Evli Kadınların Yeni Belası İnternet Kuması Kadınlar.

İnternetin hayatımıza getirdiği kolaylıklardan en mühimi msn denen anlık mesajlaşma ve elektronik posta aracıdır.bu internet aracılığıyla uzaklar yakınlaştı,gurbetler kısaldı.hasretler azaldı.dünyanın öteki ucundaki akraba eş ve dostla görüntülü olarak konuşma kolaylığı sağladı..Her teknolojinin hayra bakan vechi olduğu gibi şerre hizmet eden vechide olacaktı...Bu şerli taraflarından biriside birbirini tanımayan insanların tanışmasına vesile olan paylaşım siteleri ,oyun siteleri ve chat odalarıdır.bu tür siteler yüzünden evler birer oyun cafelerine ve chat sohbet evlerine döndü..oyun siteleri ve chat sohbet sitelerinin abonesi olan erkek ve kadınlar zamanlarını artık bu oyun sitelerine ve chat salonlarına göre tanzim etmeye başladılar.gündüzleri daha çok kadınlar geceleri ise eşler netin başında teşriki mesai etmeye başladılar.özellikle bu yeni büyülü etkili heyacanlı dünyalara giren erkekler yeni yeni kadınlarla tanışmaya başladıktan sonra arzuları, ,heyecanları, sevgileri ve ihtiyaçları birden artmaya ve eşleri tarafından karşılanmamaya başladı.işten gelen erkek evde akşama kadar çalışan çoluk çocuk yemek temizlik ile uğraşan eşlerine bir tatlı tebessüm.bir güzel söz bir iltifat etmek yerine hemen internetin başına geçip orda kendisini bekleyen düşük ahlaklı,sanal mutsuzluk sendromuna tutulmuş kadınlarla sohbetlere başladılar.mazlum ve mahsun kadınların kocaların gayrimeşru sanal kumaları evlerine net aracılığıyla getirmeleri karşısında ellerinden gelen hiç bir şey yoktu. bu ahlaksız ve hayasız internet kumaları kendi hazlarını ve yalnızlıklarını ve arzularını tatmin etmek için evli erkekleri avlayıp kendilerine ram edip arzularını ve isteklerini sanal yol ile tatmin etmeye çalışıyorlardı..bu gafil kadınlara aldanan erkek ise ellerinin altındaki hazinelerin farkına varamadığı için bazen elmas hükmündeki eşlerini bırakıp netlerde elmas diye cam arıyorardı.. var olanlarıyla mutlu olmayı beceremeyip yok olan ve varlığı belki zarar olacak şeyleri arama yolunda evini,eşini,ailesini,iffetini,şerefini görmemezlikten geliyordulardı.Gidip yalancı, behimi, dessas, sanal aldatıcı menfatperest hasta ruhlu sözlere kimliklere aldanıp onların cazibesinin,ifeetsizliğinin peşlerinden koşuyorlardı. Eşlerinden esirgedikleri aşkım, bi tanem, sevgilim, güzelim laflarını o sanal kumalara söylüyorlardı.üç kuruşluk tatlı sözlere,erkeklerden duydukları süslü lafızlara iffetlerini, bedenlerini, namuslarını feda eden sanal kumalar hayatlarından memnundular.evin hanım ile sorunsuz yaşayıp gidiyorlardı. evin hanımı ve sanalın kuması erkek tarafından birlikte idare ediliyordu.birisi ile resmi yatak odasında arzular tatmin edilmeye çalışılırken diğeri ile sanal alemde görüntülü olarak tatmin yoluna gidiliyordu..Bu gayri meşru sanal kumalar bütün mahremiyet sınırlarını ve sırlarını açıp saçıyorlardı..bu ahlaksız kadınlarla yakınlaşan erkekler eşlerine karşı uzaklaşıyor,çocuklara yabanileşiliyor evlerine soğuyorlardı.evinden, işinden ve eşinden muhabbetini çalan sanal kumalar ve ahlaksız kadınlar çoğunlukla bekar değil evli kadınlardı.Eşinin üzerine kuma tutarken kendileride başkalarının eşlerinin üzerine kuma gidiyorlardı.Halbuki evine normal yollarla kuma getiren erkekler bu işi yapmalarının en mühim sebebini eşlerinin çocuğu olmaması yada eşlerin sorunlu olması neticesi yaparken bekar yada dul olanı tercih ediyorlardı...Acaba evli bir erkeği sanal gayri meşru bir şeytani nikah ile yoldan çıkarıp kendine bağlayıp evinden, eşinden, çocuklarından soğutan ve kendi eşini ve ailesini bu şekilde ihmal eden evli kadınların yaptığı bu çirkin tatmin olma sevdası,bu rezil muhabbet sevdası,bu zelil gayri meşru hayat levhası,bu mutluluk hırsızlığı,ilgi bulma arzusu,sevilme zannı ve eşlerini aldatma vicdansızlığını dinin, islamın, imanın, kuranın ve hayatın neresine koymak gerekir.bu çirkin hayat levhalarını imanın, dinin, islamın ve ahlakın içerisine kayamayacağımıza göre ancak hayasızlığın ahlaksızlığın, günahın, haramın, zinanın içerisine koyabiliriz.Bu ahlaksız oyun ,sohbet ve paylaşım sitelerinde fink atan sanal internet kumalarını ve kadınlarını bayanlar evlerinden def etmeseler o kadınlar sanaldan çıkıp evlere girerse o zaman evin hanımlarına o evden ya kovulmak yada gitmek düşer.bu boşanmak şeklinde de olabilir.ihanete uğrayıp o ihaneti kaldırmamak neticesi evi terk etmek şeklindede olabilir.cinnet geçirip herkesi öldürmek şeklindede olabilir.Allah bu yuvasını yıkıp yuvaları yıkma potansiyeli taşıyan kadınların şerrinden bizleri korusun.Onlara akıl ,fikir. İnsaf. vicdan versin. Bilmiyorlar ,ki gayri meşru lezzetler akibeti belli olmayan yola benzer. akibete giderken elinde hiçbir adres yoktur.

Bilmiyorlar ki,Gayri meşru muhabbetler zehirli bala benzer lezzetinden ziyade elemi vardır. İnsanı kıvrandırır. Sancılar içerisinde bıraktırır.

Bilmiyorlar ki,Gayri meşru muhabbetlerin sahipleri birer hırsız yapar. Kaptı kaçtı gibi bir aşk ile aldatırlar yada aldanırlar.. Esefli bir elem ,rüya gibi gelip geçerler giderler geride günah haram pişmanlık tortuları bırakırlar.
Bilmiyorlar ki,Gayri meşru aşkların hayali günahları kalır ellerde. sevilen, perestij edilen, aklı fikri zikri heyacanı hayatını manası olan o sanal hayeletler ,hırsızlar kalbin ruhun bedenin zinetlerini,hayallerini çaldıktan sonra giderler.

Bilmiyorlar ki,Gayri meşru sevmeler muhabbetler kimseyi mutlu etmez.mesut etmez.insanı ümitsizliğin vartalarına uçurumlarına getirip o uç noktada ona son darbe olan intihar ,bunalım pişmanlık derelerine yuvarlar.

Bilmiyorlar ki, Gayri meşru muhhabetler neticesi eşinden soğuyup, onun varlığından rahatsızlık duyup, onu görmek istemeyen ya da onu sevmediğini anlayıp, acı ve olumsuzluklar ile yuvalarından kopan kadınlar başka kollarda, yollarda ve vaatlerde aradığını bulamayınca yada pişman olunca o sıcak yuvayı, o mazlum Eşi hasretle anacakları ve özleyip hatırlayacakları, pişmanlık orduları her gün vicdanına baskın yapıp, yaralar açacağı, hasretleri özlemleri katlanıp, acı sancılar verir.

Bilmiyorlar ki,Gayri meşru muhabbetler yüzünden hayata kesilen elem, keder, pişmanlık ve ihanet faturalarının bedelini hep gözyaşı pişmanlık ve acılarla ödendiğini,
bazen bir hata yüzünden binler ahlar vahlar feryatlar figanlar edilip,bir hata yüzünden onlar binler yüzler saat gözyaşı döküleceğini... Cenabı hak bizleri pişmanlığa düşürmesin düşenlerede bu pişmanlıkları neticesi, af ve mağfiret, mutluluk ,saadet ve huzur versin.Amin.Muhammed Samil Kakca


1 yorum

(('Ama biz tenhalaşmıyoruz ki ))

(('Ama biz tenhalaşmıyoruz ki ' dedi genç kız gözlerini yere indirirken....


Biz sadece sohbet ediyoruz..... Konuşuyoruz güncel mevzulardan, yazıdan ve kelimeden, gidişattan... zaman zaman havadan ve sudan… bazen derinlemesine, bazen öylesine… ama saatlerce....

Tenhalaşmıyoruz dedi genç kız ısrarla...


Oysa neydi tenhalaşmak; kötü karakteri şeytan olan üç kişilik bir film seti… Ya da iki kişinin şeytana yol haritası çizdiği bir yarışın en önde seyreden otomobili…




Bir yalnızın iki olabilmek adına nefsinde verdiği "kalbim temiz" brifingleri. .. kimine göre bir kapıyı kapatmak kadar basit bir eylem... kimine göre tüm kapalı kapıların üstüne kilitlendiği yarı karanlık bir sofa...

Bazen bir kadın ve bir erkeğin diğer tüm beşerin soluk alıp vermesi kadar çok bahaneyi “doğru düşünce ve prensip” duvarlarına vurması, çarpması, kırması ama yok edememesi…

Bazen de “biz iki olgun insanız, biliriz kendimizi” diyerek çiftlerin dağların zirvesinde, ya da ormanın gölgesinde, yahut ırmağın akışında, tenha adına en tenha neresi varsa orada bile tenhalaşamaması…yani yok edememesi o kesin hadis-i şerifi… sorumluluğunu buharlaştıramaması… o sorumluluk ki kadın ve erkeği saçından yada eteğinden kavrayıp kalabalıkların içine çekmeye muktedirdir…



Ama biz tenhalaşmıyoruz dedi kız üstüne basa basa…


Oysa ona göre sadece bir odada yalnız bırakılmışlık haliydi tenhalaşmak… bir bay-bir bayan; masa, koltuk ve sehpa, duvar, halı ve pencere…vs… oysa yaşanan neydi; bir bay-bir bayan; ekran, kablo ve teller, kodlar, 01 ler, adresler…vs…

Bu açıdan bakmayı sevmedi genç kız “seslerimizi duymuyoruz mesela” dedi … oysa ses, havanın ses tellerini titretmesi ve dilin beyinden aldığı emirle o çıkan tınılara hükmetmesi demekti; ya dilim elime inip, parmaklarıma yürürse... mesela tuşların her biri ses teli hükmüne geçip, parmaklar dil gibi ona hükmediyorsa… öyle ya dile hükmeden akıl, parmağı başıboş bırakmaz değil mi?



Ama bakışlar yok dedi kız... gözler, anlamın ruhtan süzülerek ışıldadığı tek yerdir dedi... "kaş ve göz yok!"dedi … oysa bakış; bir anlık iletinin yanıp sönen sarı lambasından sadece birkaç “an” daha fazla yaklaştırır günaha… camların önünde sevdiğinin bir bakışını yakalamak isteyen insanın duyduğu iştiyakın belki yüzde kaçını, muhabbet ve ünsiyet kurduğu bir kişinin “oturum açıldı” panosunu görünce de hissedebilir insan dediğin… söz bakıştan daha tehlikelidir bazen... aşık olduğu kişinin gözlerine yanıp yakılan bir insan iş muhabbete gelince dumura uğrar bazen.. yine ve daha fazla sözleri kalbi güneş gibi saran bir insanın gözlerini görmez olur aşık…yani söz o bedenin gözü, saçı, eli, ayağı oluveririr…



Ama harama giden bir ayak, harama uzanan bir el yok ki dedi kız; oysa bazen tüm küçük adımları koca bir adıma sığdırıp tek adımda bulaşırız günaha… ve elin tek bir hareketi ve bazen masum bir “tık” sesi ; bazen o kadar da masum ve yalın olmayabilir… illa günah sıcak ve akıcı mıdır…seni alıkoyan her günah ister millerce uzağında olsun, ister ışık hızı yakınında olsun senin ceza sebebindir…


Bir başka mütedeyyin bey ben eşimi aldatmam ki dedi özelindeki 12. bayanla konuşurken… biz nitelikli sohbet ediyoruz... sözüm ona beyin fırtınaları estirmektedirler… içeride yan odada çocuklarına laf anlatmaya çalışan hanımsa kendisine ne zaman sıra gelecek diye bekler durur… beklesin bey irşad etmektedir, cihad yazıları yazmaktadır…


Normal yaşantısında tek bir beyle bile kişisel muhabbete girmeyen dindar bayanların adres defterinde onlarca bey ve bilgisayar başında geçen onlarca saat… “kendin”leştirirsin yazıyı ve imgeleri.. komiksindir… cazipsindir… denksindir.. ama çoğu kez Allah’a yalan söylersin… ben sadece din adına yazıyorum, öğrenip-öğretiyorum dersin… "kardeş" dersin ama bunun şimdilik olduğunu bilirsin…


Velhasıl; insan gittiği her yeri kendileştirir… sanalı da, hayali de… içindeki isyankar yanına bir rumuz takar, isyan eder sinirlendiği konu başlıklarına… içindeki saldırgan yanına bir isim takar sevmediği şahıslara saldırır… kalbine hapsettiği aşık yanına bir isim takar ve site site maşukunu arar… bazen gününde değildir mütevazı takılır… ama asla ve asla kendi ismini kullanmaz.. kendi ismi mütevazi olamayacak kadar dik, saldırgan olamayacak kadar asildir…



Aman canım sanal ortamdayız dedi kız son koz olarak… unutmayalım ki; tüm yaratılmışların ve tüm buudların, bildiğimiz-bilmediğimiz tüm alemlerin ve dahi sanal alemin ilahı yine Allah (CC) tır. Ve şeytan kendini ***ürdüğün her yerde ya eline ya parmağına musallat olmaya devam edecektir…
))
… ALLAH RAZI OLSUN COK GÜZEL ANLAŞILIR BİR ŞEKİLDE İFADE ETMİŞSİNİZ .Bu dünya iki kapılı bir han gibi, her gün dolup boşalıyor. Her gün en az 300.000 kişi Yüce Rabbimizin “..İrci’ıî” yani “..haydi dön artık” emriyle, Hz. Azail a.s. ile muhatap oluyor. Yukarıda arz ettiğimiz o uzun sefere (istese de, istemese de) çıkarılıyor. Binler pişmanlıklarla ve aâh-keşkelerle o yolculuk başlıyor… “Eğer ALLAH, zulümleri yüzünden insanları cezalandıracak olsaydı dünyada tek canlı bile bırakmazdı. Fakat onları takdir ettiği bir vâdeye kadar bekletir. Vâdeleri gelince ne bir an öne alabilir, ne bir an geriye bırakabilirler.” (16.Sure/61.Ayet & 21./35.)

•İşte bu gerçekler karşısında gafil olmamak için, kendi bozuk yaşantımızı referans almak yerine, dünyanın ve âhiret’in yegâne sahibi ve âmiri olan yüce ALLAHın emir ve yasaklarını referans almak zorundayız… Bu nedenlerle de, O’nun c.c. emir ve yasaklarını çok iyi öğrenmemiz, bilmemiz şarttır.

23.06.2009 - iremhan

Konular