Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat (rahmet ve sena) ederler.Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selâm verin. (Ahzap 56)" Allahın ve Meleklerin andığı bir Peygamberi (sav) ben sıradan bir Peygamber ve sıradan bir insan olarak göremem.

O ve diğer Peygamberler bir derseniz şu ayeti inkar etmiş olursunuz "Hem senin Rabbin, göklerde ve yerde olan kim varsa hepsini pek iyi bilir.Biz nebîlerden bazısını bazısına üstün kıldık, nitekim Davud'a da Zebûr'u verdik.(İsra 55)"
Sadece Kuran yeter ama açıklayamadığımız veya yoruma ihtiyaç duyduğumuz bir çok yerde Peygamber Efendimizin sünneti bize bir ışık-kandil oluyor "Andolsun, Allah'ın Resülünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.(Ahzap 21)....Ey Peygamber! Biz seni insanlar hakkında şahit, müjdeci, uyarıcı,Allah'ın izniyle O'nun yoluna dâvet eden bir peygamber ve aydınlatan bir kandil olarak gönderdik. (Ahzap 45-46)." Ki ayetlerde onlarca kez tekrarlanan Kuranı ve Hikmeti verdik sözüyle anlayacağımız da budur. Herşey Kuran da ayetin deyimiyle zaten var Sünnetin yeri de işte şu ayette gösteriliyor ".....Peygamber size ne verirse onu alınız, o sizi neden men ederse onu terk ediniz.....(Haşr-7). Rabbim haramları açıkça söylemiş Peygamber Efendimize de ayetle ayrıca yetki verdiği anlaşılıyor. Ki Peygember Efendimizin haram kıldığı şeyler Kuranla zaten çelişmez bu ayetler onu açıkça gösteriyor. "O kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir. Necm (3-4) Ben onun için sahih görülen hadisleri ve onun içinde yer alan emir ve yasakları Haşr 7. ayette geçen ".....Peygamber size ne verirse onu alınız, o sizi neden men ederse onu terk ediniz....” emrine uyarak kabul ediyorum red etsem bu ayetide inkar etmiş olurum. Aynen şu ayette desteklenen gibi “O bütün gaybı bilir. Fakat gayplarını kimseye açmaz. Ancak, bildirmeyi dilediği bir elçiye bildirir….(Cin 26-27)” Bu da Kuran dışında yani ..resulleri vasıtasıyla. bilgilerin Peygamber Efendimize ulaştırıldığına açıkça delildir.

Her şey Kuranda vardır ama işte böyle vardır. Hikmet olan Peygamber Efendimizin sünneti ve uygulamaları da Kurandan ayrı düşünülemez. Bakın ben %100 Kuran gibi korunmuş demiyorum ama tevatür derecesinde güvenilirse ve sahih olarak değerlendiriliyorsa ona uyarım. Cennet ve Cehennem olarak da ayet beni hadise sevk ediyorsa ona inanırım. Ki ibadet diye sunduğunuz şeyleri sizlerin anladığı şekilde amel edeceksek birçok şey içinden çıkılmaz şekilde karışır. O zaman namaz kılmama, emirler ve yasaklar konusunda yaptırım bulamayız Kuranda ki dediğiniz gibi bütüncül yaklaşırsak Cehennemde ebediyen Allahı(cc) inkâr edenlerin yani kâfir ve müşriklerin kalacağı söyleniyor. O zaman hâşâ Allah ceza vermeyecekse Cehennemde ebediyen kalmayanlar haricinde Cehenneme giren olmayacaksa Allaha inanıyorum ve hiçbir şeyi ona şerik koşmuyorum diyerek ve ibadetleri yapmayarak insan Cennete girebilir. Bu da imtihan sırrına ters geliyor. Doğru olan bu şekilde inanmak, işte bir örnek; Allahın İnsanlar arasındaki işlerde bile sünneti şu ayette geçen olduğu halde kendi uygulamasında aksini beklemekte yanlıştır. “Ama unutmayın ki haksızlığın karşılığı, yapılan haksızlık kadar olabilir, fazlası helâl olmaz. Bununla beraber kim affeder, haksızlık edenle arasını düzeltirse onun da mükâfatı artık Allah'a yaraşan tarzda olur.Şu kesindir ki Allah zalimleri sevmez. (Şura 40)” Hem Allah kendi uygulamasını da Ayette belirtiyor. “Kötülük işleyenler ise, yaptıkları kötülük kadar ceza görürler……..Yunus-27)” Bu ceza olacağı için ve sonrasında ebedi kalmayacaklar için Cehennemden çıkış olduğu şurdan anlaşılabilir: ” Kâfirler bölük bölük cehenneme sürülür.(Zümer-71)….. Rab'lerine karşı gelmekten sakınanlar ise bölük bölük cennete sevkolunurlar…..(Zümer-73).” Rabbim herkesi aynı anda müstehak olduğu yere ulaştırma gücüne de kudretine de sahiptir, ama ayette bölük-bölük tabiri var bundan ne anlayacağız? Buna şöyle cevap bulabiliriz. Cehenneme ve Cennete sevkin öbek-bölük-gurup gibi ayetlerde belirtilen şekilde olması normaldir. Çünkü cezasını çeken( ebedi kalacaklar haricinde) sonradan diğer bölüklerle cennete sevk edilecektir. Cehenneme bile girecekler günahlarının çokluğu nispetinde ayrılıp ayrı ayrı sevk edilecektir. Bu ayetleri Peygamber Efendimizin hadislerindeki Ahiret ile ilgili kısımlarla birleştirirsek imtihan ve adaleti tam anlamış oluruz. Yoksa Allahı Kuranı ve Peygamberleri inkar etmeden insanlar kulluk yapmayarak haşa Cennete gitmeyi iddia ederler. “Yine onlar ki, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı (nın cezasını) bulur; Kıyamet günü azabı kat kat arttırılır ve onda alçaltılmış olarak devamlı kalır. Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allahı onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.(Furkan 68-69-70)”. Mesela bir insan bu ayete göre Ben tövbe ettim iman da ediyorum İyi işler yapıyorum bahçıvanım çiçek ekiyorum, benim kalbim temiz deyip ibadetlerden kaçabilir.
Bir de şu noktayı göz ardı etmemek gerekiyor. Herkes kendi anladığı ve kafasının bastığı kadar bir din uydurup yaşarsa milyar insanın inandığı ama Milyon farklı ve birbiriyle çatışan düşünce tarzının olduğu bir dine dini arayış sahibi biri nasıl girecek, giren de kendi eski inanış veya kendi şahsi anlayışına göre yeni bir inanış oluşturursa bu İslamın hali ne olacak? En basitinden Oruç tutmak istemeyen bir insan Sünnete inanmadıktan sonra Orucun günü tam belli değil deyip “…Oruç, sayılı günlerdedir (Bakara 184)” ve yine aynı ayette“…Oruca gücü yetemeyenler..(Bakara-184) kısmına da uyarak –ki nefsim adına yazın oruç tutmak çok zordu ve bu herkesçe hissedilmiştir sanırım- zorlandığını ve Ayette 30 mu 10 mu 3 mü diye gün sayısı verilmemiş diye oruç tutmayabilir.Bu neden bile Sünnete ihtiyacımızı açıkça gösterir. Konumuza dönersek hem Cehennemden çıkış olmayacaksa Araftan da çıkışın olmaması gerekiyor, Çünkü Kuranda Cennet ehli olanlar belirtilmiştir. Allaha, Peygamberlerine ve Meleklerine iman eden onun yasakları ve emirlerine uyan cennete girecekse bunlardan bir tanesini ( yani haşa basit emir demiyorum )yani yapmakta zorluk ve engel olmayan tek bir emri yapmayanın bile Cennete girmemesi gerekiyor. Ama ayette Araf ehliyle alakalı ….Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar. (Araf-46) cümlesi var ki Cennete girecekleri “henüz” ifadesiyle çok rahat belli olmaktadır. Hem Cennet ve Cehenneme kesin bir bilgiyle inanmamız gerekiyorsa sünnete ve hadislere ihtiyacımız vardır. Çünkü ayette Müttakiler( Yani Allahtan gerektiği şekilde korkan ve günahlardan sakınanlar)in ….Âhirete de kesin olarak onlar inanırlar.(Bakara-4) ayetinde geçtiği bütün detaylarıyla ve kesin sayılabilecek bir inanca sahip olmaları isteniyor.Bunu kesin olarak bütün tafsilatıyla öğrenmek için bile hadise olan ihtiyaç ortaya çıkar. Gaybı sadece Allah bilir ben Hadise yani Kuran dışındaki Peygamber Efendimizin anlattıklarına nasıl inanırım demeye çalışırsanız eğer, şu ayetleri inkâr etmeniz gerekir. O bütün gaybı bilir. Fakat gayplarını kimseye açmaz. Ancak, bildirmeyi dilediği bir elçiye bildirir. Bu durumda (mesajı korumak için) o elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler yerleştirir. Böylece (Allah) elçilerinin, Rab'lerinin mesajlarını gereğince tebliğ ettiklerini bilmek (yani fiilen görmek) ister.(Cin-26-27-28)
Mezhep ve İmamlara uymanın gereksiz olduğundan bahsediyorsunuz. İnsan bir problem veya içtihat noktasında Kuran ve Sahih hadislerde hüküm buluyorsa uygulamasında kesinlikle bir sakınca olmadığı gibi Mezhep ve İmamlara bu şekilde inanması ve uygunluk konusunda onların fetvalarını uygulamasında da bir sakınca yoktur. Ama bunu şahıs yapacaksa Kurana ve Hikmet dediğimiz sünnete tam hâkim olması gerekiyor. Zaten bizim mezheplere tabi olmamız Kurana ve Hikmete(sünnete) tam hâkim olamayışımızın eksikliğidir. Bütünüyle hâkim olmadan bazı Müsteşrik ve sonradan zuhur eden Hariciler gibi hüküm vermemizde sakıncalıdır. Kuran evrenseldir ve hükümleri bütün çağları kapsar. Ama sırf bu nedenle Peygamberimizin davetine çağrıldığı halde Puta, başka Tanrı uydurmalarına (ateş,yıldız vs.) tapmaya ve diğer kitaplara inanmaya devam edenlerle alakalı kullanılan ve dinler için kastedilen atalarından gördüğü gibi yaşamak tabirini de İslamı dikkatli yaşamak ve emirleri hakkıyla uygulamaya çalışan saf ve temiz Müslümanlar için kullanmak açıkça insafsızlıktır. Ve onları kâfirlerle, müşriklerle ve Allahı kabul edip Peygamberimizi kabul etmeyen talihsizler safına koymakta büyük bir adaletsizliktir. Bence Ahirette de ceza gerektirecek bir davranıştır.
Gelelim böyle bir din yaşayacaksak karşımıza çıkacak Müslümanlığa:
1. Namaz: İsteyen ruküyla isteyen secdeyle, isteyen sadece zikrederek isteyense bir an olsun Allahı anarak bunu yerine getirmeye çalışacak, herkes istediği gibi dua edecek okuduğunun anlamını bilmiyorsan kesinlikle okumayacaksın, secdeler rekâtlar ve söylenirse günah kazanmayacağımız ama söylersek sevap kazanacağımızı umduğumuz otururken yaptığımız dualar olmayacak selam vermek, tekbir, el bağlama olmayacak. Yani ne kadar Müslüman varsa o kadar ayrı namaz çeşidi olacak. Sünnete dayalı olmayan bir namaz ne için isteniyor diye düşünürsek; İslam düşmanlarının bunları nasıl böler parçalarız diye yaptıkları planların uygulama kısmı bu olsa gerek diye düşünemeden edemeyeceğimizdir.
Başka aklımıza takılacak işin içinden çıkamayacağımız şeylerde var mesela. Namaz kaç vakit? Üç mü beş mi? Vakti nasıl tayin edeceğiz. Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir.(İsra-78) Allahın emri buysa eğer sünnete ve hadise uymadan bunun hangi vakitler olduğunu nerden anlayacağız. Madem ikindi ve öğle değil diyeceksek o zaman ayetin emri gereği güneş doğup batıncaya kadar namaz kılmamız gerekmiyor mu? O zaman işe gitmeden hiçbir şeyle uğraşmadan Allahı anmamız gerekmiyor mu? Yok eğer İşimi yaparken de Allahı anarız diyorsan “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar.(veya namazlarında gaflet içindeler)(Maun4-5) hitabına maruz kalmaz mıyız? Sırf bu ayetten bile kafamıza takılan birçok şey olacaktır. Mesela Sadece Kuran diyen biri imamete geçti ve anlamını da bildiği için Mutaffifin Suresini okumaya başladı bende bunun anlamını bilmediğim için Maun Suresi 5. ayete göre namazımı bozmam gerekecek. Bu vakitse tekrar edeceğim. Cuma namazı olursa herkes kılarken okunanı anlamadığım için namazımı bozacağım yerine öğle kılacağım ve Rabbimin Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. (Cuma-9) emrini yerine getiremeyeceğim. Bu nedenle hep cemaatle kılmadan uzak olacağım ben anlamını öğrensem bile bu zorluktan dolayı kimse camiye cemaate gelmeyecek ve cemaatle namaz Efendimizin bir uygulaması olarak unutulup gidecek. İslam düşmanlarının Müslümanları bir araya getirmemek bölmek ve birbirine uymayan zavallı yığınlar haline getirmeye çalışmaları sonucu uydurdukları ve bazı gafilleri destekleme projesi olarak gördüğüm bu düşünceleri terk etmenizi öneririm, haşa bundan Kuranı ve Ayetlerini inkar edin demiyorum sadece eksik düşünmeyi bırakın diyorum, bu düşüncenize hikmet dediğimiz Sünneti ve hadisleri ekleyip mutmain bir şekilde ibadet etmenizi ve dini onun gönlüne indirilen Zatın(sav) yaşadığı gibi yaşamanızı tavsiye ederim çünkü böyle yaparsanız Ayete ve Kurana ters gelen bir yaşamınız da olmaz. Ama Rabbimin istediği böyle bir yaşamsa çok şey kaybedersiniz.
2. Diğer ibadetler: Zaten farklı düşünceye sahipseniz. Ezan olmayacak,Kurban kesmek yok, kaza namazı yok, kıbleye dönülmeden sadece yüzünü kıbleye çevirip namaz kılınabilir, Orucun kaç gün olacağı gün olarak belirtilmemiş isteyen Ramazanda bir gün bile tutabilir,Cemaatle namaz yok,dini nikah yok,bayram namazları yok, Fatihadan sonra amin yok, (haşa) başörtüsü farz değil!!!Çünkü başörtülerini yakalarının üzerine bazı meallere göre göğüslerinin üzerine koyun diye emir var tamamen saçı örtün demiyor. (Kendi düşüncem değil bu yorum sadece Kuran diyen birçok sitede bulunabilir. Eğer onlar gibi düşüneceksek baş örten biri varsa ailemizde açmak açtırmak zorundayız. Yoksa ( Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.(Tahrim-66) yani ailemizi uyarmamış onları cehennemden korumamış ayetinin gereğini yapmamış oluruz. Başörtüsüz namaz kılınabilir, Cenaze namazı yok, Seferiliğin km ve zaman cinsinden açıklaması Kuranda yok isteyen işe çıkmak için evinden işine sefer etse namazlarını kısaltabilir. Hadisi sünneti referans almayacaksak eğer sünnet olmak, kaş aldırmak, sakal kesmek şeytana uyup yolda çıkmaktan başka bir şey sayılmayacaktır. “….şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler.(Nisa-119)" sünnet ettirdiği için ailenize şeytana uyup cehennemlik oldunuz diyeceksiniz, eşiniz kaş aldırmaya devam ettiği için kafir sayacaksınız, sakalsız işe alınmadığınız yerlerde işi terk etmek zorunda kalacaksınız. Çünkü rızkınızı veren onlar değil başka yerde başka şekilde Rabbim rızkınızı mutlaka var edecektir. ” Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır.(Ankebut 60), “Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. (Talak-3)

Hac yok, çünkü Kuranda Mekke diye bir yer ismi geçmiyor, “…Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev, Bekkedeki o çok mübarek ve alemler için hidayet olan muazzam evdir(Ali İmran-96)” ne haritalarda ne de İdari şehir isimlerinde Bekke diye bir yer ismi bulunmuyor? “….Oraya giren emniyette olur (Ali İmran-97)” Sadece Kuran deyip bu ayeti açıklarsak Hacca gitmemize de gerek yok. Çünkü hırsızlık için oraya gelen binlerce hırsız var orda ve tavaf ederken ezilip ölme tehliken bile var. Bu da olmayınca İslam düşmanları her anında milyonlarca insanın aynı anda süratlice ve bir birine uyumlu hareket eden o güzelliğin karşısında Sadece Kuran deyip insanları Resullullahtan, onun sünnetinden ve hadislerinden bizi koparmaya çalışmalarını daha iyi anlayabiliriz. Bu ihtişam, uyum ve güzellik karşısında hayranlığını gizleyemeyerek İslama meyleden, onu araştırıp sonra dehalet ederek İslamiyeti seçen binlerce farklı dindeki insanı Hacc gibi bir güzelliği yukarıdaki bahanelerle ortadan kaldırarak onların da Müslüman olmasını engellemekten ve her gün yüzlerce ferdini İslama kaptıran Ehli Kitap sahibi misyonerlere ve hahamlara biraz rahatlık ve huzur sağlamaktan başka bir şey vermez bu düşünceler.

“(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.(Ankebut-45)” Bu ayete göre Kurana bütüncül bakacaksak eğer namaz kılmak bile ortadan kalkar. Çünkü Allahı anmak en büyük ibadetken neden rukû, kıyam, secde yapalım ki??? Yine bu ayette Namaz kıl deniyor bu kıyam mı rukû mu secde mi nerden bileceğiz Namaz böyle olur diye bir ayet açıklaması yok ya Rabbimin istediğini yapmıyor veya anlamıyorsak mealini anlamaya çalışarak nasıl bulacağız bunu? Varsa Namaz rukûdur secdedir veya kıyamdır denen bir açıklama öyle yapalım? Mesela başka bir ayet “Kim Allah'a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükâfatı da vardır.(Hadid-11)” Allaha borç vermek ne ? Neyi borç vereceğim, ne kadar borç vereceğim, haşa nereye yatıracağım haşa hangi adrese bırakıp hangi adrese ulaştıracağım. Bunu sünnet-hadis olmadan nasıl açıklayacağız? ......”Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır(Fatır-28) bunları öğrenmek için hadise sünnete başvursam, yada Allah(c.c)ın bahsettiği bir alime başvurup sahih hadis ve sünnetlerde cevap bulmasını istesem neden kafir, müşrik oluyorum bunu anlamıyorum.

Diğer bir itirazım da bazı ayetleri nüzul sebebini bilmeden ve mealini tam yapamadan yorum zorlamalarına gidilmesi.” Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir. (Enam-159) Ayet önceki ve sonraki ayetlerle yaklaşık yirmi ayetle birlikte Müşriklere ve Ehli kitaba hitap içeriyor. Ki Kurandan başka Peygamberimize bir şey indirilmemiş bildirilmemiş diyorsanız, ayetin içindeki …senin onlarla hiçbir ilişkin yok… ifadesi bu iddayı çürütüyor, niye Efendimizden sonra gelecek olanları Peygamber Efendimiz bilmediği halde senin onlarla hiçbir ilişkin yok desin. Yani Mezheplere ayrılmayı bu ayetle açıklamaya çalışmak düpedüz zorlamadır. Madem sizin dediğiniz gibiyse bunu ayette Allah neden açıklamıyor? Tevratın, İncilin bozulduğunu rahiplerin-hahamların başka şeyleri rab edindiği birçok ayetle açıklayan Rabbim neden uyarıcı- müjdeleyici bir Peygamber ve bir Kuran gönderiyorsa neden bundan bahsetmemiş. Haşa bu düşünceler başkalarının Kuran eksiktir düşüncesine meyletmesine sebep vereceği için başkalarını günaha sevk etme manasında Şeytana yardımcı olmaktır. Eğer mezhep ve alimlerin gereksizliğinden bahsedeceksek haşa önce Allahu Tealanın ”Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekâtı verenler; Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz.(Nisa-162)” ayetindeki …içlerinde ilimde derinleşmiş olanlar… diye Müminleri ayırmasındaki farklılığı tartışmamız gerekecektir. Ayet ilimde derinleşmiş olanları benim gibi saf Müslümanlara(İnşallah öyleyimdir çünkü mezhebe de, hadise inananı da Kafir sayıyor sizinle aynı düşünceye sahip insanlar) büyük göstermekle Rabbim neyi murad ediyor onu bulmak lazım. Ha eğer bu ayet öncesiyle birlikte Yahudilerden alim olanlarına hitap ediyor derseniz. Kuran varken , Peygamber Efendimiz(sav) hayattayken bunlar bu bilgileriyle yani İncil-Tevrat ve kendi peygamberlerinin Hadis ve Sünnetiyle bu ilme ulaşmış ve bu ilimle birlikte Müslüman oldukları halde Allahu Tealadan övgü kazanmışken Peygamber Efendimizin Sünnet ve hadisini bilen Kurana tamamen vakıf İncili ve Tevratı ve önceki peygamberlerin sünnet ve hadislerinden haberdar olan Müslüman Alimlere, Mezhep imamlarına Kafir diyen apaçık bir düşmanlık ve küfür içinde değilse peki ya nedir?
“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir. (Tevbe-71)” Müslümanları birbirine Veli kılan Allah, birbirlerini uyarmalarına müsaade eden Allah neden Cemaatleşmelerine karşı olsun, herkesin sizin dediğiniz gibi dini tek ferdi olarak yaşamasını istiyorsa, neden Rabbim bir başkasını beni gözetleyen, beni koruyan, beni uyaran biri olarak üzerime veli kılsın? “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.(Ali İmran-104)” Bunlar bile cemaat oluşturmanın bile bir emir olduğunu gayet net göstermiyor mu? Rabbim Peygamber Efendimiz içlerindeyken bu emri veriyor ama düşünen anlar ki ayet Peygamber Efendimizden sonra onun yokluğunu bahane edeceklere ve hüküm idare noktasında boşluk oluşturmak isteyenlere apaçık bir engel olduğu gibi günümüzde hayra çağıran iyiliği emreden kötülükten sakındıran cemaat ve cemaatlerin bile varlığını zorunlu kılmaktadır. Önce bu ayetleri açıklayıp ondan sonra sırf Allah rızası için bir araya gelen ve birlikte hareket eden insanlara mezhepleşmeyin cemaatleşmeyin zinhar haramdır diye şirk isnad edin. Bu ayetleri göz ardı edip küfür celladlığına, vicdan okuyuculuğuna ve dinin hakimliğine kimse müracaat edemez. “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir. (Nisa-115)” ayetinde geçen ….Müminlerin yolundan başka bir yola giderse….. ifadesi bile çoğunluğun inandığı yolun doğru olduğunu müjdeleyip bizi de bu yolda hareket etmeye ve Çoğunluk olan Ehli Sünnetin yolunda hareket etmeye mecbur kılmaktadır… Onu o yönde bırakırız… tehdidi umarım sizi biraz düşünmeye sevk eder.
“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız(Ali İmran-110) İnsanların iyiliği için ortaya çıkarılmış bir ümmetin %90ı bugün Hadise- Sünnete inanıyor, en hayırlı bir ümmeti rabbim yaratsın sonra neden yoldan çıkarsın, son dine inandıkları ve başka din gelmeyeceği halde neden bu iltifat ? Sünnete ve Hadise inandığı için Ehli Sünnete yoldan çıkmış demek bu ayeti de haşa küçümsemek ve inkar etmektir. Bu son ayetler bile kimlerin doğru yolda olduğunu gayet açık ve net ortaya koymaktadır.
İhtlafa düştüğümüz konularda Rabbim kimseye İslam dışı demezken Sadece Kuran Diyenlerin Buhariyi, Tirmiziyi, Ebu Hanifeyi, Şafiyi haşa kafirlikle itham edenlere şu ayetler güzel bir cevap olabilir. “(Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever. Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler…….(Hucurat 9-10-11)” Birbirleriyle savaşırken bile Rabbim kimseyi yoldan çıkmış, İslamdan çıkmış, İslam düşmanı saymazken hayatını dinin daha iyi anlaşılması için, Sünnet ve Hadisleri tespit ederek ibadetlerin Kurana daha uygun yapılabilmesi adına ömrünü bu yolda bitiren bu insanlara kafir, müşrik, din düşmanı demek cinayet değil de nedir?
Bu tartışmalar Bizans ile savaşların başlamasından sonra hız kazanmıştır. Haçlı Seferlerinin sürekli hale gelmesi de Büyük ve Birlik içinde olan bir İslam âlemini en büyük tehlike olarak görmüş ve bu düşünceleri İslam âleminde yayıp büyük sıkıntılar meydana getirmişlerdir. Kudüs fethedilmişken Batıniler Müslümanları bu düşüncelerle karşılarına almış hatta savaş sürerken arkadan da bunlar saldırıya geçmiştir. Hz. Alinin karşısına Sadece Kuran deyip onu şehit eden güruh kökü kurutulmayınca devamında günümüze kadar gelmiştir. Dünya siyasetini ve tarihi bilen herkes bugün bu tartışmaları gayet net görüyor. İşin garip tarafı ülkemizde bu fikrin taşıyıcılığını yapan ve önünde olan insanlar fikirlerini ve kitaplarını yayıp bastıktan sonra Arapça öğrenmeye başlamış, yani dilini bilmeden Arapça bir Kuran üzerinde hüküm vermeye başlamışlardır. Bunlara Arapça öğrenmeye gönderilen insanlarda demek bir komplo sayılmaz sanırım. Bu insanların dilini bilmedikleri Kuran hakkında hüküm vermeleri de delalete müstehak olmalarına en büyük delildir sanırım.
“Bir kısmına hidâyet buyurdu, bir kısmına da dalâlet müstehak oldu; çünkü bunlar Allah'tan başka şeytanları dost edindiler. Bir de kendilerini doğru yolda zannediyorlar!(Araf-30)”
Kuranın bir hükmüne de bir ayetine de ruhum kurban. Ama onu yukarda saydığım ayetlerden ve hükümlerden koparmaya ve yeni din oluşturmaya çalışmakta Şeytana ve İslam düşmanlarına hizmetten başka bir şey değildir. Ben sizleri ehli Sünnetin yoluna davet ediyorum, unutmayın bu yolda kimse Kuranı reddetmiyor. Bu yolda ".....Peygamber size ne verirse onu alınız, o sizi neden men ederse onu terk ediniz.....(Haşr-7).” emrine uymak var, bu yolda “…Biz nebîlerden bazısını bazısına üstün kıldık…(İsra 55)" hakikatini hakkıyla eda etmek için yapılacak tavsiyeler var, bu yolda “O bütün gaybı bilir. Fakat gayplarını kimseye açmaz. Ancak, bildirmeyi dilediği bir elçiye bildirir.(Cin-26-27) sırrınca Peygamberlere bildirilene ulaşmaya şayet bu bilgi ".....Peygamber size ne verirse onu alınız, o sizi neden men ederse onu terk ediniz.....(Haşr-7). ayetinde olduğu gibi bizim sünnetle veya hadisle ulaşacağımız tarzda ise onu bulup uygulamak var. Ama Rabbim eğer bunları da kesin istiyorsa ahirette işiniz var demektir. Gitmeye çalıştığınız bu yolda değiştirilen ibadetler, zorlama yorumlar, İslamı birbirinden kopuk göstermeye yarayacak çalışmalar varken kimse bu yolun hak yol olduğunu iddia edemez.

Son söz olarak, “Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın.(Ali İmran-103)” ayetinde söylenen gibi hep birlikte yani ehli sünnet olan ve İslamın çoğunluğunu teşkil ederek, % 1 i ne uyup yeni din uydurarak değil. Bu yazıyı ayetle başladım ama ayetle bitiremeyeceğim. Çünkü “O bütün gaybı bilir. Fakat gayplarını kimseye açmaz. Ancak, bildirmeyi dilediği bir elçiye bildirir.(Cin-26-27) ayeti bana bir hadisi hatırlattı. Tabii son söyleyeceğim kulağımıza küpe olması gereken bir ayeti 1400 yıl evvel Peygamber Efendimizin dilinden bir ayetin tefsirinde nasıl yer aldığını gösteren bir hadisle size sunuyorum. İşte O ayet ve Efendimizin bu ayetle ilgili bir tefsiri:
O ayet: “O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çıkarırız da, bu onlara insanların ayetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler (Neml-82).

Ve o hadis: ( İbni Ceririn Huzeyfe ibni Esidden tahric ettiği üzere: «dabbenin üç kez ortaya çıkışı vardır: birisinde ba'zı badiyelerde çıkar, sonra gizlenir, birisinde de ümera kanlar dökerken (Haçlılarla savaş ve Batıni-Haricilerle olan çarpışma) ba'zı şehirlerde çıkar, yine gizlenir, sonra da insanlar mescitlerin en şereflisi, en büyüğü ve en faziletlisi nezdinde iken Arz kendilerini fırlatmağa başlar, derken halk bunlardan kaçışır, müminlerden bir taife kalır, bizi Allahtan hiç bir şey kurtaramaz derler, dâbbe de onların üzerine çıkar, yüzlerini gibi cilâlandırır, sonra hareket eder artık ne takip eden yetişebilir ne kaçan kurtulabilir. Bir adama varır namaz kılıyordur, vallahi sen ehli salât değilsin der yakalar, müminin yüzünü ağartır, kâfirin burnunu kırar, dedi, o zaman insanlar ne halde olur? Dedik, «arazide komşular, emvalde şerikler, seferlerde arkadaşlar» dedi.) Yani sınırlar kalkacak yada nüfusun çokluğundan bahçelerde evlerde birbirine komşu olacak, Emvalde şerik derken iş-mal ortakları olacaklar, bugün bakılırsa din-dil-ırk demeden insanlar menfaat gereği iş ortağı olmaya devam ediyorlar hem de giderek fazlalaşarak, seferlerde de arkadaşlar gerek yurtdışı gerek yurt içi herkes seyahat ediyor birbirine yol arkadaşı oluyorlar birbirini tanımadan. Ne dersiniz günümüzde bundan farklı bir şey var mı? Dabbe olarak bahsedilenin bu sözü taşıyanlar oldukları bu hadisle açık beyan ortaya çıkıyor, Dabbetül arz olmamak dileğiyle…
“İnkâra saplananları ise ister uyar ister uyarma onlar için birdir, imana gelmezler. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de bir perde inmiştir. Bunların hakkı büyük bir azaptır.(Bakara 6-7)
“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim. İnkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerinedir. Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.(Bakara 159-160-161-162)”

22.12.2010 - MalatyalıSenol

sadece kuran

En'am Suresi 50 Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?"
FURKAN SÜRESİ
30 - Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terkedilmiş bir şey haline getirdi” dedi.
YANLIZ KURANI NİYE DER BİRİSİ PEYGAMBERE İNANDIGI İÇİNMİ İNANMADIGI İÇİNMİ KURANDA 1 TANE HADİS SÜNENT TARİKAT MEZHEP AYETİ OKUDUNDA ŞAHSIM ADINA BENDE ARDINCA GİTMİYORSAM KABUL NE DERSEN O OLAYIM SİZ MÜTEŞABİH AYETLERİN PEŞİNE DÜŞEN BİR TOPLULUKSUNUZ OYSA AKURANDA
CENABI ALLAH BİZE ALİ İMRAN SÜRESİ 7 DE ŞÖYLE BUYURUR
Kitap’ı sana indiren O’dur.Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap’ın anasıdır.Diğer ayetlerse müteşabihlerdir.Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap’ın sadece müteşabih kısmının ardına düşerler.Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar.Bunlar, “ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler.Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.
ÜSTELİK <> TAN BAŞKA EVLİYA EDİNMEMEİZ GEREKTİGİNİ YİNE YÜCE KİTABIMIZ BİZE BİLDİRİR
zumer süresi
3 - İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. Onu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez.
SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ ÜSTÜN BİR İNSANDIR AMA İNSAN ÜSTÜ BİR VARLIK DEYİLDİR NAMAZ KONUSUNA GELİNCE İLK NAMAZA BAKARSAN SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ DÖNEMİNDE NAMAZ KILAN KİŞİLERİN OLDUGUNU ANLARSIN İBRAHİM A.S HAK DİNİ ÜZERİNE OLAN HANİF MÜNİNLER NAMAZ MİRAÇDA HAŞA PAZARLIK GİBİ BİR OLAYLA BİZE GELMEDİGİNİ YİNE KURANI KERİMDE GÖRÜRSÜNÜZ HER MİLLET KENDİSİNDENBİR ÖNCEKİ KUUŞAKTAN GÖRDÜGÜNÜ YAPAR ARALARINDAKİ HAK VE GERÇEGİDE YÜCE RABBİMİZ BİZE ELÇİLER İLE BİLDİRİR ÜSTELİK KURANDA PEYGAMBERİMİZİN HAYATI İLE DİNİ BİR BÜTÜN ALMAMIZ GEREKTİGİNİ YAZAN BİR TANE AYET YOKTUR DİYELİMKİ SENİN MANTIGINLA HADİSLER VE KURANLA DİN BİR BÜTÜN İSE İNCİLİN TEVRATIN ZEBURUN HADİSLERİ NEREDEDİR BÜTÜN KİTAPLARA BÜTÜN PEYGAMBERLERE İNANDIGIMIZI VE HİÇBİRİNİ DİGERİNDEN AYIRT ETMEYECEKSEK BUDA İMANIN BİR ŞARTI İSE VE MAİDE 43 AYETİ DİKKATLİ OKUYUN ASLINI KAYBETMİŞ TEVRAT VARKEN SEVGİLİ PEYGAMBERMİZE GELMELERİNE GEREK OLMADIGINI RABBİM BİLDİRİYOR ve dahası
enam 38 ayetinde KURANDA HİÇBİRŞEY EKSŞK DEYİL BUYURURKEN RABBİMİZ
ANKEBUT 51 DE KURAN SİZE YETMİYORMU
DERKEN NEDNE HALA YANINA EK İLAVE BİŞELER ARAMA İHTİYACI HİSSEDEYİM?
VEYA İLAVE ETDİGİM ŞEYLER OLUNCA NASIL DİNİ ALLAH A HAS KILABİLİRM ?

15.07.2009 - teselli___

uydurma hadis

Bir kimse büyük evliyalarin, mesela Imami Gazali veya Abdulkadir Geylani (ks) Hazretlerinin kitablarinda beyan buyurdugu hadisleri reddederse, onun imanindada pürüzler var demektir..

Mesela Ihya-i Ulumuddin hakkinda 4 ciltlik bir kitap yazilmis, ve ulema teker teker hadislerinin dogrulugunu isbat etmistir. Birçok insanin (mezhepsizlerin yani) Ihya daki bazi hadisleri red etmesi de gerçekten hos birsey degil. Üstelik delil de göstermiyorlar, sirf körü körü ne red ediyorlar.

14.05.2008 - MathmadX

kuran ve hadis

Sadece kuran diyen insanları da ikiye ayırmamız lazım.Bir kısmı yukarıda anlatılan art niyetliler bir kısmı da uydurulan hadislere bakarak hadislerin tamamını reddedenler.Allah resulu bizim için çok güzel bir örnektir.Peygamberin sünneti kuranın hayata uygulanışıdır.İnsanlardan bir kısmı peygamber ne dediyse doğrudur deyip peygambere atfedilen hadisleri olduğu gibi kabul eder.Elbette peygamber ne dediyse doğrudur tabi ki peygamber yalan söylemez ben müslümanım diyen kişinin bundan zerre kadar kuşkusu olmaz olamaz.İnsanlardan bir kısmı da uydurulmuş hadislere bakarak hadislerin tamamını reddeder.Her iki görüş te yanlıştır.Toptan kabul veya toptan red.Doğru yol hadis denilen sözleri Allahın kitabıylakarşılaştırıp gerçeği görmek. Ölçümüz KURANdır.Samimiyetle yaklaşırsak Allah bize dini anlama konusunda yardım edecektir.FURKAN 30 PEYGAMBER DER Kİ EY RABBİM ÜMMETİM BU KURANI BÜSBÜTÜN TERKETTİLER.Selamlar sevgiler.

14.05.2008 - rey2466

Konular